Yeni Şafak: Üst akıl Alevileri ve Kürtleri sokağa sürecek!
"Bu plan Almanya'yı bile aşan bir plan. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'üst akıl' olarak tanımladığı çokuluslu bir müdahale bu"
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim
Karagül, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sürekli dile
getirdiği "üst akıl" tanımlamasını hatırlatarak,
"Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçişi
sancılı olacak. Herkes bu dönüşümün başarılması halinde
Türkiye'yi dizginleme ihtimali kalmayacağının farkında.
Bu yüzden son saldırı bu dönemde yaşanacak.
Kılıçdaroğlu'nun 'kan' sözü ile HDP'nin Almanya
ilişkilerini, ziyaretleri dikkatle değerlendirelim. Ellerinde tek
bir formül kaldı: Hem Kürtleri hem de Alevileri tek cephede
toplayıp sokaklara sürmek" görüşünü dile
getirdi.
"Bu plan Almanya'yı bile aşan bir plan. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'üst akıl' olarak tanımladığı çokuluslu bir müdahale bu" diyen Karagül, "Bütün terör örgütlerini tek çatı altında birleştirenler, hem etnik hem de mezhepsel bir çatışmanın alt yapısını hazırlıyor. Türkiye'yi güneyden çevreleyenler içeriye yeni bir iç savaş dalgası servis ediyor" ifadesini kullandı.
Karagül'ün Yeni Şafak'ta "Almanlar ne planlıyor? ‘Kan dökülür’ talimatı, Gezi’den büyük saldırı" başlığıyla yayımlanan (6 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Gezi, 17-25 Aralık, “terör koalisyonu”ndan sonra yeni
bir saldırı dalgası mı geliyor? Almanya'nın
Ermeni soykırım kararı Türkiye'de kimleri, neleri hedef
alıyor? Bu sefer hem Alevileri hem Kürtleri tek çatı altında
birleştirip iç savaş mı çıkaracaklar? Kılıçdaroğlu “kan
dökülür” tehdidini Almanya'nın talimatıyla mı
yaptı? Neler oluyor?
Her şey ortada: Yeni ve en tehlikeli bir saldırı için
talimatlar çoktan verilmiş! Konuyla ilgili ilk yazıya
biraz detaylı bir sorgulama ile başlayalım.
Almanya'nın soykırım tiyatrosunun gerçek mahiyeti
Ermenilerediyet borcu mu, Ermeni lobisinin ABD ve dünyanın bir
çok ülkesindeki çalışmalarına benzer bir başarısı mı,
Almanya'nın soykırım yalnızlığına ortak bulma çabası
mı?
20. yüzyılın başlarında Almanların Kafkas
petrollerine ilişkin projeleri kapsamında Doğu
Anadolu'nun güvenli bölge haline getirilmesine dair
projelerinin oldukça etkili olduğu tehcir politikasından yüz
yıl sonra Alman hükümeti bugün ne yapmaya çalışıyor?
Burada “Alman hükümeti” dememem lazım, biliyorum.Daha
derin bir iradenin hesaplarını karıştırma vakti geldi,
biliyorum.
Sonbahara kadar büyük saldırı gelir
Bu hesaplardan bazı örnekler de vereceğim. Ama öncelikle Alman
meclisinin kararının Ermeni meselesinden, tarihi yüzleşmeden,
Kafkas petrollerinden, bugünkü enerji jeopolitiğinden ayırmamız
gerektiğini,çok daha sofistike, daha detay bir çalışmanın ürünü
olduğunu, doğrudan Türkiye'nin iç politikasını dizayn ya da
etkileme amacı taşıdığını not edelim.
Emin olun ki bu not, önümüzdeki sonbahara kadar Türkiye içine
servis edilecek yeni saldırı/karmaşa dalgasının ipuçlarını veriyor.
Bu yüzden ABD, Fransa ve bir çok Avrupa ülkesinde alınan soykırım
kararlarının dışında anlamlar içeriyor. Bu yüzden, önümüzdeki
haftalarda veya aylarda Türkiye içinde neler tezgahlanacağına
dair çok ciddi sorgulama yapılması zorunluluktur.
Almanya Türkiye'nin iç politikasında ne kadar etkin? Alman
istihbaratı Türkiye içinde bu güne kadar ne tür toplumsal
hareketlenmelerde yer almış? Ya da Almanya, 28 Şubat'tan bu
yana Türkiye'nin iç politikasına ne kadar ve hangi formatlarla
müdahil olmuş bir hatırlamak lazım.
Ergenekon, DeutscheBank, ev kundaklama
Şu hatırlatma ile başlayayım: Türkiye'de Ergenekon
operasyonları başladığı gün Almanya'da Türklere ait evler
kundaklanmaya başlandı. Bu zamanlama her zaman çok dikkatimi çekti.
İki olayın aynı tarihe denk gelmesi hiçbir şekilde rastlantı
değildi. Bu yüzden de “o günlerdeki popüler
tanımlamayla” konuyu “Alman Ergenekonu”başlıkları altında
tartıştım.
Daha 6 Haziran 2013'te, Alman Ergenekonu Türkiye'yi vuruyor,
başlığı ile Alman derin devletinin Türkiye içi operasyonlarına
dikkat çekmiş, can alıcı sorulara yer vermiştim. Şöyle ki:
Almanya'nın dahil olduğu, elinin değdiği, etksinin hissedildiği
gelişmelerin büyük bölümünü “derin devlet
operasyonu” olarak görürüm. Bu yüzden de uzun
süredir “Alman Ergenekonu” diye bir kavram üzerinden sorgulama
yapıyorum.
Gezi eylemleri kamuflajı altında Türkiye'de olup
bitenlerle ilgili Almanya'yı, Alman vakıflarını, Deutsche
Bank operasyonunu tartışmazsak olmaz.
Türkiye'deki toplumsal kalkışma girişimindeAlmanya'nın
duruşunu sorgulamazsak olmaz.
“Ev kundaklama” operasyonları ile Deutsche
Bank'ın 28 Şubat'ta bir gecede milyarlarca dolarlık
operasyonunu hatırlamazsak olmaz. Gezi eylemlerinin en yoğun
olduğu gün yapılan borsayı çökertme, milyarlarca doları
Türkiye'den çıkarma operasyonunu, yine Almanya'da bazı dernek
ve vakıflarla birlikte organize edilen Türkiye karşıtı
gösterileri dikkatinize sunuyorum.
Neonazi örgütler değil Alman istihbaratı yaptı
Gezi olaylarının en yoğun şekilde yaşandığı 7 Haziran'da
Borsa İstanbul'un en çok işlem gören hisse senetlerinde, yabancı
aracı kurumlar üzerinden gerçekleştirilen alım
satımları, milyarlarca dolardeğerindeki hissenin bir
günde el değiştirdiğini göreceksiniz.Deutsche Bank'ın 28
Şubat'ta uyguladığı senaryoyu bir kez daha denediğini, Türk
ekonomisini çökertmeye yönelik müdahalenin söz konusu
olduğunu ama başarılı olamadığını söylemeliyiz.
Dönerci cinayetlerinden Türklerin oturduğu yüzlerce evin
kundaklanmasına kadar bir karanlık proje yürütüldü. Hemen
her eyalette hatta Avusturya'da bile evler yakıldı,
insanlar öldürüldü, Türkiye'ye cenazeler getirildi.
Saldırılarda bazen Neonazi örgütler kullanıldı. Hiçbiri
aydınlatılmadı, üstü örtüldü.
Ortada bir derin devlet yapılanması vardı. Türklere,
Müslümanlara yönelik sistematik saldırılar organize
ediyordu. Alman istihbaratı ile bütçesi örtülü ödenekten
ayrılan vakıflar, organizasyonlarla bağlantılı, saldırıların her
alanında vardı. Sistemik bir odak örtülü operasyonlar
yapıyor, bunları aşırı sağ çetelerle kamufle ediyordu.
Alman vakıfları!
Hatta o günlerde Erdoğan'ın “Alman vakıflarının faaliyetleri
ve terör finansmanı”na ilişkin sözleri bile, bu organizasyona,
yapılara dikkat çekmeye yetmedi. Konu Almanya olunca Türkiye'de
herkesi, özellikle de entelektüel camiayı ve sivil toplum
örgütlerinisessizlik kaplıyordu çünkü.
2 Şubat 2008'de Ludwigshafen'da bir evin kundaklanması ve
sonrasında yüze yakın evin yakılması ile ilgili soruşturmaları
hatırlayın. Komisyonlar
kuruldu, soruşturmalar yapıldı. Hiçbir kanıt
bulunamadı! Kameralarla donatılan şehirlerde bile bir kare
görüntü ya da bir görgü tanığı tespit edilemedi. En
sonunda Alman Federal Savcılığı soruşturmayı tamamladı.
Ne mi oldu? Savcı; “kanıt bulunamamıştır” dedi ve dosya
kapatıldı.
Gezi isyanını onlar planlayıp yönetti..
Gezi isyanında İstanbul'da yaşanan gösterilerde Almanya merkezde
yerini aldı. Vakıfları üzerinden, fonları üzerinden, Türkiye
toplumundaki bazı çevreler üzerinden toplumsal
çatışmasenaryolarına imzasını attı.
O dönem “Köprü yapılmasın, yol yapılmasın, havaalanı
yapılmasın” dayatmaları Almanya'nın
dayatmalarıydı. Türkiye'ye şantaj yapılıyordu. Türkiye'nin
büyük yükselişine savaş açılmıştı.Alman istihbaratı bütün bu
olayların, sokak terörünün her aşamasındaydı. Organize ediyor,
yönetiyordu. Almanya, Avusturya ve Belçika'daki Alevi dernekleri
doğrudan Alman istihbaratı tarafından yönetiliyor ve Türkiye'de
alevi isyanı çıkarma planı uygulanıyordu.
Almanya, 28 Şubat müdahalesine ekonomiyi batırma
girişimiyle tepki verdi. Ergenekon operasyonları
sırasında Alman istihbaratı Türklerinyüzden fazla evini
Neonazilerle birlikte kundaklayarak.. Gezi olaylarını
ise bizzat planladı, yönetti, Türkiye'de iç savaş
çıkarmaya çalıştı.
Çokuluslu oyun servise sunuldu
Yani Almanya, Türkiye'nin iç politik seyrine sürekli müdahil oldu.
Ekonomisine sürekli müdahil oldu. Düşmanca tavırlarla terör
örgütlerine hep destek oldu. Sadece PKK değil, DHKP-C'nin
Alman istihbaratı ile bağlantıları ortadadır.
Peki Ermeni soykırım kararıyla şimdi ne yapmaya
çalışıyorlar? Vizeve Geri Dönüş Anlaşması'nı boşa
çıkarmayı göze alabilen üst hesapnedir? Angela Merkel'in
hemen her hafta Türkiye'ye gelmesi birtiyatro muydu?
Bence Almanlar yeni dalga saldırıya hazırlanıyor. Daha
doğrusuTürkiye'yi köşeye sıkıştırmaya dönük çokuluslu oyun,
Almanya'nın son kararıyla servise sunuldu? Konunun Ermeni
tezleriyle alakası yok. Türk-Alman ilişkilerinin de üstünde, iç
politikada bir siyasi çevreyi tasfiye etmeye dönük yeni
bir girişim başlatıldı.
'Kan dökülür' sözü Alman talimatıdır..
Gezi, 17 Aralık, ardından başlatılan terör dalgasından sonra çok
ciddi bir saldırı başlatılacak. Kemal Kılıçdaroğlu'nun “kan
dökülür” açıklamasına dikkat. Bu söz, içeriden değil, dışarıdan
servis edilen bir sözdür.
16 Mayıs'taki “Kan isteyen kim, sana bu sözü kim sipariş
etti”başlıklı yazıdan: “Gezi ile Paralel ile bunlardan sonra
devreye aldıkları terör saldırılarıyla, iç işgal girişimleriyle
amacına ulaşamayanların bugünlerde yeni cephe biçimlendirdiklerine,
içeride yeni ortaklar aradıklarına, güneyimizdeki bütün terör
örgütleriyle işbirliği yaptıklarına, Türkiye'yi durdurmaya dönük
güçlü bir saldırı dalgası için hazırlıklarının sonuna
yaklaştıklarına ilişkin güçlü işaretler var.”
Her şey ortada değil mi?
Yine 23 Mayıs tarihli "Binali Yıldırım en zor döneme tanık
olacak"başlıklı yazıdan: “Bundan sonraki bütün girişimler, AK
Parti'yi, hükümeti durdurmaya dönük değil, Türkiye'deki sistemik
dönüşümü durdurmaya dönük olacak. O tür müdahaleler de tamamen
dışarıdan müdahale şeklinde kendini gösterecektir.
Gezi ve 17 Aralık benzeri bir cephe hareketinin altyapısı daha
bugünlerden hazırlanmaya başlanmıştır. Sağımızda solumuzda
gördüğümüz bir çok kişi ve çevrenin birkaç ay sonra nerelere
savrulabileceği tahminini sizlere bırakıyorum.”
En ağır saldırı, en 'acımasız direniş'
Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçişi sancılı olacak. Herkes bu
dönüşümün başarılması halinde
Türkiye'yi dizginleme ihtimali kalmayacağının frakında.
Bu yüzden son saldırı bu dönemde yaşanacak.
Kılıçdaroğlu'nun “kan” sözü ile HDP'nin Almanya
ilişkilerini, ziyaretleri dikkatle değerlendirelim. Ellerinde tek
bir formül kaldı: Hem Kürtleri hem de Alevileri tek cephede
toplayıp sokaklara sürmek.
Bu plan Almanya'yı bile aşan bir plan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “üst akıl” olarak tanımladığı
çokuluslu bir müdahale bu. Bütün terör örgütlerini tek çatı altında
birleştirenler, hem etnik hem de mezhepsel bir çatışmanın
alt yapısını hazırlıyor. Türkiye'yi güneyden
çevreleyenler içeriye yeni bir iç savaş
dalgası servis ediyor.
Hedef Türkiye'nin büyük yürüyüşünü durdurmak. Bu son saldırı çok
ağır olacak ama “acımasız direniş” de o kadar sert
olacak. Önümüzdeki günlerde bu konuları yoğun bir şekilde
tartışmaya devam edeceğiz.