"Yeter yapmayın arkadaşlar günahtır!..."
Reha Muhar bugün 'Papparizi terörü'nü konu almış. Muhtar magazin muhabirlerine "Yeter yapmayın arkadaşlar günahtır!" diye seslenmiş.
GAZETECİLER.COM - Son günlerde gündemde yeni bir konu daha yer aldı. 'Papparizi terörü' olarak tanımlanan ve ciddi olarak insanların hayatlarını tehtid eden bir tehlike. Levent Kırca, Timuçin Esen örnekleri konuyu şiddetle gündeme taşısa da mesele bundan ibaret değil maalesef. Yıllardır yaşanan ama giderek pervasızlaşan bir 'gazetecilik' biçimi sözkonusu.
Vatan yazarı Reha Muhar da bugün 'Papparizi terörü'nü konu almış. Muhtar magazin muhabirlerine dinlerler mi bilmiyoruz (Daha doğrusu hiç sanmıyoruz!) ama "Yeter yapmayın arkadaşlar günahtır!..." diye
"Size sorsa “Yanınızdaki sevgiliniz mi?” diye...
Cevap vermeseniz, bir daha sorsa...
Yine cevap vermeseniz...
Bir daha, bir daha, bir daha siz tepki gösterene kadar sorsa siz
sinirlenmez misiniz?..
Bir ünlüyü gece vakti gördünüz her yer, o ünlünün “Size basın
toplantısı yapmak zorunda kalacağı ve tüm sorularınızı arabayla
kaçana kadar cevaplandırmak zorunda olacağı” yer midir?..
Adamı sinirlendirmek, sonra da sinirlenen adamın görüntülerinden
malın kaymağını yemek günah değil midir?..
Habercilik etiği, olayın doğal akışını değiştirme hakkını bize
verir mi?..
Ünlünün görüntüsünü almayalım mı?..
Alalım arkadaşlar elbette...
Soru sormayalım mı?..
Soralım arkadaşlar elbette...
Bir defa, hadi bilemedin iki defa...
Sonra sen sağ ben selamet, bırakın adam ya da kadın gideceği yere
gitsin...
Sinirlendirmek ve sinirlendirip haber yapmak, habercilik
değil...
O insanlardan haber çıkartmaya çalışırken arkadaşlar...
Bir an durun ve düşünün...
“Ben rakı balık keyfi yapmış, koluma arkadaşımı takmış evin yolunu
tutarken, birkaç kamera gelse, bir değil, iki değil, üç değil yol
boyu kamera eşliğinde konuşmaya kalksa, aynı soruyu bir daha bir
daha sorsa ben ne hissederim” diye bir defa düşünün...
Zavallı Uğur Yücel...
İçim parçalandı...
Kamera karşısında “git” dese gitmeyecek...
“Arkadaş dur yeter” dese onu da çekecek...
Ne dese ne yapsa yol boyu kurtulamayacak...
Sonunda havalara bakıyor, sonra da yere kapaklanıp düşüyor...
Hepsi gece, gündüz demeden çalışan emekçiler o gazeteciler...
Doğrudur hiçbirinin o ünlülerin tırnağı olacak kadar paraları
yok...
Gece vakti emeklerini vererek iki kuruş kazanmaya, o gülle
ağırlığındaki kameraları taşıyarak evlerine ekmek götürmeye
çalışıyorlar...
Gazetecilik meşakkatli bir iş...
Haber bulmak zor, onu haberleştirip üç kuruş kazanmak daha da
zor...
Bunu anlamayan hiç kimseye insan demem ben...
Ve fakat “haber dediğimiz kutsal şey, işin doğal gelişiminden
ortaya çıkan görüntü veya bilgidir...”
Bizler gazeteci olarak olayın yapımcısı değil, izleyicisiyiz...
Bunu gözardı etmezseniz, “ah almazsınız...”
Hepinize iyi çalışmalar, verimli haberler ve sevgiler..."