Yeni Şafak yazarından Erdoğan'a şok benzetme!

Erdoğan'a Abdülhamid benzetmesi daha önce de yapılmıştı ancak bu defa beklenmedik bir taraftan geldi.

Hükümet ve cemaat arasındaki kavgaya en farklı yaklaşım Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan'dan geldi. Hükümet ve cemaatin iktidar kavgasında olmasını eleştiren yazar Erdoğan'a da çok sert bir benzetme yaptı: Abdülhamid gibi kuyusunu kazıyor!

Geçtiğimiz yazısında hükümeti hedefe alarak başlatılan haberler için Abdülhamid dönemini hatırlatan Kaplan şu benzetmeyi yapmıştı"Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için basın yoluyla mücadele veren Osmanlı münevveri, Abdülhamid tahttan indirildikten sonra kafasını nasıl duvarlara vurduysa, yarın, hakikat için, hakikatin hayat olması için 'deli gibi çalışan' Tayyip Erdoğan'ın önünün kesilmesi hâlinde, bugün onu yıpratmaya çalışan insanlar da kafalarını vurmak için duvar arayacaklar ama kafalarını vuracakları duvar bile bulamayacaklar!"

Yazar bugün hedefine Erdoğan'ı aldı. Erdoğan'ın dışarıda stratejik gücünü arttırdığını söyleyen Kaplan ancak içerideki politikalarla kuyusunu kazdığının altını çizdi.

Kaplan yazısında hükümetin attığı maddi adımların, devasa AVM'lerin TOKİ canavarının tehlike oluşturduğunu iddia ederek şunları ifade etti:

Türkiye, maddî atılımlar bakımından ne kadar büyüyorsa, toplumun kültürel, zihnî ve ahlâkî çürümesi ve çözülmesi de o ölçüde büyüyor!

Böylelikle toplum, çölleşiyor, bencilleşiyor, ruhsuzlaşıyor, sorumluluk duygusunu ve ruh köklerini yitiriyor. 

ERDOĞAN DA, ABDÜLHAMİD GİBİ KENDİ KUYUSUNU KAZIYOR!

Kaplan yazısında 15-25 yaş arasında genç kuşak arasında İslam'ın omurga özelliğini yitirdiğini söylerken Batılıların Türkleri İslam'dan uzaklaştırma amacını kendi elimizle uyguladığımızı iddia ederek şunları söyledi:

Türkiye, hızla sekülerleşerek, bütün temel dinamiklerimizi yıkıcı ve çözücü bir kültürel intiharın eşiğine doğru sürükleniyor ama biz hâlâ 'iktidar kavgası' vermeye devam ediyoruz!

KÜTAHYA BARLARDAN GEÇİLMİYOR

Geçtiğimiz hafta Kütahya'daydım: Kütahya, İç-Ege'nin İslâmî duyarlıkları en gelişkin şehri. Ama Kütahya'nın ana caddesi, üniversite öğrencilerinin sabahlara kadar takıldıkları barlardan geçilmiyor.

Somut ama ürpertici bir veri daha veriyorum: Sol görüşlü, nitelikli ve çaplı bir arkadaşımın erkek kardeşi orduda eğitmen subay olarak görev yapıyor. Bu arkadaş, 400 kişiden oluşan askerler arasında eğitim öncesi bazı sorular sorarak ciddi bir araştırma yapmış. Elde ettiği bulgular, gerçekten tüyler ürpertici.

 '400 kişilik grupta, grubun tamamı cinsel ilişki yaşamış; grubun tamamı esrar kullanmış; grubun %50'si uyuşturucu nitelikli hap kullanmış; grubun %25'i de eroin kullanmış!'

Nedir bu, peki?

Tam anlamıyla varoluşsal çöküştür; çürümedir; dekadansla danstır; geleceğimizin yok edilmesidir.

'KÜRT HAREKETİ', KEMALİST DEVRİMİN YAPAMADIĞINI YAPTI!

Ayrıca doğuda 'ulusal Kürt hareketi', Kemalist devrimin yapamadığını yaptı: Genç kuşakların İslâm'la hiç bir bağlantıları kalmadı.

Şimdi sıkı durun: Hükümet, aslında bütün bu büyük atılımlarla, kendi kuyusunu kazıyor; toplumu varoluşsal bir intiharın eşiğine sürüklüyor ama bunun farkında bile değil.

Hükümet, bütün bu büyük atılımları, bu topluma hizmet olsun diye yapıyor. Bunu söylemek bile gerekmiyor elbette ki.

Ama yapılan bu büyük hizmetlerin, bizi, tam bir çıkmaz sokağın eşiğine fırlattığını göremiyor, ne yazık ki. 

Türkiye, ekonomide, siyasette ve eğitimde niceliksel büyük atılımlar yapıyor; ama bu niceliksel atılımlar, toplumun, özellik de genç kuşaklarımızın niteliksel yani kültürel intiharının yapı taşlarını döşüyor.

ABDÜLHAMİD KENDİ SONUNU HAZIRLAMIŞTI 

Abdülhamid, kendi sonunu hazırlamıştı yaptığı büyük atılımlarla. Özellikle de, eğitim alanında, Tanzimat'tan itibaren en büyük eğitim devrimlerine imza atmıştı. Ama yaptığı bu eğitim devrimi, sadece Abdülhamid'i devirmeye yaramış, devletin temellerine dinamit yerleştirmişti.

ERDOĞAN ABDÜLHAMİD'İN YANLIŞINI YAPIYOR 

Önceki yazıda, Abdülhamid'le Erdoğan arasında konumları açısından bir paralellik kurmuş, 'Abdülhamid'in başına gelenler, Erdoğan'ın da başına gelirse... Vay hâlimise' demiştim.
Burada başka bir paralelliğe daha dikkat çekmek istiyorum: Abdülhamid, dış politikada İslâmcı siyaset izleyerek, devleti, dünyanın en güçlü stratejik gücü hâline getirmişti. Ama içeride, kendisinin açtığı 'modern' eğitim kurumları, hem Abdülhamid'in ipini çekecek hem de devletin tarihe gömülmesine öncülük edecek seküler kuşaklar ve seküler kurmaylar yetiştirmişti.
Şimdi aynı yanlışın Tayyip Erdoğan tarafından da tekrarlandığını görüyoruz. Tayyip Erdoğan da dışarıda Türkiye'nin stratejik gücünü artıracak büyük atılımlara imza atıyor ama içeride kendi kuyusunu kazacak işler yapıyor.

KENDİ KUYUSUNU KAZIYOR 

Dün, Abdülhamid, eğitimde, kalkınmada, ekonomide yaptığı 'modernleşme devrimi'yle nasıl kendi kuyusunu kazmışsa, bugün de Erdoğan, kendi kuyusunu kazıyor.

Eğer tarihten ders almasını bilemezsek, dün, nasıl ki, Abdülhamid'in yetiştirdiği kuşaklar, sadece Abdülhamid'in değil, koskoca devletin sonunu getirmişlerse, bugün de Özal liberalizmiyle başlayan, Erdoğan'ın neoliberalizmiyle ivme kazanan niceliksel sıçramanın kaçınılmaz ürünü seküler, neopagan, hız, haz ve ayartının peşinde koşturan sarsak ve savruk kuşaklar da, Erdoğan'ın ve bu Müslüman toplumun sonunu getirebilirler!

ERDOĞAN'IN HAYATÎ ROLÜ VE ÇIKIŞ YOLU

Daha önce de yazmıştım: Erdoğan, Türkiye'nin (Özal'lı liberalizm yıllarından itibaren) eşiğine sürüklendiği bu kültürel intiharın önüne geçebilecek ve Türkiye'nin önünü açabilecek tek liderdir.

Türkiye'de önümüzdeki süreçte bu kültürel intiharın önüne geçebilmenin tek yolu, yıkıcı, mankurtlaştırıcı ve sömürgeci eğitim sisteminde; bütün değerlerimizi dinamitleyen çözücü medya rejiminde ve medeniyet iddialarımızı yerle bir eden kültür-sanat dünyasında büyük, köklü ve çığır açıcı paralel devrimler yapmaktan geçiyor.

Yusuf Kaplan tüm yazıları