Yaşa Ayşe, seninle iftihar ediyorum
En basit, en aptalca görünen soruları sorma sanatını ondan öğrendim ve ileride kendim de çok kullandım. Özkök, Arman için neler söyledi?
Ertuğrul Özkök bugün sütununu Ayşe
Arman'a ayırdı. Onun hakkında yazdı.
"Bugün Türkiye’de en az bir "Uğur Mumcu gazeteciliği" kadar, "Ayşe
Arman gazeteciliği" vardır." diyen Özkök, "Yaşa Ayşe. Seninle
iftihar ediyorum" diye de
ekldi...
- (...) O yıllarda Tempo Dergisi’nin başında olan
Mehmet Yılmaz, benimle mülakat yapmak üzere Ayşe Arman’ı
görevlendirmişti.
Ayşe gelip karşıma oturdu, henüz 20’li yaşlarında, sarışın, modern,
çok güzel bir kızdı.
Çok iyi hazırlanmış, benimle ilgili epey malzeme toplamıştı.
Zekásı, sempatikliği ve çalışkanlığıyla konuştuğu insanı çok güzel
çözüyordu.
Beş yaşında bir çocuk merakıyla sorular soruyordu.
En basit, en aptalca görünen soruları sorma sanatını ondan öğrendim
ve ileride kendim de çok kullandım.
Kısa soruyordu, kısa cevap alıyor, deşiyor, geçiştirmeye çalıştığım
bir soru olunca, onun üstüne gidiyordu.
Ayşe’ye kızamıyordunuz.
Genç yaşında, sahip olduğu gücü çok iyi keşfetmiş, insanı çözme
sanatının bütün inceliklerini öğrenmişti.
Ayşe’nin gücü deyince, onu çekemeyenlerin aklına sadece "güzelliği
ve cazibesi" geliyordu.
Ayşe’ye verilecek en güzel paye de buydu, yapılabilecek en büyük
haksızlık da.
* * *
Ayşe’yi o mülakatta tanıdım ve Mehmet Yılmaz’dan, ona Hürriyet’in
Kelebek ekinde yazı yazdırmama izin vermesini istedim.
Mehmet Yılmaz, bu sektörde, insanların önünü en komplekssiz şekilde
açan yöneticilerin başında gelir.
Ayşe, Hürriyet’te böyle başladı ve herkesi şaşırtan bir yükseliş
grafiği izledi.
Gazeteciliğe yepyeni bir alanı açtı.
Kadınların başına gelen "şeyleri", hissettikleri "şeyleri", itiraf
edemedikleri "şeyleri" apaçık yazmaya başladı.
"Tampax yazarı" deyip dalga geçen, küçümseyen oldu.
Oysa o Hunter Thompson’vari çok farklı bir "Gonzo" gazeteciliğin
kapılarını açıyordu.
Kendi hayatını, yaşadığı çok özel, çok mahrem tecrübeleri, cüretli
bir şekilde yazdı.
Kafamda Hürriyet’i, bir "sitcom" (durum komedisi) yapmak vardı.
Yani Hürriyet, Türk toplumunda sadece verdiği haberler, köşe
yazıları ile değil, aynı zamanda o haberleri, köşe yazılarını yazan
insanların hayatlarını anlatan bir televizyon dizisi gibi
olmalıydı.
Kafamdaki projenin ilk oyuncusu Ayşe Arman oldu.
Onu benim "Pazar yazılarım", Oktay Ekşi’nin "silahla yumurtayı 25
metreden vurması, eşiyle yaptığı tango", Doğan Hızlan’ın
"papyonları ve dolmakalemleri", Bekir Coşkun’un "Pako’su ve
kemanı", Serdar Turgut’un "sevgili penisi", Yavuz Gökmen’in
"Sevgili Melek anneannesi, sarışın güzel kadını", Kanat Atkaya’nın
ev arkadaşları, yakın zamanda Ahmet Hakan’ın "yeni hayatı,
Nişantaşı’sı" ve "sevgili polemikleri" takip etti.
Okurlar Hürriyet’in bu yazarlarının hayatlarını, "Friends" dizisi
gibi yakından izlediler.
* * *
Ayşe Arman, geçen hafta "ısrarcı gazeteciliğin" en güzel
örneklerinden birini verdi.
Kafası kesilen Münevver’in dosyasını yeniden açtı ve ardından bir
dizi gelişme patladı.
Dün sabah tebrik etmek için aradığımda Londra’ya uçuyordu.
15 yıl içinde kimbilir kaçıncı defa şunu söylemek istiyordum:
"Yaşa Ayşe. Seninle iftihar ediyorum."
Ben hayatım boyunca risk alarak yazılar yazdım.
Biliyorum, "ölmüş kahramanları" ile yaşayan bu meslekte bu
yazdığımı söyleyebilmek cesaret isteyen çok riskli bir şeydir.
Bütün risklerini alarak burada açıkça söylüyorum.
Bugün Türkiye’de en az bir "Uğur Mumcu gazeteciliği" kadar, "Ayşe
Arman gazeteciliği" vardır.
Gazetecilik okulları, rol modeli olarak onu da müfredatına
koymalıdır.
Ve herkese şunu ilan ediyorum:
Hürriyet sitcom’u şimdi yeni nesil insanlarını çıkarmaya
hazırlanıyor.
20’nci sezonu izlemeye hazırlanın...