Yeni internet yasası tartışmaları
İnternet, özgürlükle kanunsuzluk arasındaki çizginin çok ince olduğu bir mecra ve elbette kurallara ihtiyacı var.
Yeni kabul edilen torba yasa teklifi ile gündeme gelen internet
yasası ile artık internetteki içeriklerin TİB'in kararıyla
dört saat içinde kaldırılması mümkün olacak.
Elbette bu yeni kurallar nedeniyle büyük tartışmalar yaşanmasını da
bekliyoruz ancak yeni internet yasasını eleştirmeye başlamadan
önce, daha önceki kuralsız düzende yaşananlar nedeniyle mağdur olan
insanların öykülerini de hatırlamak lazım.
İnternette haklarında iftiraların, hakaretlerin
yayınlanması karşısında çaresiz kalan kurbanların
hayatlarının nasıl tepe taklak olduğunu hatırlayalım.
Büyük bir bankanın genel müdürünün, banka içinde ona diş bileyen
çalışanlar tarafından, Türkiye'nin en popüler sözlük sitesinde,
bankanın halkla ilişkiler müdüresi ile evlilik dışı gizli
bir ilişki yürüttüğü ifitrasıyla karşı karşıya kaldığını,
adına açılan başlıkta hakkında iftiralar yayınlandığı için
evliliğinin yıkıldığını hatırlayalım.
Genel müdür mahkemeye başvurup bu iftira içeriğin kaldırılması için
karar çıkartmasına rağmen söz konusu sözlüğün avukatı karşı
dava açıp içeriği kaldırmaya itiraz etmişti.
Yani, ortada hayatı mahvolan, iftiraya uğrayan, hakkında hiçbir
belge bile olmayan bir banka genel müdürü, öfkeli bir çalışanın
internetteki kanunsuzluktan yararlanarak, ülkenin en popüler, en
çok okunan sitesinde iftiralar yayınlaması karşısında tamamen
çaresiz kalmıştı.
Mahkemeye başvurup içeriği kaldırma kararı almasına rağmen, karşı
davalarla uzayan hukuk süreci sonucunda, iftiraların aylarca
internette yer almasına engel olamamıştı.
Bizim ülkede, yetişkin bir erkeğin başına bir felaket geldiğinde
kimsenin umurunda olmaz. Sakat bir genel görüş olarak erkekler,
başlarına geleni hak etmiştir. İnternette eğer karısını aldattığına
dair bir dedikodu varsa, "ateş olmayan yerden duman
çıkmaz," yorumu yapılır ve adamcağızın ailesinin yıkılması
kimseyi üzmez, üzerine bir de oh çekilir.
Peki benzer bir felaketin genç bir kızın başına
geldiğini düşünelim.
Liseli, yaramaz, düşüncesiz bir çocuğun, ayrıldığı eski
sevgilisinden intikam almak için küçük yaştaki bu kızla daha önce
çektiği mahrem görüntüleri internette
yayınladığını, kız hakkında ağıza alınmayacak hakaretler ve
iftiralar kaleme aldığını düşünelim. Ayrıca, kızın ailesinin de bu
görüntülere şahit olduğunu düşünün.
Aile içinde şiddet görmeden hayatta kalmayı başarabilse dahi bu
kızcağızın ömrü boyunca bu görüntülerin ipoteği altında
yaşayacağını tahmin edebilirsiniz. Bugün mahkemelerde, Facebook'ta,
sosyal medyada, inetrnet sitelerinde, eski erkek arkadaşları
tarafından ifitira ve hakaret temalı yayınları kaldırtmak isteyen
sayısız kız çocuğu ailesi çaresizce çırpınıp duruyor.
Bu kız çocuklarının ileride prestijli bir işe girme şansının,
sevdiği bir adamla evlenme, aile kurma, çocuk sahibi olma
haklarının gasp edildiğini tahmin etmeniz zor değil.
BAHAR YARATMAK İÇİN İNTERNETİ KULLANMAK
Elbette, toplumsal olaylar sırasında da sosyal medyanın ve
internetin dezenformasyon amaçlı kullanıldığını da artık inkar
edemeyiz.
Artık istihbarat örgütlerinin, karıştırmak istedikleri ve "bahar"
yaşatmak bahanesiyle teröre boğmaya kalktıkları ülkeleri sosyal
medyadan, internetten manipüle ettiğinin farkındayız.
Tüm bu tehlikelere karşı, interneti kontrol altına almak elbette
bir ihtiyaçtır ve meclisten çıkan yasayı sansüre karşı bir bakış
açısıyla eleştirmek mümkün olduğu gibi, insanların hayatını ve
toplumların geleceğini kurtaracak hızlı tepkilere imkan verdiği
için alkışlamak da gerekir. Ayrıca, Avrupa ülkeleri ve ABD'de
benzer yasaların gündemde olduğunu ve ülke liderlerinin, yeri
geldiğinde bu yasaları çatır çatır devreye soktuğunu
unutmayalım.
İnternetteki spekülasyonlara ve kışkırtmalara müdahale edemeyen
Ukrayna'nın kısa sürede nasıl karıştırıldığını ve sonunda ne hale
geldiğini unutmayalım.
Yeni yasayı tartışırken, bu mağdur insanları ve dünyada defalarca
örneğini gördüğümüz internet temelli büyük tehlikeleri de görmezden
gelmeyelim.
Oktay İhsan /