Yalçın Küçük ve Oda TV'ye Nâzım Hikmet şoku

Oda TV Küçük'ün kitabını, Nâzım Hikmet ölürken karısı yan odada başkasıyla birlikteydi” başlığı ile haberleştirmişti.

GAZETECİLER.COM - Yalçın Küçük'ün son kitabı "​Materyalist Gözlerimle Yazarlarımız​" ​altbaşlığını taşıyan"Tenkit" Tekin Yayınevi'nden çıktı, çıkar çıkmaz da bir dizi tartışmayı ateşledi. 

Kitabın​ Nâzım Hikmet'le ilgili bölümlerinde hayli üstü kapalı cümleler ile iddialarda bulunan Yalçın Küçük'ün, "Nazım Hikmet'in hayatını kaybetmesine neden olan kalp krizini geçirirken eşi Vera'nın yan odada bir başkasıyla birlikte olduğunu" ileri süren Oda TV haberi geçen haftanın en dikkat çeken haberlerinden biriydi.

Oda TV Küçük'ün kitabını, Nâzım Hikmet ölürken karısı yan odada başkasıyla birlikteydi” başlığı ile haberleştirmişti.

M. Melih Güneş ise T24'deki köşesinde  "Nâzım Hikmet'in yan odası Odatv miydi?" başlıklı bir yazı ile Oda TV'nin haberini sorguladı.

Haberde iddia edilenin aksine, Yalçın Küçük'ün kitabında -pek çok yanlış bilgi olmakla birlikte- böyle bir iddia olmadığını gözler önüne seren yazısında Güneş şunları kaydetti:

Geçenlerde Nâzım Hikmet’e de sataşılan, hatta Hikmet’in bariz bir şekilde aşağılanmaya çalışıldığı bir kitap yayımlandı. Lafına laf etmenin bile iltifat sayılabileceği akıl dışı iddia ve yakıştırmalarla doldurulmuş kitabın yazanı Yalçın Küçük...

Kitaptan Nâzım’a dair alıntılarla Odatv adlı internet sitesinde, Nâzım öldüğünde “yan odada olup bitenler”e ilişkin bir başlıkla haber yapıldı. Haberin hemen altında ise tıklanıp kitabın satın alınabileceğinin reklamı vardı, maksat okura kolaylık olsa gerek!

Yazıdan bir arkadaşımın söylemesiyle bilgim oldu ve içerikle  manşet arasındaki tutarsızlığı görünce kitaba göz atma gereği duydum.

Kitapta yazan “Belki sevgili bildiği bir koleksiyoncu yan odada, bir hoyrat vücutla sabahı deniyor; ‘karısı’ bile Nâzım’ın ölümünü, vücudu çok soğuduktan sonra anlamıştı.” cümlesi “Nâzım Hikmet ölürken karısı yan odada başkasıyla birlikteydi” başlığıyla haberleştirilmiş izlenimi edindim.


“Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber” dizesinin şairi Nâzım Hikmet’e karşı kasten bir çarpıtma olduğu ortadaydı.

Haberi yayınlayan internet sitesine ve haberde imzası olan, kendini sosyal medya hesabında “komünist” olarak niteleyen kişiye manşet bilgisini “nereden ve nasıl” edindiklerini sordum. Henüz herhangi bir yanıt alamadım. Ülkece getirilmeye çalışıldığımız durumlardan biri işte bu yanıtsızlık, nezaketsizlik, vurdumduymazlık ve artık buna şaşıramamak...

Rivayet kipiyle bile değil, bunca netlikle ve gözle tanıkmışçasına, belgeyle kanıtlanmışçasına –di’li geçmişle yazıldığına göre Nâzım Hikmet’in yan odası Odatv’ydi sanki!..

Üzerinde durulması gereken, ortaya saçılan bu saçmalıkların içeriğinden ziyade; yazanın manşetteki gibi sözlü kayıtlı bir beyanı yoksa kitapta yazılanın çarpıtılarak manşetleştirilebilme etiğidir. İddialarda olduğu gibi iftira içeren manşet de Nâzım Hikmet’i aşağılama amaçlıdır ve olağanlaştırılan günümüz düzeyine başka bir örnektir.

Kitaptaki yanlış bilgilerin, yazım ve dizin hatalarının bolluğu bir yana, yazanında samimiyet ya da iyi niyet olsa, Vera Tulyakova Hikmet’in kitabının 1988 çevirisinden değil, yirmi yıl sonraki daha geniş kapsamlı 2008 çevirisinden, hatta 2015 Nisan’ındaki  son baskısından yola çıkarak yazardı, 2008’den önce yazmışsa da yazdıklarını tekrar gözden geçirirdi. Lakin buna bir şey denilemeyebilir, yazanından editörüne kimsenin gerekli özen ve titizlikle uğraşacak kalite kaygısı,  hali-vakti yok belli ki; hatta kimi okurun da...

En basitinden bir örnekle “İkinci Dünya Savaşı‘nın sonundan itibaren ‘ayrıcalıklı’ mahkum statüsüne kavuşan” Nâzım Hikmet’i Semiha Berksoy’la Yalova’nın Termal Oteli’nde buluşturuvermişler. Paragrafta sözü edilen Füsun Özbilgen’in kitaplaştırdığı Sana Tütün ve Tespih Gönderiyorum başlıklı kitaba bakıldığında ise buluşmanın Bursa’nın Servinaz Otel’de olduğu okunur. Görüşmeden hemen sonraki Nâzım’ın mektubunun tarihiyse 19 Kasım 1940. Kaynak aynı kaynak. Ama ne yıl tutuyor, ne yer...  

Neyse, konumuz kitabın eleştirisi ya da incelenmesi değil, uzatmadan geçelim...

Habere dair Hürriyet Gazetesi’nin ekindeki iyi niyetli bir magazin yazısı da “Nazım’ın [Nâzım’ın adı, gazeteden alıntı olduğu için şapkasız] mahremini açmak yakıştı mı sana?” sitemiyle haberin üstüne Kelebek misali kondu. Belli ki sorgulamaksızın inanıp yazıya döken olabiliyor işte…

Hangi mahrem?  Nâzım Hikmet kadar erotizmi de dahil ömrünü şiirine aktarmış başka bir dev var mı?..  Kendisi göz gibi çıplak, su gibi berrak zaten; yakıştırmaların ötesi işgüzarlık, ötesi pornografi...