Umut Nöbeti'nin tadı kaçtı mı?

Umut ettiler ve dediler ki; tutuklanan gazeteciler (Can Dündar, Erdem Gül) serbest kalsın. Bunun için de Silivri'nin orta yerine bir sandalye koydular.


HATİCE KÜBRA

Umut Nöbeti...


Umut ettiler ve dediler ki;  tutuklanan gazeteciler (Can Dündar, Erdem Gül) serbest kalsın. Bunun için de Silivri'nin orta yerine bir sandalye koydular.

Umut Sandalyesi..

Mete Akyol'un başlattığı, Basın Konseyi'nin devam ettirdiği bu sandalyeli eylemde, hergün bir kalem erbabı boy gösterdi sandalyenin üstünde. Can Dündar'a ve Erdem Gül'e selam sarkıttılar. Ve bu selamlar, o sandalyenin üstündeki görüntüler hergün medyada yer buldu.

Hal böyle olunca geçmişte tutuklu gazetecilerin içeride olmasına (Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın) avuç ovuşturanlar hatta "Ohh olsun " diyenler bile Silivri'nin yolunu tutmaya başladı. 

Onlar da umut etti tutuklu gazetecilerin serbest kalmasını. En nihayetinde onlardan da gazeteciler vardı içeride.

Ve fakat...

Umuda giden yol birkaç gündür sarpa sarmaya başladı.

Cemaate yakın gazetecilerin orada olması, bazı gazetecileri rahatsız etti. Tarık Toros, Nazlı Ilıcak gibi isimler de gitmişti ama kıyamet Mümtazer Türköne'yle koptu. 

O sandalyede boy gösteren Mümtazer Türköne, nöbetin ertesinde solcuların aleyhine kalem oynatınca olanlar oldu. Cumhuriyet'in Silivri önündeki yazı işleri toplantısını diline doladı. Oradan da konu hoopp solculara geldi. "Sünepe" dedi solculara. 

Ee haliyle de Cumhuriyet Gazetesi'nden de Basın Konseyi'nden de tepkiler geldi. 

Basın Konseyi, Silivri'deki umut nöbeti için listede adı olmayan isimlerin araya karıştığını falan söyledi. "Sorumlu değiliz" dedi. Oysa bu organizasyon Basın Konseyi'nin sorumluluğunda.

Otobüs kuyruğuna ya da bilet sırasına girmiyor ki bu insanlar "araya kaynak yaptılar" diye açıklama yapasınız! 

En sert eleştirilerden birisi de geçmişte Mümtazer Tüköne'nin arkadaşları tarafından ağır darbe yiyen, Silivri'ye konularak "sünepeleştirilmeye" çalışılan Nedim Şener'den geldi. 

"Benim için artık Umut Nöbeti bitmiştir" dedi, isyan ederek.

En son bugün Tarık Toros, kendilerini Umut Nöbeti'nde görmek istemeyenlere bir cevap verdi:

"Bugün, Can ve Erdem’e destek veriyor diye kınadıklarınız… Destek vermeseydi şayet, “Bunlar anca kendine Müslüman” denir miydi, denmez miydi?" diyerek bu solcu kesimi kibir matruşkalarına benzetti. 

Tarık Toros'un bu sorusunun cevabı aslında verilen tepkilerde gizli. Yıllardır zaten "bunlar kendine Müslüman" denilen bir grup için bir kez daha bu lafın edilmesi kendilerinden başka kimseye dokunmazdı. Zaten cemaate yakın gazetecilerin bu "gazetecilere özgürlük hassasiyeti" ancak kendi başlarına geldiğinde ortaya çıkan bir hassasiyet değil miydi?

Hala samimiyet sorunu taşıyorlar üzerlerinde. 

Velhasılı kelam Umut Nöbeti için yine birbirlerine girdiler, umut sandalyesini paylaşamadılar..

Bir yandan yumruk sallayıp bir yandan tutuklu meslektaşlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. 

Böyle giderse Umut Nöbeti yerini yumruk nöbetine devredecek, haberiniz olsun.