SANEM ALTAN - VATAN
Giderken heyecanlandığım röportajlardan biriydi benim için Taraf
gazetesinin yazarı ve Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı
Yasemin Çongar’la röportaj yaptım. Biliyorum biraz
tuhaf gözüktü belki size. Babamın başında olduğu bir gazetenin
gazetecisiyle tarafsız bir konuşma yapmamın zor olabileceğini
düşündünüz bir an. Ama ben buna cesaret ettim. Biraz sezgilerimin
gücüne biraz da okuyucuya olan çocuksu inancıma bağlıyorum bu
cesaretimi aslında. Çünkü Yasemin’i önceden tanımasaydım da
hakkında yazılanları okuduğumda onunla yine röportaj yapmak
isterdim. O gazeteyi babam çıkartmasaydı da o gazeteyi yine çok
beğenerek okurdum. Siz bana çok kızacak olsaydınız da ben yine
doğru bildiğimi en iyi şekilde yapmaya çalışırdım. Bu arada, çok
kızsanız da öfkenizin hepsini burada bitirmeyin, çünkü ikna
edebilirsem daha babamla röportaj yapacağım,ona da saklayın
biraz.
Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin eşin Chris Mason’ın CIA ajanı
olduğunu yazdı. Anladığım kadarıyla da bu konuda bir şüphesi yok,
emin. Sen ya da eşin Chris CIA ajanı mısınız gerçekten? Bana
rahatlıkla söyleyebilirsin çünkü Chris bunu CV’sinde bile yazmış, o
yazıya göre.
CV’sinde CIA ajanı yazan bir ajan olabilir mi
gerçekten? Ajan olduğu bilinen bir ajan olabilir mi? Merhaba ben
Chris, CIA ajanıyım... Ciddiye alınacak bir tarafı yok bu lafların.
Ama Taraf’la ilgisi olmayan, ailelerimize tuhaf şeyler söyledikleri
zaman, onları incitiyorlar, bu da insanın canını sıkıyor biraz
tabii. Bu laflar hep var, benim için de söylendi. Ne kadar üzücü ki
bazı sorumsuz yazarlar bunu yazdı, söyledi. Taraf’a ilk geldiğim
dönemler. Hasan Cemal aramıştı bir sabah “Sakın üzülme” diye, İlhan
Selçuk yazmış meğerse o gün bunu. Yarın öbür gün yine bir haber
yaparız, bir şey yazarım yine söylerler. Ama bu dönem bu lafın
ortaya çıkması, çok açık ki Balyoz darbe planıyla ilgili. Bu haberi
yalanlayamıyorlar. Görmezden gelemiyorlar. Ülkenin başbakanı çıkıp
haberi doğruluyor. “Bunlar vardı” diyor. “Üzerine gidemedik çünkü
bu demokratik olgunluk o zaman yoktu” diyor. Buna karşı bir şey
yapma ihtiyacı doğdu onlarda herhalde. Biz çok ciddi bir kavga
veriyoruz. Bunu farklı bir gazetecilik yapma hakkımızı kullanarak
yapıyoruz ve buna devam edeceğiz. Küçük görmek istemediğim ama ne
kadar uğraşsam da çok da önemseyemediğim insanların iftiraları bunu
değiştiremez.
Kendi küçük kum havuzlarında oynuyorlar
* Kurmaya çalıştıkları denklem tam olarak
nedir?
İma edilen şu, Balyoz planı ve diğerleri dış güçlerin işidir, bu
bir dış operasyondur, aslında böyle bir şey yoktur, Taraf gazetesi
yöneticileri belgeleri CIA’dan alıyor, anladığım kadarıyla bunları
elden Chris bana getiriyor. Üstelik de 2003’te 1’inci Ordu’dan bir
bavul döküman çıkarmış, 7 sene saklamış, şimdi Mehmet Baransu’ya
getirmiş bunu.
* Peki, şaka bir yana, Chris CIA ajanı olsaydı bunu bilir
miydin?
Bunu bilmezdim, bunu Oray Eğin, Soner Yalçın da
bilmezdi.
* Chris bunlara ne diyor?
Daha önce söylenenleri söylemedim bile ona. Ama bu sefer adıyla,
resmiyle açıkça CIA ajanı olmakla suçlanınca, söyledim. Bundan
hoşlanmadı tabii. Chris şöyle hissediyor, Taraf’a saldırmak
istiyorlar, karıma saldırmak istiyorlar ve bunu benim üzerimden
yapıyorlar. O yüzden buna cevap verdi. Bunları yazan şöyle bir şey
söylüyor, Chris Manson bir CIA ajanı, bunu reddediyor, bunu
gizliyor ama biyografisinde bu yazılı. Ama bu yazılar çıkınca çok
korkuyor ve hemen bu biyografiyi kaldırıyor. Aslında fazla ciddiye
de almıyorum. Gerçekten kendi küçük kum havuzlarında oynuyor şu
çocuklar. Chris bir cevap verecek. Bir dava açacağız, ayrı ayrı.
Hem yazana hem Akşam gazetesine. İsmail Küçükkaya’yı aradım, ona
dava açacağımızı söyledim. O da “Bu tür yazıların önünü keserim
ben” dedi, ben de “Buna gerek yok, sadece dava açacağım onu bil”
dedim. Sonra geri aradı, “Yarına da yazmış bunu kaldıramam ama
içindeki bütün hakaret laflarını temizlettim” dedi. Açıkçası çok da
önemsemedim. Bunu yazan zavallı bir insan sonuçta. Bir yandan da
acıma duygusu hissediyorum. Çok genç bir çocuk, o ve arkadaşları
ellerindeki kalemi çok daha iyi kullanabilir. Ne kadar mutsuzlar ki
teşhircilikle ve tacizle hayatlarını devam ettiriyorlar. Bu çok
üzücü, acımamın bir tarafı merhamet o yüzden, diğer tarafı da
tiksinme. Sürekli kendilerini anlatarak, birbirlerini yazarak
yapılan gazetecilik bana çok garip geliyor. Başkalarını taciz
ederek varolmaya çalışmak bana çok zavallıca gözüküyor.
CIA insanların
sempatiyle bakacağı bir kurum değil
* Oray Eğin Chris Mason’ın CIA’ya yakınlığıyla bilinen düşünce
kuruluşu RAND’ta dersler verdiğini söylüyor. Bu doğru
mu?
Chris, “Rand’in kapısından içeri girmedim” diyor. Zahmet edip
okusalar makaleleri, muhalif bir tavrı olduğunu da görürler.
Üstelik, böyle bir iftira kampanyasını aileler üzerinden yapmak
kabul edilemez. Ne ayıp bir şey. Ama yapıyorlar, aldırmamak lazım,
evde böcek çıkınca ne yaparız, ben öldürmem de, kağıt parçasıyla
alıp, dışarı atarım, sonra da ellerimi yıkarım. Bana verdiği his
bu. Ama diğer taraftan CIA ajanlarının hedef oldukları bir dünyada
yaşıyoruz, CIA hiç de insanların sempatiyle bakacakları bir kuruluş
değil, bu adamı böyle hedef göstermek, karalamak, iyi bir babayı
çocuğuyla ilgili endişeye sokmak canımı sıkıyor. Bunu yapmak
istiyorlar zaten. Ama böyle olunca ben farklı mı yazacağım, Taraf
duruşunu mu değiştirecek, korkacak mıyız, tabii ki hayır. Ben
böcekten korkmam.
* Peki bir Afganistan meselesi var. İstihbaratçılarla ortak
çalışmalar yapıyor gibi. Chris ne iş yapıyor?
Kocam bir dönem diplomatlık yapmış bir akademisyen. Dış işlerinde
ağırlıklı olarak basın ateşesi ve kültür ateşesi olarak görev
yapmış.
* Siyasal mezunu mu? Bir de Yahudi kökenli mi?
Yahudi değil, İskoçya kökenli. Ayrıca Yahudi olsa ne olur ama
değil. Endüstriyel tasarım mezunu. Güzel sanatlarda yağlıboya resim
diye başlayıp, mimariye geçip endüstriyel tasarımla bitirmiş. Bir
süre yapmış bu işleri sonra canı çok sıkılmış, dünyayı dolaşmak
istiyor ve “Dış işlerine girersem dünyayı dolaşırım” diye düşünüp,
sınavlarına girmiş, kazanmış. O sırada başka birisiyle evli.
Karısıyla sanırım Afrika’da bir dış göreve gidiyor. Zimbabve. Sonra
Washington’a dönüyorlar, ayrılıyorlar. Chris Almanya’ya gidiyor.
Bonn’da kültür ateşesi oluyor.
Chris’le hikâyemiz
çok güzel ama anlatmam
* Siz Chris’le nasıl tanıştınız? Bir aşk evliliği mi bu yoksa CIA
mi istedi sizin evlenmenizi?
Almanya’dan döndükten sonra da Washington’da dış basın merkezi diye
bir yer var, oradan sorumluydu. Yabancı gazetecileren Amerikan
yönetimiyle ilişkilerini ayarlamaktan sorumluydu. Chris orada
Avrupalı gazetecilerle ilglenen bir idareciydi, orada karşılaştık.
Daha doğrusu o beni görmüş. Ben onun orada olduğunu bile
bilmiyordum. Araya birilerini sokup tanışmaya çalıştı. Hikâyemiz
çok güzel ama bunu ona sormalısın aslında, ben utanıyorum
anlatmaya. Ama sonuçta bir gün kahve içmeye karar verdik, içtik ve
ilişkimiz başladı.
* Evlendiniz mi hemen? Milliyet gazetesinde çalışırken de
Chris vardı değil mi?
Milliyet’te çalışırken de vardı. Uzun süre
evlenmedik. Beraber yaşadık ama evlenmedik. Sonra çocuk yapmak
istedik ve evlendik. Henna şimdi 7 yaşında. Chris orada çalışmaya
devam etti. Sonra biz evlenince dış göreve gitmesi zor olacaktı
hepimiz için, dış işlerinden ayrıldı. Ve akademik hayata geçmeye
karar verdi. Bush döneminde Afganistan üzerine çalışıyordu zaten,
bir tarih eğitimi geçmişi de var çünkü. Sonradan başladığı bir şey,
şimdi doktorasını yapıyor. Master’ını bitirmiş, doktoraya başladığı
dönem zaten tarih üzerine yoğunlaşmaya karar verdi.
Eşim demokrattır, bunun için siyasi kavgalar
eder
* Afganistan meselesine tekrar dönersek...
Bir de o dönem zaten Afganistan’ın tarihi ve etnik durumu üzerinde
çalışıyordu. Dışişlerindeki son iki yılı içinde Afganistan’a gidip
geldi. Bir keresinde 1.5 ay falan kaldı. Fakat öyle anlatılıyor ki
sanki CIA bağlantılı gitmiş gibi. Hatta benim de gideceğimi son
dakikada öğrenmişti, “İzin vermem, deli misin, Afganistan’a gidilir
mi” demişti. Beni Hikmet Çetin davet etmişti. “Afganistan’da görev
yapıyorum görev sürem bitmek üzere, gel ilginç bir hikâye var, iyi
bir röportaj yapma ihtimali var” dedi. CNNTürk de
bu işle çok ilgileniyordu, bir kameramanla gittim. Hikmet Çetin’in
misafiri olduk.
* Politik görüşü nedir Chris’in, daha doğrusu politik bir
adam mıdır?
Bush yönetimine karşıydı. Demokrat bir adam. Cumhuriyetçilere çok
karşı biri. Politik bir adam Chris. Irak ve Afganistan savaşına
başından beri hep karşıydı. Siyasi kavgalar ediyordu. Hükümetin,
CIA’nın politikalarını çok açık şiddetli eleştiriyordu. Büyük
sürtüşmeler yaşanıyordu. Buradaki yazıları okuyunca o yüzden
gülüyorum neyse, sonuçta yönetime çok kızdığı bir aşamada erken
emeklilik hakkı da alabileceğini anlayınca bıraktı, akademik hayata
geçti. 5 yıl oldu. Zaten Henna vardı, çocuğumuzu benden çok o
büyüttü diyebiliriz.
* Amerika’da gazetecilik dışında yaşadın mı?
Lise sonu Amerika’da okudum. Türkiye’ye geri döndüm, bir hafta
sonra tamamen tesadüf eseri olarak gazeteciliğe başladım ANKA
ajansında, 17 yaşındaydım. Sonra iktisat okudum ama hep
gazeteciliğe devam ettim. ANKA’dan sonra Cumhuriyet gazetesi sonra
BBC’ye gittim, Türkiye’ye dönünce Yeni Yüzyıl’da başladım, sonra
Milliyet Washington temsilciliği, 13 yıl yaptım. Bana bunu öneren
kişi Ufuk Güldemir’di. Cumhuriyet’te ben diplomasi muhabiriyken,
Hasan Abi genel yayın yönetmeniyken, Ufuk da Washington’daydı.
Orayı ve beni iyi bildiği için, böyle düşündü herhalde. Artık
dönmek istiyordum ki Taraf’tan teklif geldi. 13 yıl sıkılmadım
diyemem doğrusu. Washington Ankara gibi resmi bir şehir.
* Sen, Clinton zamanında gittin değil mi?
Evet, Clinton Amerikası çok farklıydı, Bush Amerikası tamamen
farklıydı. Hep çok değişken ve hareketli dönemler yaşadık, 11 Eylül
gibi falan ama lacivert ceketli adamlar, lacivert tayyörlü kadınlar
arasında yaşamak istemediğimi biliyordum. Üniversiteye gittim
orada. Evlendim, çocuk yaptım.
* Alev Er seni Taraf’a çağırınca her şeyi bırakıp ne
olacağı bile belli olmayan bir gazete için mi geldin
gerçekten...
Hep “Bir imkan bulsam, Türkiye’ye dönsem, çocuğumu orada büyütsem”
diyordum zaten. Denemek istedim. Chris gelmedi. Henna’nın anaokulu
vardı, onlar kaldı. Ben 8 ay burada denedim. Kardeş kadar yakın bir
doktor arkadaşım vardı, o sırada yurt dışındaydı onun evine
yerleştim. Sonra artık olduğuna karar verince, ev tuttum, kızımı da
aldım. Chris de gelip gidiyor. Burada bir işi yok Chris’in. Bir tez
yazdığı için, nerede olsa yazabileceği için bazen uzun kalıyor ama
asıl Amerika’da ve şu sıra İngiltere’ye gidip geliyor. Çünkü tez
konusu, İngiliz kolonyalizmi, Victoria dönemi, bir adamın
biyografisi aslında, kitap olacak zaten iki yıl sonra. Hatta çok
komik bir şey oldu, Oray’ın yazısı çıktı, telefonda ona çevirdim,
“Şöyle bir tekzip yazalım” dedik. Yazdı Sonra yeminli tercüme
bürosundan yazıyı çevirtmiş okumuş, beni aradı tam bir balistik
öfkeyle “Victoria döneminde olsaydık bunu yazanın cezası kırbaç
olurdu, çünkü bir centilmenin onurunu lekelemeye çalışmak, iftira
atmanın cezası kırbaçtı” dedi ve genelde böyle konuşmaz. Ama
karısını suçlamak için kendisini karalamaya çalışmalarına
sinirlendi sanırım. Bunu alçakça buldu.
Balyoz’da yapılan
gazetecilere komploydu, iki grup da mağdur
Biz bunu yayınlayıp yayınlamamayı uzun uzun tartıştık. 5 bin
sayfanın büyük çoğunluğu fişleme. Büyük bir bölümü, bürokratlarla
ilgili. Alevidir, solcudur, dincidir, içki içer, gümüş yüzük takar,
kullanılır, güvenilir, güvenilmez, Mason locasında tarzında. Bir
insanın tamamıyla özel hayatını deşifre eden notlar. İftiralar
büyük bir ihtimalle. Çok komikleri vardı arada, solcudur, adildir,
dürüstür, güvenilmez yazıyordu birinde. Ama içki içen, zayıf
noktaları olan birine desteklenmeli, faydalanılabilir tipi şeyler
yazmışlar. Bunları kesinlikle yayınlamamaya karar verdik en başta,
çok hızlı. Bakmadık bile hepsine. Gazetecilerde ise böyle bir
fişleme değildi. Darbe ortamında faydalanılacak ve tutuklanacak
listesi vardı. Adamlar buna müsaittir, istersin istemezsin o önemli
değil, bunu yazanlar öyle uygun bulmuş. Bu adı geçen herkesin
haberinin olması gereken bir şeydi bana göre. Bu çok kızacağınız
bir şey çünkü adınızı kullanmaları korkunç bir şey. Gazetecilere
karşı komplo bu. İki grup da mağdur yani. Çok isterdim
faydalanılacak listesinde olanların da suç duyurusunda bulunmasını.
Sen ne hakla beni kullanmayı düşünüyorsun ya, ben senin darbeni
niye destekleyeyim. Ama bunu diyebilen çok az oldu. ”Ben kendimi
kullandırtmam arkadaş“ demek niye bazı insanlar için bu kadar zor.
Onu diyemeyince mecburen bize köpürüyor ki, bir şey diyormuş gibi
gözüksün.
|