Yeni Akit'te şok eden ayrılık!
Yeni Akit'in hangi yazarı "Allahısmarladık" diye yazdı ve 12 yıldır köşesinde buluştuğu okurlarına veda etti.
Eraslan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök tarafından övülmüş; yine Hürriyet yazarı Ahmet Hakan tarafından AK Parti'nin milletvekili adayı olabileceği öne sürülmüştü.
Bir süre önce yazı günleri ve yazı sayısı değiştirilen Eraslan, bugün köşesinde 12 yıldır yazı yazdığı gazetesine ve okurlarına veda etti. Eraslan, duygu yüklü yazısında neden ayrıldığı sorusuna ironik bir yanıt verdi. şte o yazı:
Allahaısmarladık...
1999'da Yazar Yaşar Kaplan'ın hukuk dışı bir şekilde derdest
edilmesi üzerine "boşta kalan" köşeyi, yazmaya başlayarak geldim
aranıza. Kötü günlerdi, 28 Şubat'ı iliklerimize kadar
hissettiğimiz... Yazıdan ve itirazdan başka, çokça bir şey de
gelmiyordu ellerimizden ve yazı halen savunmadır benim için. Hayatı
savunma...
Yargıçlardan üniversite hocalarına kadar herkesin brifingten
geçtiği, herkesin fişlendiği, kadın bakanların yağlı kazığa
oturtulmakla tehdit edildiği, İmam Hatip Liselerine keskin
nişancıların gönderildiği günler... Birilerinin eğilip bükülmeden
durması gerekiyordu. Vakit gazetesi bunu yaptı.
Benim ve gazetemin durduğu soğuk hava şartlarında, bir değil tam üç
yüz on iki generale yönelik bir savunma gerekliydi. Ardından açılan
koridorda; Ayışığı, Balyoz, Yumruk benzeri kabuslarla,
susturulmanın, hemen her türlü tehdidin altında gıcırtılar çıkartan
bir kurşun kalemden daha fazlası olmadım hiçbir zaman. Günlük yazı,
akıntıya karşı kürek çekmek demektir. Bazen yok edilmeyi göze
alarak yazdığınız yazıların, bir gün kafesteki papağanın altına
serilmiş olduğunu, diğer gün üzerinde kahvaltı edildiğini, başka
gün kesekağıdı halinde içine kestane konduğunu görünce size kalan;
buruk bir tebessümdür. Hayatın ironisi gibidir bu. Balıksırtı.
Dünyanın en derin okyanusları oysa, işte o balıksırtında
taşınır.
Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi'ndeydim. Yazıyı değil hayatı
teklif ettim etrafımdaki gençlere. Hayata kıyasla yazıdaki
korkaklığı hep fark ettiğimdendir belki... Bu yüzden mesafem olmadı
hayatla hiç, okula giremeyen kızlar, grev yapan işçiler,
mülteciler, mayın tarlaları, kadınlar, çocuklar, imzalar,
pankartlar, göz yaşartıcı bombalar, kelepçe ve mahkeme önleri,
mevlitler, kırkbir yasinler, hasta ziyaretleri, cenazeler kadar
doğumevleri de, yazı masam yerine geçtiler. Geçenlerde, Kitap
Fuarındaki imza günüme Mavi Marmara şehitlerinden Furkan Doğan'ın
ablası geldi, sarıldım ona sımsıkı, bir cennet hediyesi gibiydi
selamı. O anda, yazabildiğime şükrettim... Arkadaşlığı dünyaya
değişmedim, hiç değişecek de değilim... Arkadaş, hayatın anlamı ve
gramajıdır benim için, hatta cennet hayali. Arkadaş
ütopyadır...
Gereği neyse yapılır, ben de onu yapıyorum.
Sizler beni evladınız, kardeşiniz, arkadaşınız olarak gördünüz,
bildiniz. Ben de öyle... Medyanın sağır sanallığına,
profesyonelliğine mahkum olmadıysam, en başta sizlerin
gerçekliğiniz sağlamıştır bunu. Ama ben de gerçek oldum hep.
Üzüntümle, neşemle, kaybedişlerimle, ümitlerimle ve bazen
hatalarımla, tereddüt ve korkularımla da, samimiyetle paylaştım
hissiyatımı sizlerle...
Hayatımın en zor günlerinde bana destek çıkmış Mustafa
Karahasanoğlu'na ve ailesine teşekkürü bir borç bilirim. Başta
Hasan Karakaya ve Ali İhsan Karahasanoğlu olmak üzere tüm gazete
yetkililerine, mesai arkadaşlarıma, değerli yazarlarımıza, bana
yazma fırsatı verdikleri için, tahammül gösterdikleri için...
Teşekkürler.
Allahaısmarladık...