Ünlü iletişimci Nuran Yıldız'dan bomba reklam eleştirisi
Ünlü iletişim profesörü Nuran Yıldız, Süper Haber'deki köşesinde reklamcıları topa tuttu.
'Genelevde piyanist bile olamazlar' başlığı ile reklam piyasasını eleştiren Nuran Yıldız, son dönemde siyasetin de ana konusu olan kamu spotları ve reklamları örnekleri ile değerlendirdi.
İşte Nuran Yıldız'ın ders niteliğindeki reklamcılık yazısı:
Öğrenciliğimizin en sansasyonel kitaplarından biriydi, “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin O beni Genelevde Piyanist Sanıyor.”
Tek kampanya yenilgisini Türkiye’de yaşamış olan Sequela yazmıştı. Reklamcıların “Ürünü beğendiriyorsam, beni de beğenmeliler” egoizmine odaklanmıştı. Yalayıp yutmuştuk kitabı.
İyi olmak için çok şey bilmek lazımdı. Hiçbir şey bilmeden kendini iyi sanmak şimdilere mahsus.
Öyle tepeden inme reklamcı olunmuyordu bizim zamanımızda. Getir götür işinden, karanlık odada fotoğraf basmaya kadar her şeyi bilmek gerekiyordu. Bilen bilir, mezun olduktan sonra ilk işim reklamcılıktı.
İstanbul reklam piyasasına transfer olacağım günlerde akademi sınav açmıştı ve girip kazanmıştım.
Geçenlerde bir arkadaşım çekeceği reklam filminin senaryosuna bakmamı isteyince. “Metin yazarı anaokulu öğrencisi mi?” dedim. Reklam piyasasında büyük bunalım var. Nedenleri sıralamakla bitmez. Üst üste kampanya krizleri yaşandı.
DASK’ın ürkütücü, hepimizi şoka sokan “son dakika” anonslu deprem konulu reklamları kriz çıkardı. Üstelik reklamda güvenilir ekran yüzlerinin olması insanların korku ve dehşetini artırmıştı.
Kamu spotları dökülüyor. Turizm Bakanlığı’nın hedef kitlesi yabancılar olan “Sen eğlenmene bak, ben aşılıyım” reklamı düştü piyasaya. Onur kırıcılıkta zirveydi.
AK Parti’nin “128 Milyar Dolar” eleştirilerine cevap niyetine yaptığı reklam vardı. Baktılar ki kendi reklamları muhalefetin işine yarıyor, apar topar kaldırdılar. Pek konuşulmayan başka reklamlar da var.
Mesela Ziraat GYO’nun, deprem ülkesinde kumdan binaları “hayalimizdeki ev” şeklinde sunması. Arada kaynadı gitti.
Vodafone’un, Aras Bulut İynemli aracılığıyla zaten işsiz, evine ekmek bile götüremeyen adamın cebindeki son kuruşu da alma çabası da öyle. Reklam dünyası kısa günün kârı heveslilerince dolup taşıyor.
Sonuç kimsenin umuru değil, kasaya ne kadar para girer telaşı ağır basıyor. Ortalık reklamcı, iletişimci geçinen cahillerle dolu. Çoğu “ben bilirim”ci, empati yoksunu tipler. Ya da “ne yaparsam yutarlar” diye hem reklamvereni hem de hedef kitleyi küçümseyen ama para kazanmak olunca zekâ küpüne dönen tuhaf zamane fırsatçıları. Yazık . Çok yazık.