Ve baba Altan da savaşa girdi!

Oğluna 50 bin TL'lik dava açan Başbakan Erdoğan'a Milliyet gazetesinin tecrübeli ismi Çetin Altan, kendi yaşamından anılarla süslediği bir dizi öğüt verdi...

GAZETECİLER.COM - Başbakan Erdoğan'ın Taraf gazetesine ve Ahmet Altan'a açtığı 50 bin TL'lik manevi tazminat davası Milliyet yazarı Çetin Altan'ı harekete geçirdi. Baba Altan, liberaller ile hükümet arasında kara kedilerin dolaştığı şu günlerde öyle bir yazı yazdı ki, "oğullarının ardından savaş alanına Baba Altan da girdi" yorumu yaptırdı. Çetin Altan hem geçmişte yaşandıklarını hatırlattı hem de Başbakan'a öğüt vermeyi ihmal etmedi.

İşte oğlu Ahmet Altan'a açılan davanın Çetin Altan'a anımsattıkları...

BABA ALTAN DAHA ÖNCE DE YAZMIŞTI!
Çetin Altan bundan yıllar önce o sırada Milliyet'te çalışan ve Atakürt başlıklı bir yazı yazdığı için kovulan oğlu Ahmet Altan'ın yazdığı yazılar yüzünden yargılanması üzerine bir köşe yazısı ile duygularını okurlarıyla paylaşmıştı.

Bu duygu dolu yazı, Sezen Aksu tarafından şarkı sözüne dönüştürülmüş ve ardından da Levent Yüksel, Zülfü Livaneli gibi sanatçılar tarafından seslendirilmişti.

"Hakim Bey" isimli bu şarkı "Şikayetim var cümle yasaktan" şeklindeki girişi ve "sussam olmuyor, susmasam olmaz / dil dursa hakim bey, tende can durmaz // yazsan olmuyor, yazmasan olmaz / kaleme tedbir koma, tek durmaz" mısraları ile hatırlanıyor.
Ahmet Altan'ın uğradığı nankörlüklerle, Başbakan Tayyip Bey'in de kendisi hakkında açtığı 50 bin TL'lik tazminat davası ve açılmasını istediği kamu davası; bendenizi 1962 yılına götürdü.
Sanırım o tarihlerde Başbakan Tayyip Bey, 8 yaşlarında falandı.
* * *
27 Mayıs 1960 askeri darbesi, İş Bankası Genel Müdürü Ahmet Dallı'yı da gözaltına almıştı.
Ve Ahmet Dallı, bendenize bir mektup yazmıştı; hakkındaki suç iddiası kesinleştiği takdirde dahi; yatacağı hapis süresini de aşan bir zamandan beri gözaltında tutulmasından yakınıyordu.
* * *
Bendeniz de Ahmet Dallı'nın mektubunu; Milliyet'teki köşemde özetlemiş ve "rafa kaldırılan bir adalet, uğur getirmez" demeye getirmiştim.
* * *
Ahmet Dallı kısa bir sürede özgür bırakılmıştı.
Basınköy'de kurulan Basın Kooperatifi apartmanlarında benim de hakkım vardı ve çekilen kurada, bendenize de bir ilk kat çıkmıştı. Karşımdaki kapı komşum karikatürist M. Uykusuz'du.
* * *
Kira ödemekten o kadar usanmıştık ki, Yaşar Kemal ile birlikte apar topar Basınköy'e taşınmıştık.
Ahmet Dallı da, yeni ev hediyesi olarak bir Hitit vazosu göndermişti bize.
* * *
1965 yılında TBMM'ye İstanbul Milletvekili olarak seçildiğimde yaşadığım akıl almaz serüvenleri; Meclis tutanaklarıyla da belgeleyerek, "Ben Milletvekili İken" adlı kitapta yazdım.
Kim ilgilendi, kim ilgilenmedi bilmiyorum. "Telif hakkı" ise, zaten Türkiye'de bilinen bir "hak" değildir.
* * *
Daha Meclis'e girdiğim yıl, "dokunulmazlığımın" kaldırılması için hemen karma bir komisyon kuruldu.
O "komisyonda" sürekli bendenizi suçlayanların başında, 10 yıl boyunca aynı sınıflarda okuduğumuz Coşkun Kırca ile aile dostumuz Emin Paksüt geliyordu.
* * *
1968 yılında Karma Komisyon'un verdiği "dokunulmazlığımın kaldırılması kararı" Meclis Genel Kurulu'nda oya sunulduğunda; kararın onaylanması için en önde kim parmak kaldırıyordu biliyor musunuz?
Adalet Partisi'nden milletvekili seçilmiş olan Ahmet Dallı...
* * *
Bugünün 4 yaşındaki yavruları, 30'larına geldiklerinde; Başbakan Tayyip Bey de, bendenizin yaşına gelmiş olacak.
Dilerim o yaşa geldiğinde, Ahmet Altan'ın uğradığı nankörlüklere uğramaz çocukları.
* * *
Ancak bazı atasözlerini de unutmamak gerekiyor:
Rüzgâr eken fırtına biçer.
Keskin sirkenin zararı küpünedir.
Öfkeyle kalkan, zararla oturur.
Ne oldum deme, ne olacağım de.

Çetin Altan'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.