Ümit Özdağ kaybetti çünkü...
Bir yazar bir başbakana "çağır falanca komutanı yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" derse ayıp olmaz...
Tamam arkadaş...
Bugüne kadar biz de hep aynı şeyi söyledik...
"Böylesine uzun süreli tutuklu yargılamalar evrensel hukuk ilkelerini katletmektir" dedik...
İlle de meslektaşlarımızın (gazeteci/yazar taifesi) darbecilikle suçlanmalarının "anlamsız" olduğunu belirttik...
Ve fakat...
Araya "ama" diye "not" düşüp devam etmeden de duramadık...
Ve...
Dedik ki:
"Bizce suç yok ama meslektaşlarımızın demokrasiye ve meslektaşlarına karşı ayıp ettikleri gerçeğini ne yapacağız?"
Peki...
"Ayıp" olan neydi?..
Söyleyelim:
Meselâ Mustafa Balbay'ın, "genç subaylar rahatsız" manşeti çok ayıptı...
Genç subayların rahatsız olduğunu nereden biliyordu Mustafa Balbay?..
Elinde güvenilir bir anket mi vardı?..
Yoksa genç subayların en az % 51'i tarafından imzalanmış bir "kabulname" mi?..
Ve bakın bir "yazar ayıbı" daha çıktı ortaya...
Yeni Çağ Gazetesi yazarlarından ve MHP milletvekili adayı Prof. Ümit Özdağ, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman'a "Sizden icazet almaya geleceğim" diyormuş telefonda...
"Başbakanı karşına oturt (babası 27 Mayıs darbecisi Muzaffer Özdağ'a mı özenmiş ne?) yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" diyormuş...
Yahu bir yazar bunları nasıl olur da söyler?..
Bir yazar bir başbakana "çağır falanca komutanı yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" derse ayıp olmaz...
Çünkü...
Seçilmiş başbakanın, atanmış bir memurdan hesap sorması demokrasinin gereğidir...
Ama...
Bir atanmışın, seçilmişten hesap sormasını istemek suç değilse de ayıptır yahu!..
Hâsılı...
İçimizden biri olan Ümit Özdağ'ın, atanmış bir devlet memuruna "Başbakanı karşına oturt yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" demesi ayıptır, mesleğimiz adına büyük bir kayıptır...
Bu ayıbı yapan Ümit Özdağ için "kaybetti" demek ise bizim için görevdir...
Bugüne kadar biz de hep aynı şeyi söyledik...
"Böylesine uzun süreli tutuklu yargılamalar evrensel hukuk ilkelerini katletmektir" dedik...
İlle de meslektaşlarımızın (gazeteci/yazar taifesi) darbecilikle suçlanmalarının "anlamsız" olduğunu belirttik...
Ve fakat...
Araya "ama" diye "not" düşüp devam etmeden de duramadık...
Ve...
Dedik ki:
"Bizce suç yok ama meslektaşlarımızın demokrasiye ve meslektaşlarına karşı ayıp ettikleri gerçeğini ne yapacağız?"
Peki...
"Ayıp" olan neydi?..
Söyleyelim:
Meselâ Mustafa Balbay'ın, "genç subaylar rahatsız" manşeti çok ayıptı...
Genç subayların rahatsız olduğunu nereden biliyordu Mustafa Balbay?..
Elinde güvenilir bir anket mi vardı?..
Yoksa genç subayların en az % 51'i tarafından imzalanmış bir "kabulname" mi?..
Ve bakın bir "yazar ayıbı" daha çıktı ortaya...
Yeni Çağ Gazetesi yazarlarından ve MHP milletvekili adayı Prof. Ümit Özdağ, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman'a "Sizden icazet almaya geleceğim" diyormuş telefonda...
"Başbakanı karşına oturt (babası 27 Mayıs darbecisi Muzaffer Özdağ'a mı özenmiş ne?) yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" diyormuş...
Yahu bir yazar bunları nasıl olur da söyler?..
Bir yazar bir başbakana "çağır falanca komutanı yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" derse ayıp olmaz...
Çünkü...
Seçilmiş başbakanın, atanmış bir memurdan hesap sorması demokrasinin gereğidir...
Ama...
Bir atanmışın, seçilmişten hesap sormasını istemek suç değilse de ayıptır yahu!..
Hâsılı...
İçimizden biri olan Ümit Özdağ'ın, atanmış bir devlet memuruna "Başbakanı karşına oturt yaptıklarının yanlış olduğunu söyle" demesi ayıptır, mesleğimiz adına büyük bir kayıptır...
Bu ayıbı yapan Ümit Özdağ için "kaybetti" demek ise bizim için görevdir...