Yazarları eleştirmek için vahiy mi bekleyeceğim?
Koynuna almak (veya girmek) istediği er ya da hatun kişiye köşesinden mesaj atan yazarları eleştirebilmek için vahiy inmesini beklemek zorunda mıyım?..
İsterseniz Engin Ardıç’ın müridi
olun…
İsterseniz Ahmet Hakan’ı şeyh
belleyip gökyüzünde uçurun…
İsterseniz kılavuzunuz Ruhat Mengi
olsun …
İsterseniz deli danalar gibi Yiğit
Bulut’un peşinden koşun…
İsterseniz camlara tırmanın Fatih
Altaylı’ya olan hayranlığınızdan...
İsterseniz Hıncal Uluç için “o bir
dahidir” deyin…
“dahi” ile
“deli” arasında bir “saç kılı kadar fark” olduğunu
hatırlamadan…
Bana ne kardeşim!..
Onlar nasıl işlerini yapıyorlarsa
ona buna çakarak…
Ben de işimi yapıyorum onların
yazdıklarına bakarak…
Onlar cilâlarken
cüzdanlarını…
Ben biliyorum (her iki anlamda da
kullanılmıştır) vicdanımı…
Belli ki…
Ne onlar şikâyetçi
hallerinden…
Ne ben şikâyetçiyim başıma
gelenlerden…
Şairliğim buraya
kadar…
Sevgili ve pek değerli
okurlarım…
Sizler benim için ne yazarsanız
yazın ancak...
Unutmayın ki ben asla, okur
yorumlarını bile “dava konusu” yapan bir Uğur Dündar
değilim…
Olmam…
Olmak istemem…
Olmayacağım…
Aha şuraya yazıyorum…
Eleştirilerinizin hepsinin başımın
üstünde yeri var…
Hiçbir okurum eleştirisinden ötürü
dava konusu edilmeyecektir…
Bu yazımı ve taahhüdümü lütfen
arşivinize not edin…
Kopyalayın bu sayfayı
lütfen…
Ama…
Allah,
“servetinizin kırkta birini, ihtiyaç sahiplerine zekât olarak
verin” buyururken, sahip oldukları bilginin (onlar için servet,
“bilgi” olmalı) yüzde birini bile vermeyen… Belki de servetleri çok
az olduğu için (maddi servetlerinden söz etmiyorum zira hepsi,
köşeleri sayesinde köşe olmuş dostlardır) veremeyen kimi köşe
yazarlarımızı eleştirdiğim için bana düşman olmayın…
Bana göre, benim penceremden
görüldüğü şekliyle eleştirilecek çok düşüncesi olduğu halde Mehmet
Barlas’ın neden üstüne gitmiyorum?..
Adı üstünde,
“düşünce”…
Neden düşüncenin üstüne
gideyim?..
Neden “düşünen” insanla
dalaşayım?..
Hiç kimseyle kişisel kavgaya
girmeyen, sadece okurlarıyla paylaşan mutluluklarını ve sadece
okurlarıyla dertleşen Haşmet Babaoğlu’na “yüklendiğimi” gördünüz mü
bu sütunlarda?..
Hasan Bülent Kahraman
neden yok hedefimde?..
Efendim…
Fikir üretimi, küfür
etmekten ibaret olan…
Ona buna çakmayı
marifet sanan…
Daha da öte giderek; kim/ler/e, ne
zaman ve nasıl çakılacağını anlatan…
Koynuna almak (veya girmek)
istediği er ya da hatun kişiye köşesinden mesaj atan yazarları
eleştirebilmek için vahiy inmesini beklemek zorunda
mıyım?..
Adnan Berk Okan
22.07.2009