Yeni Şafak yazarı, Soner Yalçın'dan alıntı yaptı bakın neler yazdı
Yeni Şafak'taki köşesinde Sözcü yazarı Soner Yalçın'dan alıntılar yaparak toplumun birlik ve beraberlik içindeki halini anlatan Salih Tuna " Birliğimizi, birlikteliği bozan “FETÖ'cü olsun” mu?" diye sordu.
İşte Yeni Şafak gazetesinde Salih Tuna'nın "Kürtler işte bunun için davet edilmedi" başlıklı yazısından dikkat çeken bölümler:
... Hâlâ Kürtler neden Yenikapı'ya davet edilmedi diyen şebekler var.
Kardeşim, Kürtler ilk günden beri meydanlarda, siz neden bahsediyorsunuz. Kürtler İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da, Diyarbakır'da, Muş'ta...
Dün de Türk kardeşleriyle omuz omuza aslanlar gibi Yenikapı'daydılar.
(...)
Herkes oradaydı.
Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, sağcı, solcu, ülkücü,
akıncı, CHP'li, AK Parti'li, MHP'li herkes…
Madımak faciası, Uğur Mumcu'ların
katledilmesi, 28 Şubat darbesi,
Roboski katliamı, Gezi tertibi,
Kobani provokasyonu (ila ahir) bu milleti
bölemedi.
Artık herkes oyunu gördü.
Soner Yalçın geçenlerde bu meyanda çok önemli
“Balyoz-Ergenekon operasyonlarını salt 'Cemaatçi subayların
önünü açmak için yurtseverler hapse atıldı' diye
okursanız, yanılırsınız!...” dedikten
sonra, hapse atılan subayların salt Batı'yla değil Doğu'yla/
Asya'yla yakınlaşmalıyız diyenler olduğunu örnekler vererek
anlatmaya çalıştı.
Dedi ki: “ABD-NATO, 1990'lı yılların başında Türk
Ordusu'nun kontrolünden çıktığını anladı. Öyle ki,
Atatürk'ün 'komşular arasındaki ihtilaflara karışmayınız' sözünü
şiar edinen komutanlar, Irak işgaline hep karşı durdu.
Örneğin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip
Torumtay istifa etti…”
Dedi ki: “Üst akıl, Cemaat ile ilişkileri 'Ilımlı İslam' konseptini
oluşturarak o yıllarda geliştirdi. İlk hedeflerinden biri, Kemalizm
düşmanlığı yapmak ve TSK'yı güçten düşürerek tasfiye etmekti.
/Bu 'üst aklın' oyununa; kimi solcular, kimi
Kürtler ve çoğunlukla İslamcı çevreler hemen geldi…”
Acaba öyle mi?
Kimi Kemalistlerin aklına “ılımlı İslam”ı bizzat “üst akıl” sokmuş
olmasın. Hem de 90'lı yıllardan hayli zaman önce.
CIA ajanı Graham Fuller'in
1987'de (Cevdet Sunay zamanında Çankaya'da
yaverlik yapmış, jandarma istihbarat subayı, 28 Şubat'ın
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın da sınıf arkadaşı)
Remzi Gökseven Paşa'ya ne dediğini hatırlamanın
tam vaktidir.
O halde buyrun hep birlikte İsmail Nacar'a kulak
verelim: “Faruk Sükan'ın (zehir hafiye unvanıyla da bilinen
eski İçişleri Bakanı) bürosuna gittiğimde, Remzi Paşa'nın yanında
birkaç önemli subay arkadaşı da vardı. Ben, PKK ile ilgili bir
meseleyi açacaklarını beklerken, kendisiyle yakın hukukum da olan
Remzi Paşa, bana, 'Graham E. Fuller ve çevresi, İran'ın Türk
Cumhuriyetlerinde etkili olduğunu söylüyor. Özellikle din konusunda
Türkiye'nin devreye girmesini ve bunun için Gülen cemaatinin
buralarda önünün açılmasını arzuluyorlar” diyerek,
fikrimi sordu…”
Gördünüz mü faaliyet ne zaman nasıl başladı?
Bir ara “vatan yahut papyon” moduna giren
Soner Yalçın'ın mezkur yazısındaki şu satırları
çok çok önemli: “28 Şubat post-modern darbesi, 27 Nisan
e-muhtırası bu büyük oyuna hizmet etti. (Ki bundan önce devrimci
aydınlar öldürülerek laiklik konusunda hassas olan çevreler
kışkırtıldı!)…”
Bu oyunlar yüzünden birbirimizi adeta lunapark aynalarından gördük.
Bu optik yanılsama yüzünden de haliyle birbirimizi “çarpık”
gördük.
Bu oyunları gördükçe, birbirimizi de göreceğiz, birbirimizi
gördükçe de barışmayı başaracağız.
Soner Yalçın, söz konusu yazısını, “Umarım
hepimiz barışmayı başarabiliriz. Çünkü bu canım ülke
hepimizin…” şeklinde nihayete erdirmişti.
Yenikapı'daki muhteşem mitingle birlikteliğimizi
yedi düvele göstermiş olduk.
Hadi şimdi kavilleşelim:
Birliğimizi, birlikteliği bozan “FETÖ'cü olsun” mu?