Yavuz Semerci

Gazete HT

Az sonra okuyacaklarınızı Yavuz Semerci’nin dünkü Gazete HT’de “Elden ele ölüm!” başlığı altında yayımlanan makalesinden alıntıladım.

Kaç gündür halen “Soma’daki facia nasıl oldu?” sorusunu sorup görsel desteklerle o soruyu cevaplamaya çalışıyor medyamız ve siyasetçilerimiz…

Yavuz ise o facianın “Neden olduğunu” öylesine güzel anlatıyor ki…

Ekleyecek bir şey bulamadım…

Lütfen okur musunuz?..

Unutmadan…

Ben bu makaleyi yazdığı için Yavuz Semerci’yi “Günün Köşe Yazarı” seçtim…

 

Aslına bakarsanız, devletten başlayıp patrona geçen vahşi bir sistem bu. Soma Holding, çıkardığı kömürü, madenin sahibine sözleşme fiyatına göre satmak zorunda. Şu anda eşkale edilmiş rakama göre tonu 50-52 lira. Kâr marjı yüzde 25 ile yüzde 40 arasında değişiyor. Patron olarak şöyle düşünüyorsunuz: "Bu kömürü kendi başıma satma imkânım yok. TKİ'ye belirlenmiş fiyattan satacağım. Yani 2 milyon ton ürettiğimde yıllık 10 ile 30 milyon TL arasında para kazanırım. Üretimi 3 kat artırdığımda ise kârım 60 ile 100 milyon TL'ye çıkar." Başlıyorsunuz işçi sayısını artırmaya, elden ele sistemine. Daha fazla işçi, daha fazla kömür çıkarmak, daha fazla karbonmonoksit demek. Risk demek.

Madenin altyapısına daha fazla yüklenmek demek. Daha fazla hava basmak, daha fazla elektrik ihtiyacı demek. Altyapı ise belli. Yani facia, birikimin açığa çıkması özetle.

***

Sistemin vahşiliğinin bir başka nedeni de ihale sistemi. İhaleye en düşük fiyatı veren madeni işletiyor. Siz o ihalede deseniz ki, "Altyapıyı inceledik, şu kadar yatırım yapacağız ve iş güvenliği standartlarını şuraya çıkaracağız. Bizim fiyatımız biraz yüksek", kimse yüzünüze bakmayacak ve ihaleyi kazanamayacaksınız.

İhaleyi alan, mevcut altyapıya göre veya küçük yatırımlarla çalışıyor. Ve kâr için üretimi zorluyor. Bu durum TKİ'nin de işine geliyor. Üretim artışı demek, TKİ'nin daha yüksek kâr elde etmesi demek. Bu nedenle adama "Niye yaşam odası yapmadın?" diye kimse soramıyor: Anlayacağınız, yüksek kâr beklentisinin bedelini madenciler canlarıyla ödüyor...

Dün sosyal medyada okuduğum bir tespitle bitireyim. Bu ölümler takdir-i ilahi değil, takdir-i ticaridir.