WSJ'den çarpıcı Erdoğan röportajı!
Başbakan Tayyip Erdoğan, hiç bilinmeyen yönlerini ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal'a açıkladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, hiç bilinmeyen yönlerini ABD'nin
önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal'a açıkladı.
Erdoğan, referandum kampanyası sırasında kendisiyle iki gün geçiren gazeteye verdiği röportajda, çocukluğundan siyasi kariyerine kadar hayatının günışığına çıkmamış yanlarını anlattı.
WSJ: Komşunuzdan küfürlü sözler öğrendiğinizi duyan babanızın, sizi kollarınızın altından bir iple astığı doğru mu?
Erdoğan: Hayır. Ben küçükken, Müşerref diye bir komşumuz vardı. Hemen bizim evin karşısında otururdu. Elbette, o zamanlarda komşularla ilişkiler başkaydı. Sürekli sırtıma vururdu, tam olarak hatırlamıyorum ama ona bazı küfürlü sözler söylerdim. O bana vururdu ben de ona küfür ederdim. Babama "Kaptan Amca" derlerdi. Bir akşam babam eve geldiğinde, Müşerref, "Kaptan Amca, ben Tayyip'e bunu yaptım. O da bana bunu yaptı" dedi. Babam da beni eve götürdü ve evde salıncak kurmak için kullanılan bir ipi bacağıma bağladı. Kollarımın altından asmadı. Bacağımdan da asmadı. Sadece asmakla tehdit etti. Daha sonra, büyük manevi amcam gelip, beni kurtardı.
WSJ: İlkokulda ibadet etmeyi bildiğiniz için size "Hoca" diye seslendiklerini de duydum. Öğretmeniniz de sizden namazlık olarak gazete kullanmanızı istemiş ama siz "Gazetenin üzerinde resimler var bunu yapamam" demişsiniz. Doğru mu?
Erdoğan: Doğru değil. Ama bir kısmı doğru... Beşinci sınıftayken, okul müdürümüz bize din dersleri veriyordu. Bir gün yine din dersinde, "Kim namaz kılmayı gösterecek" diye sordu. Baktım kimse gönüllü olmuyor ben de "Ben yaparım" dedim. "Gel" dedi, gittim. Yere bir gazete serdi. Gazetede resimler olduğu için üzerinde namaz kılamayacağımı söylediğimde, gazetenin üzerine masa örtüsünü serdi ve ben de masa örtüsü üzerinde namaz kıldım. Aslında diğer öğrencilere de namaz kılarken neyin doğru neyin yanlış yapıldığını gösteriyordum. Bana ilkokuldan sonra "Hoca" demeye başladılar. Çünkü kısmen İmam Hatip Lisesi olan bir okula başlamıştım.
WSJ: 1980 darbesinden sonra, İETT futbol takımını, yeni gelen patronun albay olması ve sizlere "Bu takımda kimse bıyıklı olarak futbol oynayamaz" demesi yüzünden bıraktığınıza yönelik haberler okudum. O zamanlar bıyığınız olduğundan takımı bırakmışsınız.
Erdoğan: Bu da doğru değil. Albay, darbeden sonra sadece futbol takımından değil bütün İETT'den sorumlu genel müdürlük görevine getirildi. Bu yüzden sadece futbol takımında değil, bütün İETT'de bıyık bırakılmasına izin vermiyordu. Kimin uzattığına bakılmaksızın bütün bıyıklar ve sakallar kesildi. Geriye sadece ben kalmıştım. Bana, "Ya bıyığını kesersin ya da takımdan ayrılırsın" dedi. Ben de albayın bu dayatmasını protesto etmek için takımdan ayrıldım.
Erdoğan, referandum kampanyası sırasında kendisiyle iki gün geçiren gazeteye verdiği röportajda, çocukluğundan siyasi kariyerine kadar hayatının günışığına çıkmamış yanlarını anlattı.
WSJ: Komşunuzdan küfürlü sözler öğrendiğinizi duyan babanızın, sizi kollarınızın altından bir iple astığı doğru mu?
Erdoğan: Hayır. Ben küçükken, Müşerref diye bir komşumuz vardı. Hemen bizim evin karşısında otururdu. Elbette, o zamanlarda komşularla ilişkiler başkaydı. Sürekli sırtıma vururdu, tam olarak hatırlamıyorum ama ona bazı küfürlü sözler söylerdim. O bana vururdu ben de ona küfür ederdim. Babama "Kaptan Amca" derlerdi. Bir akşam babam eve geldiğinde, Müşerref, "Kaptan Amca, ben Tayyip'e bunu yaptım. O da bana bunu yaptı" dedi. Babam da beni eve götürdü ve evde salıncak kurmak için kullanılan bir ipi bacağıma bağladı. Kollarımın altından asmadı. Bacağımdan da asmadı. Sadece asmakla tehdit etti. Daha sonra, büyük manevi amcam gelip, beni kurtardı.
WSJ: İlkokulda ibadet etmeyi bildiğiniz için size "Hoca" diye seslendiklerini de duydum. Öğretmeniniz de sizden namazlık olarak gazete kullanmanızı istemiş ama siz "Gazetenin üzerinde resimler var bunu yapamam" demişsiniz. Doğru mu?
Erdoğan: Doğru değil. Ama bir kısmı doğru... Beşinci sınıftayken, okul müdürümüz bize din dersleri veriyordu. Bir gün yine din dersinde, "Kim namaz kılmayı gösterecek" diye sordu. Baktım kimse gönüllü olmuyor ben de "Ben yaparım" dedim. "Gel" dedi, gittim. Yere bir gazete serdi. Gazetede resimler olduğu için üzerinde namaz kılamayacağımı söylediğimde, gazetenin üzerine masa örtüsünü serdi ve ben de masa örtüsü üzerinde namaz kıldım. Aslında diğer öğrencilere de namaz kılarken neyin doğru neyin yanlış yapıldığını gösteriyordum. Bana ilkokuldan sonra "Hoca" demeye başladılar. Çünkü kısmen İmam Hatip Lisesi olan bir okula başlamıştım.
WSJ: 1980 darbesinden sonra, İETT futbol takımını, yeni gelen patronun albay olması ve sizlere "Bu takımda kimse bıyıklı olarak futbol oynayamaz" demesi yüzünden bıraktığınıza yönelik haberler okudum. O zamanlar bıyığınız olduğundan takımı bırakmışsınız.
Erdoğan: Bu da doğru değil. Albay, darbeden sonra sadece futbol takımından değil bütün İETT'den sorumlu genel müdürlük görevine getirildi. Bu yüzden sadece futbol takımında değil, bütün İETT'de bıyık bırakılmasına izin vermiyordu. Kimin uzattığına bakılmaksızın bütün bıyıklar ve sakallar kesildi. Geriye sadece ben kalmıştım. Bana, "Ya bıyığını kesersin ya da takımdan ayrılırsın" dedi. Ben de albayın bu dayatmasını protesto etmek için takımdan ayrıldım.