Verdiniz de halk ‘hayır’ mı dedi be Ahmet'çiğim?..
Film yapımcıları ve senaristler yeni muhafazakârları hiç tanımıyor; eski muhafazakârların ise iç dünyalarını bilmiyor…
ADNAN BERK
OKAN
Ahmet Hakan o konuya girmese olmazdı…
Çünkü hem o ailenin eski sakinlerinden…
Hem de birçok konuda haklı destekçilerinden…
Haliyle dalıvermiş içine, içine…
Bazı soruları eski mahalle arkadaşlarını üzecek gibi ama doğru ve
mutlaka sorulması gereken bir soru…
Ortada bir sual varsa tabii ki cevabı da verilmeli…
Ahmet sadece kendi sorusunun değil;
Ertuğrul Özkök’ün bir sorgulamasının da cevabını
istiyor…
Önce gelin, Ahmet’in haklı bir tespitine
bakalım…
Farkındasınız…
Başbakan’ın “Arap Baharı” gezisi
kendisine kayıtsız şartsız destek veren yazar arkadaşlarımızın dizi
filmciliğimizle böbürlenmelerine sebep oldu.
Gelin görün ki Ahmet, o bay/bayan
böbürlerin keyfinin içine turp sıkıyor…
Şu soruya bakar mısınız ey dostlar:
“…. neden Samanyolu Televizyonu'nun hazırladığı ‘fazilet
öykülerine’ değil de, hiç de mazbut olmayan ‘Gümüş’ gibi, ‘Aşk-ı
Memnu’ gibi dizilerin peşinden koşuyorlar?”
Şimdi de geleyim Ahmet’in,
Ertuğrul’dan alıntıladığı soruya…
O da şöyle:
Evet arkadaşlar…
İki suale verilecek cevap yolculuğuna hazır mısınız?..
O halde kemerlerinizi bağlayıp, koltuklarınızı dik duruma getirin…
Efendim…
Önce bir durum tespiti yapayım…
Bu iki soruya da ne “Muhafazakâr” biri cevap verebilir…
Ne de Ahmet gibi “Yeni Modern, eski muhafazakâr” bir kardeş yanıtlayabilir…
Övünmek gibi olmasın, her iki sorun da doğru cevabını ben ve benim gibi “Yeni Muhafazakâr” biri verebilir…
Ünlü Sosyalist gazeteci Irving Kristol diyor ya; “Yeni muhafazakar, etrafı gerçekler tarafından kuşatılmış bir liberaldir”...
Aynen öyle…
Neden mi?..
Biraz kafanızı karıştırayım…
Gerçeklerin temeli gereklilikleridir…
Gereklilikler ise gerçeklerden doğar…
O halde şöyle bir sentez çıkarabilirim:
Gerçekler aynı zamanda gerekliliklerdir…
Peki…
Hangi “gerçek” daha “gerçektir”?..
Dünün gerçekleri mi?..
Bugünün gerçekleri mi?..
Geleceğin gerçekleri mi?..
Muhafazakârlar dünün gerçeklerine takılı kalırlar…
Eski Muhafazakâr/Yeni modernler için ne “dün” vardır, ne de “yarın”…
Dün geçmiş gitmiştir…
Yarının ise geleceği (kendi açısından) kesin değildir…
O halde çal çengi oynasın…
Mühim olan “şimdiki an”dır…
Yeni Muhafazakâr ise dünü bilmeden gerçekçi olunamayacağının farkındadır…
Anı yaşamadan “insan olunamayacağının”…
Geleceği düşünmeden ve plânlamadan, “insan kalınamayacağının”…
Şimdi geleyim Ahmet’in sorusunun cevabına…
Muhafazakârlar dünü yaşar, düne bağlı kalırlar…
Ama…
Orson Wells’in dediği gibi; “güzel ve keyif verici şeyler ya günah ve yasaktır ya da şişmanlatır” ya…
İnsan fıtratında “günah işlemek” arzusu vardır ya…
Bütün kutsal kitaplar “günaha girmeye hazır nefs”in terbiyesini emreder ya…
İşte bu nedenledir ki muhafazakârlar; kendi yaşantılarına değil; günaha girdiklerini düşündükleri insanların yaşantısına özenirler…
İşte ondan ötürü (Klarnetçi Bayram’ın kulakları çınlasın) muhafazakâr kesimler ve tabii Arap Müslümanları; sürekli sevaba ve nefis terbiyesine davet eden Samanyolu TV’nin dizilerini değil; günaha girenlerin hayatlarını anlatan popüler TV dizilerini satın alıp da izlerler…
Ertuğrul’un sualine gelince…
Muhafazakârlar da, yeni muhafazakârlar da dizilerde tecavüze uğrayan, öpüşen, aldatan türbanlı kadın görmeye çoktan hazırlar…
Hazır olmasına hazırlar da…
Film yapımcıları ve senaristler yeni muhafazakârları hiç tanımıyor; eski muhafazakârların ise iç dünyalarını bilmiyor…
Film yapımcıları ve senaristler ne yeni muhafazakârları tanımak ihtiyacını duyuyorlar…
Ne de muhafazakârların iç dünyalarını merak ediyorlar…
Yani…
Reyting yapmayan türbanlı/başörtülü kadın veya o kadınların öpüşme sahneleri değil…
Film yapımcılarının ve senaristlerin cahilliği…
Bundan yaklaşık 45 yıl kadar önce Yücel Çakmaklı, “Birleşen Yollar”ı çekmişti…
Türkân Şoray ve İzzet Günay başrol oyuncularıydı…
Ve…
Türkân Hanım, modern ve şımarık bir genç kızken tam bir (o günün yeni) muhafazakâr hayatı yaşayan İzzet Günay’a aşık oluyordu..
Film gişe rekorları kırmıştı…
Yani Ahmet!..
Sizin (Ertuğrul ile ikinizin) mahalle türbanlı/başörtülü kadınların ön plânda oldukları, tecavüze uğradıkları, aşkı doyasıya yaşadıkları bir dizi film çekti de halk “hayır!” mı dedi?..
adnanberkokan@gmail.com