Yeni Şafak yazarından AKP'ye Suriye isyanı!

Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, Suriye krizinin muhafazakar aydınlar ve iktidar arasında yol açtığı gerilimi konu aldığı yazısında önemli eleştiriler yaptı...

GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler günün en dikkat çekici yazılarından biriyle hükümete Suriye uyarıları yaptı. Muhafazakar aydınlar arasında önemli bir Suriye tartışması olduğuna vurgu yapan Böhürler, hükümet ve Dışişleri yetkililerine adeta isyan etti.

Suriye krizinde müdahaleye karşı olan isimler arasında yer alan Böhürler, hükümetin kendisi gibi düşünen müdahale karşıtlarına tahammülsüz ve anti demokratik bir tavır aldığını söyledi. "Bizden Amerikan halkı gibi "demokrasi götürüldüğü iddiasına" inanmamız beklenemez." diyen Böhürler, Esad ile hükümet arasında geçtiğimiz yılki yakın ilişkiyi ve medyanın o zamanki "embedded" yayıncılığını hatırlattı.

HEM İSLAM BARIŞI DİYECEKSİN HEM DE FARKLI OLANA TAHAMMÜL ETMEYECEKSİN!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na seslenen Böhürler ilginç uyarılar yaparken hükümetin açmazını şöyle özetledi:

"Hem tüm İslam dünyasını kucaklayacak barışçıl bir söylem geliştireceksiniz hem de "sizden farklı düşünenlere" hele de aynı mahalleden iseniz asla tahammül edemeyeceksiniz. Bu "ne yaman çelişkidir" durumu gerçekten ibretlik."

NİYE Mİ BUNLARI YAZIYORUM?

"Niye mi bunları yazıyorum?" diye soran Ayşe Böhürler kendi sorusunu şöyle yanıtladı:

Suriye meselesi "Irak" gibi İslamcı kesim arasında ciddi bir tartışmayı ortaya çıkardı. Nedense hükümet kanadında özelikle dış politika sözcüleri ya da yazar ve akademisyenler, bu noktadaki eleştirilere hoşgörü bir tarafa tahammül dahi gösteremiyorlar.

Suriye'de Esed'in katliamını herkes görüyor. Ancak bunlar Suriye için apansız beliriveren yepyeni gerçekler değil. Dostluk günlerinde "Güzel Suriye" haberleri yapanlara kimse embedded gazeteci demezken şimdi Fehim Taştekin Radikal gazetesinde muhaliflerin Türkiye'de anlattığından başka bir yönü ile Suriye'yi haber yapınca embedded gazetecilikle damgalanıyor.

Ayrıca Suriye'ye giden gazetecilere uygulanan devlet denetimi eleştirilirken, Türkiyedeki muhabirlerde, gazetecilerde toplantılara çağrılmama endişelerini duyuyorum. Ortada bir bakanlık istemiyor, başbakanlık istemiyor sözleri dolaşıyor. Kim bu istemeyenler diye sorduğunuzda somut bir cevap yok. Kim bunlar siyasiler mi? Yoksa siyasi kimliği ve riski olmadığı halde siyasiler adına siyasilerden daha keskin hareket edenler mi?

Türkiye darbeleri ile hesaplaşırken, ekonomisi ile dünyaya fark atarken, demokrasi için büyük adımlar atarken bu yaklaşım tüm bu gidişata zarar veriyor. Fikir çarpışmalarına sağlam argümanlar değil egolar, statü hesapları hissediliyor. Farklı fikirlere tahammül edemeyenlerin bir başka ülkede demokrasi mücadelesine destek vermesi bir hayli ironik bir tablo ortaya koyuyor.

Her zaman Amerikan müdahalesine karşı olmuş İslamcıların aynı istikrarla Suriye'ye müdahaleye karşı olmaları anlaşılamaz bir şey değil. Ayrıca hiç bir yazar, gazeteci dünyadaki reel politiğe uygun görüş bildirmek zorunda değil. Hele de reel politiği bizzat etkilediğimizi iddia ettiğimiz bir dönemde farklı fikirlere daha çok ihtiyacımız var.


Yazının tamamı için