Yeni Şafak'a tehdit yağdırdılar! 'Sizi mahvedeceğiz, Türkiye'yi teröre boğacağız'
Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül köşesinde tehditler aldıklarını yazdı.
İbrahim Karagül, "Fırat’ın Doğu’suna müdahale, Yeni Şafak’a gelen tehditler, ve yakalanan bombalı araçlar: Bu ülkeyi terörle, bu milleti tehditle durduramazsınız!" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
"Bir süre önce Yeni Şafak’a, sahiplerine ve yöneticilerine yapılan tehditler bu çerçevededir. DEAŞ adı altında doğrudan bize gönderilen ses kayıtlarında bugünler anlatılıyordu." diyen İbrahim Karagül, "“Sizi mahvedeceğiz” türünde tehditler yağdırıldığını “Türkiye’yi teröre boğacağız” dediklerini söyledi. Karagül bu tehditlere paralel saldırı girişimlerinin başladığını, yakalanan intihar bombacıları, bombalı araçlar ve patlayıcılarla o ses kayıtlarının örtüştüğünü söyledi.
Fırat’ın Doğu’suna müdahale, Yeni Şafak’a gelen tehditler, ve yakalanan bombalı araçlar: Bu ülkeyi terörle, bu milleti tehditle durduramazsınız!
Türkiye Fırat’ın Doğusu’na operasyona hazırlanırken birileri terör örgütlerini harekete geçiriyor. Operasyon başlamadan terör yöntemlerini devreye alıyor. Türkiye’yi bir kez daha teröre boğmak, terörle durdurmak istiyor.
Bugüne kadar bunu hiç başaramadılar; Türkiye’yi korkutup vazgeçiremediler ama yıllarca denedikleri yöntemleri yeniden devreye alıyor, terör koalisyonu üzerinden ülkemize bir kez daha ayar vermeye kalkışıyorlar.
PKK ardı ardına Türkiye içine bombalı araçlar gönderiyor. Hemen her gün bu tür araçlar yakalanıyor, bu amaçla ülke içine gönderilen terör mensupları ele geçiriliyor.
PKK’ları da DEAŞ’ı da, bizimle savaşırken, ABD subayları yönetti
PKK ve DEAŞ mensupları Türkiye’nin operasyonları yaklaştıkça, panik halinde, ülke içinde sansasyonel saldırı girişimlerinde bulunuyor. PKK veya DEAŞ olarak ayırmayın, bölgedeki bütün terör grupları tek bir merkezden yönetiliyor, Suriye’nin kuzeyindeki “terör koridoru”nu başarmak için Türkiye ile savaştırılıyor.
Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonundan sonra Münbiç’te her ne kadar “ortak devriye” uygulaması başlamışsa da bundan bir sonuç çıkmayacak. Münbiç’te ABD Türkiye’ye verdiği hiçbir sözü tutmadı, yine tutmayacak. Fırat’ın batısında bugüne kadar yaptığımız operasyonların tamamında ABD silahlarına karşı savaştık, PKK’yı da DEAŞ’ı da bizimle savaşırken ABD subayları yönetiyordu.
Fırat’ın Doğu’suna binlerce TIR dolusu silahı ABD yığdı. PKK’yı onlar yönetiyor. DEAŞ’ı onlar yönetiyor. Türkiye’nin operasyonlarını onlar durdurmak, engellemek istiyor.
Türkiye Cephesi’ni açmak ve Büyük Ortadoğu Savaşı
Tel Abyad’ı, Ayn el Arab’ı (Kobani) ya da Sincar’ı temizlemeye yönelik bütün girişimlerimizin karşısında duran terör örgütlerinin tamamının arkasında ABD ve İsrail askeri güçleri, istihbarat güçleri ve onların silah ve lojistiği var.
Çünkü “terör koridoru” onların projesi. Bir harita çalışması. Daha sonra bölgeyi parçalamak için, “Türkiye Cephesi”ni açmak için hazırlık. Türkiye ile Arap dünyası arasına bir tampon bölge kurarak bütün bağlantıyı kesmek istiyorlar. Gelecekte çıkaracakları Büyük Ortadoğu Savaşı’nda Türkiye’yi hareket edemez hale getirmek, güney kapılarını kapatmak istiyorlar.
Yüz yıl önceki hesaplar masada: Bu bir terör meselesi değildir..
“Terör Koridoru” da, Fırat’ın Doğu’suna yapılacak müdahale de kesinlikle terörle mücadele değildir. Jeopolitik bir müdahaledir, onların harita planlarına karşı bölgenin direnmesidir, Türkiye’nin direnmesidir. Yüz yıl önceki hesaplar bugün yeniden masaya konulurken, bölge yeniden parçalanırken, buradaki proje Suriye’nin parçalanmasıyla sınırlı değil, Türkiye’yi parçalama planlarının en önemli aşamasıdır.
Gariptir, biz bu gerekçelerle bölgeye müdahale için çırpınırken, bir gelecek hesabını bütün boyutlarıyla ortaya sererken hem içeriden hem dışarıdan tehditler alıyoruz.
Yeni Şafak’ı tehdit mesajları: “Sizi mahvedeceğiz. Türkiye’yi teröre boğacağız”
Bir süre önce Yeni Şafak’a, sahiplerine ve yöneticilerine yapılan tehditler bu çerçevededir. DEAŞ adı altında doğrudan bize gönderilen ses kayıtlarında bugünler anlatılıyordu.
“Sizi mahvedeceğiz” türünde tehditler yağdırılıyor, “Türkiye’yi teröre boğacağız” diyorlardı. Şimdilerde bakıyorum, bu tehditlere paralel biçimde bombalı araç saldırı girişimleri, hazırlıkları başlıyor. Yakalanan intihar bombacıları, bombalı araçlar ve patlayıcılarla o ses kayıtları örtüşüyor.
İmza hem DEAŞ hem PKK. Patronlarını da biliyoruz…
Her ne kadar imza DEAŞ olsa bile biz bunu PKK anlıyoruz, biz bunu terör örgütlerinin arkasındaki istihbarat ve askeri birimler anlıyoruz, biz bunu Suriye ve bütün bölgeyi parçalara ayıran çokuluslu irade anlıyoruz.
Bu tehditlerin Fırat’ın Doğu’suna müdahalelerden hemen önce gelmesinin anlamını biliyoruz. Türkiye’yi terörle korkutmak isteyenler bizleri de bu tehdit mesajlarıyla, ses kayıtlarıyla sindirmeye, ürkütmeye çalışıyor.
Tehditleri görüyoruz, paralel operasyoncuları da izliyoruz..
Ama ortada ne kadar büyük bir paylaşım, istila, harita projesi varsa o kadar da büyük, güçlü bir direnç vardır ve biz bu direncin mensuplarıyız. Çünkü biz, bugüne göre değil, yüzlerce yıl geriden gelen bir siyasi genetiğe bakarak pozisyon alıyoruz ve bu eksenimizi asla değiştirmeyeceğiz.
Bunları yaparken sadece bu tehditlerle değil, Türkiye içinde ve dışarıdan, bu projelere açık ya da örtük destek verenlerin, o gizli gündemleri pazarlayanların bu çerçevede örgütlenenlerin, siyaset ve medyadaki “paralel” operasyoncuların da takipçisi olduk, olacağız.
Bu, bir gelecek mücadelesidir: Türkiye ve coğrafya mücadelesidir.
Ne yaparlarsa yapsınlar, dışarıdan ne kadar tehdit ederlerse etsinler, içeride ne kadar zihin bulandırırlarsa bulandırsınlar, Türkiye’nin Fırat’ın Doğu’suna müdahalesini engelleyemeyecekler.
Çünkü bu, bugünün değil geleceğin mücadelesi. Bu, terör meselesi değil harita meselesi. Türkiye ve coğrafya meselesi.
Proje ne kadar büyükse direncimiz de o kadar büyük olacaktır.