Yasin Aktay: Ahmet Hakan tarafın dibisin
Haftasonu Ahmet Hakan Yasin Aktay'ın Kılıçdaroğlu ile ilgili sözlerini eleştirmişti. Bugün Yasin Aktay Ahmet Hakan'a Yeni Şafak'taki köşesinden cevap verdi.
Yeni Şafak yazarı AK Partili Yasin Aktay, tartışma
yaratan "Biz saftık cemaate kandık. Ama CHP, FETÖ'yü en başından bu
yana biliyordu, Kılıçdaroğlu yargılanmalı" sözlerini eleştiren
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'a cevap verdi.
"Bu noktadan beni anlamanı beklemiyorum" diyen
Aktay, "Anlasan bile benim için hayırlı bir cümle
kurmanı beklemiyorum. Epey ayrı taraflardayız. Çok okunan köşe
yazarlığından kurnazca hakemlik rolü çıkarmaya tamah etsen de hakem
değilsin, tarafın dibisin" ifadesini kullandı.
Aktay, "Ne diyeyim, Allah kurtarsın. Allah doğruyu doğru
olarak gösterip tabi olmayı, yanlışı da yanlış olarak gösterip
ondan kaçınmayı nasip etsin" dedi.
İŞTE YASİN AKTAY'IN AHMET HAKAN'A CEVABI
Vah ki vah.
Bir gün de bir cümlenin tamamını anla da tepkini öyle ortaya
koy.
Bir gün de bir olayı doğru gör de böyle yorum yap.
Kurulduğun köşeden ahkam kesmenin şehveti aklını başından öyle
alıyor ki, hiçbir bakışın hiçbir hakikate değmiyor bile.
Bu noktadan beni anlamanı beklemiyorum.
Anlasan bile benim için hayırlı bir cümle kurmanı
beklemiyorum.
Epey ayrı taraflardayız.
Çok okunan köşe yazarlığından kurnazca hakemlik rolü çıkarmaya
tamah etsen de hakem değilsin, tarafın dibisin.
Cümlelerin ne doğruları anlamaya ne de doğru tarafta yer almaya
adanmış değil, sadece vurmaya kiralanmış sözler.
Çok okunuyorsun, çok tıklanıyorsun, bu da seni sansasyonel düzeyde
kalmaya daha fazla ayartıyor.
İyi niyetli olsan da, ki değilsin, o düzeyde kalakalmak
daha cazip geliyor. Debelenip durursun ondan sonra, kendini kostak
sanarak.
Ne diyeyim, Allah kurtarsın. Allah doğruyu doğru olarak gösterip
tabi olmayı, yanlışı da yanlış olarak gösterip ondan kaçınmayı
nasip etsin.
Aslında dürüst gazetecilikten zerre eser kalmış olsa,
Kılıçdaroğlu'nun bu çelişkisini sen yakalar sen dillendirirsin.Ama
bulunduğun ilişki düzeyi seni kıskıvrak bağlıyor, zevahirine
oynatıyor, asıl çelişkilerden dikkatleri kaçırmak için öyle
kurnazlıklara itiyor.
Bu düzeydeyken sana laf anlatabileceğimi sanmıyorum, ama senin
çarpıttığın şekliyle sözlerimi anlamış olabileceklere, olur da
anlamak istersen, senin de anlayabileceğin seviyede,
“basitleştirerek” bir daha anlatayım:
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'dan itibaren sürekli FETÖ'yle olan
geçmişimizi, ona verdiğimiz desteği diline doladı. 50 yıldır
faaliyette bulunan ve AK Parti öncesi her iktidar döneminde ayrıca
palazlanmış olan FETÖ'yü neredeyse bizim var ettiğimizi iddia
etti.
Doğrusu, FETÖ, AK Parti iktidarında da yoluna sadece “devam etti”.
Biz de “henüz” bir suç işlememiş olan, yaptıklarını da Türkiye'ye,
Türkçe'ye, eğitime, ülkenin tanıtımına “hizmet” olarak lanse
etmekte pek mahir olan bu harekete, yargıyı hükümete karşı bir
darbe aracı olarak kullandığı 17 Aralık'a kadar harekete
geçmedik..
17 Aralık'tan önce böyle bir harekete karşı koymak için elimizde ne
yasal ne de haklı bir gerekçe yoktu ama Kılıçdaroğlu sürekli o
dönemde de onların ne mal olduğunu bildiğini bize anlatmaya
çalışıyor.
Biz de diyoruz ki, “hadi, sen” 17 Aralık'a kadar onların ne mal
olduğunu pek bilmiş idin, biz bilmemiş idik. Ne oldu da bizim de
onların ne mal olduğunu anladığımız bir günde, 17 Aralık'ta aynı
safta buluşmamız gerekirken sen bir anda onlarla aynı safa
geçtin?
Farkımız şu: Biz onlar açık bir suç işlemedikleri dönemde onları
destekledik, sen ise onlar suç işlediklerinde onlarla birlikte
oldun (sen de Ahmet Hakan, sen de).
Tam 17 Aralık'tan itibaren, yani suçun ayyuka çıktığı gün… Yani
Türkiye'nin seçilmiş hükümetine, istikrarına, bağımsızlığına,
geleceğine karşı ele geçirmiş olduğu yargı erkini ahlaksızca,
haince kullanıp darbe yapmaya kalkıştığı gün… Kılıçdaroğlu, mücrim
olduğunu, suçlu olduğunu bu ifadeleriyle itiraf ettiği FETÖ ile tam
bir ortaklığa girdi.
(Hadi artık itiraf et Ahmet Hakan, senin de yıllardır
hiç hazzetmediğini çok iyi bildiğim, ama bir süredir başlamış olan
bu yapıya muhabbetin 17 Aralık günü tavan yaptı ve o günden
itibaren onların değirmenine az su taşımadın. Sahip olduğun “çok
okunan yazar”, “iyi ratingi olan TV sunucusu” avantajlarını sonuna
kadar onların “hizmetine” tam da bunlar bu iğrenç haltı yedikleri
zaman sunmaya başladın).
O saatten sonra başlayan ortaklık CHP'nin bütün unsurlarıyla
FETÖ'ye verdiği desteğe, FETÖ'nün de peşinden yaşanan tam 4 seçimde
CHP'ye verdiği tam desteğe dönüştü. Medyasıyla, sosyal medyasıyla,
yargısıyla, polisiyle...
Öyle üst düzey bir ortaklıktı ki bu, aranıza HDP'yi de, PKK'yı da
aldınız ve seçimlerde hep birlikte AK Parti'yi “pek iyi
salladınız”. Bu arada bu ortaklıktan terör azmış, ülke bütünlüğü
büyük saldırı almış, şehitler olmuş, umurunda mı?
Şimdi buraya kadar olanı daha iyi anlayasın diye farkı bir
daha anlatayım mı?:
Bizim birlikteliğimiz onların suçlarıyla değil, “hizmet” dedikleri,
hepsi de “yasal” faaliyetlerine kadar iken sizin birlikteliğiniz
onların suç işledikleri yerde başlıyor.
Bize söyleyecek sözünüz yok, verecek hesabınız var. Onların suçlu
olduğu bilinerek yapılan bir ortaklık bu. Taammüden, tasarlayarak,
suç işleme kastıyla bir araya gelerek yapılmış bir ortaklık. Daha
nasıl anlatayım?
Biz onların sadece yasal düzeydeki faaliyetlerini onaylıyor ve
destek oluyorken, siz onları aleni darbe suçunu
işlediklerinde desteklemeye başlıyorsunuz. 17 Aralık'tan önce
de suçlu olduklarını bildiğinizi bizzat, mütemadiyen söylediğiniz
bir yapıyı…
Aşikar bir suç ortaklığınız var yani. Ne diyorlar hukuk dilinde
bilirsiniz: Cürmü meşhut.
NOT 1: Senin için mümkün mertebe kısa
cümleler kurmaya çalıştım Ahmet Hakan. Bunları bile okuyamaz,
anlayamazsın biliyorum. Ama bizdeki de bir umut işte. Allah
tüketmesin…