Umur Talu; Altaylı ve Şafak'a niçin 'Beceriksizsiniz' dedi?
Medya şirketlerinin krizde (genelde) tercih ettikleri yöntem ise okurun bilgi alma hakkını sınırlamaktır...
ADNAN BERK
OKAN
Her şirket aynı amaç (kâr) için farklı araçlar kullanabilir.
Bilhassa yerel ya da küresel ekonomik kriz dönemlerinde kriz yönetimi biçimi daha da önem kazanır...
Bazı profesyoneller patronlarını "küçülerek" korunmaya ikna ederler.
Türkiye'de genel profesyonel anlayış şudur:
Ekonomik kriz geliyorsa/gelmişse; güvenli bir limana demir atıp krizin geçmesini beklemek...
Ve bu arada limana KPL adını vermektir...
Yani, "Küçülelim Patron Limanı"...
Bir diğer gurup profesyonel yönetici ise krizden ancak daha da "büyüyerek" çıkabileceklerine inandırır patronajı...
O gurup yöneticiye göre kâr = risktir...
O gurup yöneticiye göre kâr = kimsenin yapmadığını yapmak, düşünmediğini düşünmektir...
Ve...
İkinci gurup yöneticilerde, en ağır krizde bile pazar payının sıfırlanmayacağı, herkes "küçülmeyi" deneyeceği için "agresif politkaların daha geçerli olacağı" kanati hakimdir...
Ve haliyle "büyümek" amaçlı politikalar daha yararlı olacaktır...
Medya şirketlerinin de kimileri "küçülmeyi" kimileri ise "büyümeyi" tercih ederler kriz dönemlerinde...
Büyümeyi tercih edenler her gün belli bir "nakit girişi" üzerine kurgulanmıştır.
Mal ve hizmet alımları ise uzun vadelidir...
Tiraj düşerse; nakit akışı da düşeceği için bankalara boyun eğmek zorunluğu doğacaktır...
Oysa Merkez Bankası'nın aldığı önlemler TL. faizlerinin artacağına işaret etmektedir...
Yani; DDP...
Yani; Durmayalım Düşeriz Patron...
İdari kısıntı medyası
Peki bizim medyamızın genelinde hangi yöntem geçerlidir?..
Söyleyeyim:
En sıradan ve fakat acımasız olanı...
Yani...
Muhabirleri kovmak, okurun bilgi alma hakkını sınırlamak...
Çünkü...
Bizim medya yöneticileri patronlarına "idari kısıntı yap" demeye korkarlar...
Zira "idari kısıntı" üst düzey yönetici tensikatıdır...
Ve hatta idari kısıntı, herbiri en az 20 muhabir kadar maaş alan köşe yazarlarından kimilerine "güle güle" demektir...
Haliyle yükesek maliyetli 4 köşe yazarı yerine 80 muhabiri işten atarlar...
Hele bir de genel yayın yönetmeni - idari genel müdür arasında sıkı dostluk varsa...
Patrona, "İdari kısıntı yapalım" yapalım demek hiçbir genel yayın yönetmeninin işine gelmez...
Yıllar önce Şeyh Sadi bu durumu şöyle anlatmıştı patronlara:
"Yanındaki iki görevlinin sıkı dost olmalarına göz yumma, sonra birlik olur da başına çorap örerler"...
Bu arada unutmadan:
SABAH'ı bilmem ama Turgay Ciner'in Fatih'le Yiğit'in dost olmalarını engellemesi tam da Sadi'nin tavsiyesine göredir...
Bu girişten sonra sözü Umur Talu'ya getireceğim.
"BECERİKSİZSİNİZ"
Umur Talu, 27.01.2011 tarihli Gazete HT'de günlük yazısı yerine bir tekzip yayımlamak zorunda kaldı.
28.01.2011 tarihli Gazete HT'de başlığı altında yayımlanan makalesinde de tekzip mektubunu gönderen Suat Ertosun'u bir kez daha yerin dibine soktu...
Ve aynı makaleden sonra "Nasıl olmuştu" başlığı altında yazdığı ikinci makalede ise adlarını anmadan; Gazete HT Genel yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ve SABAH Genel yayın Yönetmeni Erdal Şafak'a "BECERİKSİZSİNİZ" demeye getirdi...
İki patrona da "Dikkat! Uyumayın!" diskuru çekti...
Gerçi Şafak ve Altaylı'ya açıkça "beceriksizsiniz" demedi ama daha makaleyi okurken; yani sonuna bile gelmeden öyle demek istediğini anlıyorsunuz...
En azından ben öyle anladım...
Zira...
1994 ekonomik krizi sırasında kendisinin Milliyet Genel Yayın Yönetmeni olduğunu ve "toplu işten çıkarma yapmak" yerine; gazetede idari kadroların yaptıkları hırsızlıkları önlediğini hatırlatıyordu...
Bu arada ilginç de bir örnek veriyor ve diyordu ki:
"Gazetenin önemli bir idari servisinde aşırı para kaçağı ve istismar yaratan birisini, patrona çok çok yakın olduğu halde, hemen uzaklaştırdık. Çünkü onca insanın hayatını çalıyordu. Götürdüklerinin engellenmesi kim bilir kaç kişinin işini, aşını kurtarmıştı!
Onun yerine getirdiğimiz tertemiz, güvenilir bir Fikret Koç ise, onca yayın yönetmeni, yönetici değişti, 17 yıldır hala o görevde, pırıl pırıl kaldı."
Cebellezi mi?..
Şimdiiiii...
Söyleyin bakalım siz ne düşündünüz?..
Talu, Gazete HT'de işten çıkarmaların "en yoğun" yaşandığı günün ertesi niçin böyle bir yazı yazdı?...
Diyelim yazdı...
Neden kendinden örnek verdi?..
Velev ki kendinden örnek verdi...
Niye, "Gazetenin önemli bir idari servisinde aşırı para kaçağı ve istismar yaratan birisini, patrona çok çok yakın olduğu halde, hemen uzaklaştırdık" demek gereğini duydu?..
Acabaaaa?...
Hem SABAH'ta (çünkü bir süre de SABAH'ta çalıştı) ve hem de GAZETE HT'de patronlara yakın biri "para kaçağı"na mı sebep oluyor?..
Bu nasıl bir "para kaçağı" böyle?..
Cebellezi mi?..
Yoksa işini bilmeyen çavuşlar misâli o patron yakını da kıçını mı avuçluyor sürekli olarak..
Öyle ya...
Yoksa durduk yerde böyle bir sui misal gösterilip de emsal yaratılır mı?..
Daha da öte...
Umur Talu diyor ki:
"Onun (patron yakını hırsızın) yerine getirdiğimiz tertemiz, güvenilir bir Fikret Koç ise, onca yayın yönetmeni, yönetici değişti, 17 yıldır hala o görevde, pırıl pırıl kaldı".
Bunu da mı tercüme edeyim?..
O halde buyurun:
"Ey patronlar!.. Zavallı ve üç otuz paraya çalışıp, gazetelerinizi haberlendiren muhabirleri kovacağınıza yanınızdaki, yakınınızdaki hırsızı kovun önce... Ve yerlerine uzun süre hizmet edecek dürüst birilerini getirin... Aklınıza gelmiyorsa bana danışın ben size söyleyeyim kimi getireceğinizi.. Zira ben adamın namuslusunu iyi tanırım..." diyor...
"Patrona Yakın hırsız" kim?..
Sonuç:
Turgay Ciner ve Ahmet Çalık'a Umur Talu'yu davet edip, damdan düşen bir eski genel yayın yönetmeni olarak dinlemelerini öneririm...
Umur Talu bir mesaj veriyor da ne mesajı?..
Sahi şimdi alıma geldi...
Fatih Altaylı, Ferrari konusunda neden o kadar öfkelendi acaba?..
Velev ki Ferrari'yi satın aldı...
N'olmuş almışsa?...
Koskoca GAZETE HT Genel yayın Yönetmeni Ferrari satın alamaz mı yani?..
Alt tarafı 400 muhabir maaşı...
Ya da 40 muhabirin bir yıllık maaşı...
Neyse...
Devam edeyim:
Ciner ve Çalık daha sonra da genel yayın yönetmenlerini davet etmeli aynı görüşmeyi bir de onlarla yapmalı...
hatta mümkünse o görüşmede Umur da olmalı...
Demek istediğim şu...
Umur Talu isimlerini vermese de Şafak ve Altaylı için "beceriksiz" demeye getirdiğine göre ortada bir beceriksizlik (ve hatta kaçak) olduğu kesin...
Kesin olmasına kesin de...
Patrona yakın "hırsız" kim acaba?..
Not: Gazete HT'de: Serdar Turgut, Umur Talu, Yavuz Semerci gibi büyük ve çok satan gazetelerde genel yayın yönetmenliği yapmış üç yazar bulunmaktadır...
adnanberkokan@gmail.com
Her şirket aynı amaç (kâr) için farklı araçlar kullanabilir.
Bilhassa yerel ya da küresel ekonomik kriz dönemlerinde kriz yönetimi biçimi daha da önem kazanır...
Bazı profesyoneller patronlarını "küçülerek" korunmaya ikna ederler.
Türkiye'de genel profesyonel anlayış şudur:
Ekonomik kriz geliyorsa/gelmişse; güvenli bir limana demir atıp krizin geçmesini beklemek...
Ve bu arada limana KPL adını vermektir...
Yani, "Küçülelim Patron Limanı"...
Bir diğer gurup profesyonel yönetici ise krizden ancak daha da "büyüyerek" çıkabileceklerine inandırır patronajı...
O gurup yöneticiye göre kâr = risktir...
O gurup yöneticiye göre kâr = kimsenin yapmadığını yapmak, düşünmediğini düşünmektir...
Ve...
İkinci gurup yöneticilerde, en ağır krizde bile pazar payının sıfırlanmayacağı, herkes "küçülmeyi" deneyeceği için "agresif politkaların daha geçerli olacağı" kanati hakimdir...
Ve haliyle "büyümek" amaçlı politikalar daha yararlı olacaktır...
Medya şirketlerinin de kimileri "küçülmeyi" kimileri ise "büyümeyi" tercih ederler kriz dönemlerinde...
Büyümeyi tercih edenler her gün belli bir "nakit girişi" üzerine kurgulanmıştır.
Mal ve hizmet alımları ise uzun vadelidir...
Tiraj düşerse; nakit akışı da düşeceği için bankalara boyun eğmek zorunluğu doğacaktır...
Oysa Merkez Bankası'nın aldığı önlemler TL. faizlerinin artacağına işaret etmektedir...
Yani; DDP...
Yani; Durmayalım Düşeriz Patron...
İdari kısıntı medyası
Peki bizim medyamızın genelinde hangi yöntem geçerlidir?..
Söyleyeyim:
En sıradan ve fakat acımasız olanı...
Yani...
Muhabirleri kovmak, okurun bilgi alma hakkını sınırlamak...
Çünkü...
Bizim medya yöneticileri patronlarına "idari kısıntı yap" demeye korkarlar...
Zira "idari kısıntı" üst düzey yönetici tensikatıdır...
Ve hatta idari kısıntı, herbiri en az 20 muhabir kadar maaş alan köşe yazarlarından kimilerine "güle güle" demektir...
Haliyle yükesek maliyetli 4 köşe yazarı yerine 80 muhabiri işten atarlar...
Hele bir de genel yayın yönetmeni - idari genel müdür arasında sıkı dostluk varsa...
Patrona, "İdari kısıntı yapalım" yapalım demek hiçbir genel yayın yönetmeninin işine gelmez...
Yıllar önce Şeyh Sadi bu durumu şöyle anlatmıştı patronlara:
"Yanındaki iki görevlinin sıkı dost olmalarına göz yumma, sonra birlik olur da başına çorap örerler"...
Bu arada unutmadan:
SABAH'ı bilmem ama Turgay Ciner'in Fatih'le Yiğit'in dost olmalarını engellemesi tam da Sadi'nin tavsiyesine göredir...
Bu girişten sonra sözü Umur Talu'ya getireceğim.
"BECERİKSİZSİNİZ"
Umur Talu, 27.01.2011 tarihli Gazete HT'de günlük yazısı yerine bir tekzip yayımlamak zorunda kaldı.
28.01.2011 tarihli Gazete HT'de başlığı altında yayımlanan makalesinde de tekzip mektubunu gönderen Suat Ertosun'u bir kez daha yerin dibine soktu...
Ve aynı makaleden sonra "Nasıl olmuştu" başlığı altında yazdığı ikinci makalede ise adlarını anmadan; Gazete HT Genel yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ve SABAH Genel yayın Yönetmeni Erdal Şafak'a "BECERİKSİZSİNİZ" demeye getirdi...
İki patrona da "Dikkat! Uyumayın!" diskuru çekti...
Gerçi Şafak ve Altaylı'ya açıkça "beceriksizsiniz" demedi ama daha makaleyi okurken; yani sonuna bile gelmeden öyle demek istediğini anlıyorsunuz...
En azından ben öyle anladım...
Zira...
1994 ekonomik krizi sırasında kendisinin Milliyet Genel Yayın Yönetmeni olduğunu ve "toplu işten çıkarma yapmak" yerine; gazetede idari kadroların yaptıkları hırsızlıkları önlediğini hatırlatıyordu...
Bu arada ilginç de bir örnek veriyor ve diyordu ki:
"Gazetenin önemli bir idari servisinde aşırı para kaçağı ve istismar yaratan birisini, patrona çok çok yakın olduğu halde, hemen uzaklaştırdık. Çünkü onca insanın hayatını çalıyordu. Götürdüklerinin engellenmesi kim bilir kaç kişinin işini, aşını kurtarmıştı!
Onun yerine getirdiğimiz tertemiz, güvenilir bir Fikret Koç ise, onca yayın yönetmeni, yönetici değişti, 17 yıldır hala o görevde, pırıl pırıl kaldı."
Cebellezi mi?..
Şimdiiiii...
Söyleyin bakalım siz ne düşündünüz?..
Talu, Gazete HT'de işten çıkarmaların "en yoğun" yaşandığı günün ertesi niçin böyle bir yazı yazdı?...
Diyelim yazdı...
Neden kendinden örnek verdi?..
Velev ki kendinden örnek verdi...
Niye, "Gazetenin önemli bir idari servisinde aşırı para kaçağı ve istismar yaratan birisini, patrona çok çok yakın olduğu halde, hemen uzaklaştırdık" demek gereğini duydu?..
Acabaaaa?...
Hem SABAH'ta (çünkü bir süre de SABAH'ta çalıştı) ve hem de GAZETE HT'de patronlara yakın biri "para kaçağı"na mı sebep oluyor?..
Bu nasıl bir "para kaçağı" böyle?..
Cebellezi mi?..
Yoksa işini bilmeyen çavuşlar misâli o patron yakını da kıçını mı avuçluyor sürekli olarak..
Öyle ya...
Yoksa durduk yerde böyle bir sui misal gösterilip de emsal yaratılır mı?..
Daha da öte...
Umur Talu diyor ki:
"Onun (patron yakını hırsızın) yerine getirdiğimiz tertemiz, güvenilir bir Fikret Koç ise, onca yayın yönetmeni, yönetici değişti, 17 yıldır hala o görevde, pırıl pırıl kaldı".
Bunu da mı tercüme edeyim?..
O halde buyurun:
"Ey patronlar!.. Zavallı ve üç otuz paraya çalışıp, gazetelerinizi haberlendiren muhabirleri kovacağınıza yanınızdaki, yakınınızdaki hırsızı kovun önce... Ve yerlerine uzun süre hizmet edecek dürüst birilerini getirin... Aklınıza gelmiyorsa bana danışın ben size söyleyeyim kimi getireceğinizi.. Zira ben adamın namuslusunu iyi tanırım..." diyor...
"Patrona Yakın hırsız" kim?..
Sonuç:
Turgay Ciner ve Ahmet Çalık'a Umur Talu'yu davet edip, damdan düşen bir eski genel yayın yönetmeni olarak dinlemelerini öneririm...
Umur Talu bir mesaj veriyor da ne mesajı?..
Sahi şimdi alıma geldi...
Fatih Altaylı, Ferrari konusunda neden o kadar öfkelendi acaba?..
Velev ki Ferrari'yi satın aldı...
N'olmuş almışsa?...
Koskoca GAZETE HT Genel yayın Yönetmeni Ferrari satın alamaz mı yani?..
Alt tarafı 400 muhabir maaşı...
Ya da 40 muhabirin bir yıllık maaşı...
Neyse...
Devam edeyim:
Ciner ve Çalık daha sonra da genel yayın yönetmenlerini davet etmeli aynı görüşmeyi bir de onlarla yapmalı...
hatta mümkünse o görüşmede Umur da olmalı...
Demek istediğim şu...
Umur Talu isimlerini vermese de Şafak ve Altaylı için "beceriksiz" demeye getirdiğine göre ortada bir beceriksizlik (ve hatta kaçak) olduğu kesin...
Kesin olmasına kesin de...
Patrona yakın "hırsız" kim acaba?..
Not: Gazete HT'de: Serdar Turgut, Umur Talu, Yavuz Semerci gibi büyük ve çok satan gazetelerde genel yayın yönetmenliği yapmış üç yazar bulunmaktadır...
adnanberkokan@gmail.com