Uluç'tan Sazak ve Baydar'a uyarı!..
Hıncal Uluç, Derya Sazak ve Yavuz Baydar'ı uyardı. "İnsan Haklarından daha kutsal bir hak var mıdır?" sorusunu yöneltti...
"Hayır.. Milliyet gazetesi Âkil Adamı, Okur
Temsilcisi, Ombudsman'ı, adına ne derseniz işte o yazarı Derya
Sazak da yanılıyor.. Hem de fena halde yanılıyor.. Bizim Âkil Adam
Yavuz Baydar'ın yanıldığı gibi.." diyor Sabah'ın usta kalemi Hıncal
Uluç ve yazıldıkalrı konuyu birbir anlatıyor..
"İnsan Haklarından daha kutsal bir hak var mıdır?" sorusunu soran
Uluç, Kamu yararı, insan haklarına ihanetin özrü olamaz.." diye
ekliyor...
- (...) Fransız İhtilali'nin insanlığa armağanı
olan bu haklar, üyesi olduğumuz Birleşmiş Milletler'in şartında
vardır. Altında imzamız olan Avrupa İnsan Hakları sözleşmebinde
de.. İnsan Haklarının herhangi bir sebeple ihlal edilmesini kabul
etmek hele günümüzde mümkün olmamalı.. Gazeteci, hele demokrat
gazeteci insan haklarının her türlü ve her sebeple olursa olsun
ihlaline şiddetle karşı çıkmalı..
Kamu yararı, insan haklarına ihanetin özrü olamaz..
İşkenceci polis, bu işi sadist zevkleri için mi yapıyor?. Hayır!..
Gerekçesi kamu yararı.. Peki bugün bu özür kabul ediliyor mu?. Kamu
yararı için dahi olsa gerçekten, işkenceye "Evet" diyebiliyor
muyuz?.
Tartışmıyoruz bile.. Çünkü biliyoruz, bilmeliyiz, inanmalıyız ki,
en büyük kamu yararı, İnsan Haklarına sonuna dek uymaktır..
O zaman insan haklarını hiçe sayan habercilik de olmaz.
Olamaz..
İnsan haklarına kayıtsız uyma uğruna bazı küçük savaşları
kaybedebiliriz. Ama asıl büyük savaşı, insanca, özgür ve güven
içinde yaşama hakkımızı elde ederiz..
Sazak'ın konusu Mustafa Balbay'ın günlükleri olduğu iddia edilen ve
de tam kamuoyunda Balbay'ın tutuklanmasına karşı bir hava
yaratılmak üzereyken, "Her nasılsa" savcının dosyasından bir
gazeteciye, hem de geçmişinde Mustafa Balbay'la bir çatışması
olduğunu sonradan öğrendiğimiz bir gazeteciye sızdırılan belgenin
Milliyet manşetinde yer alması.. Belge deyişim lafın gelişi.. Ne
derece geçerli olduğunu hâlâ bilen yok.. Hücre hapsinde bulunan
Balbay, kendisine atfedilen günlüklere ancak birkaç gün önce,
kıyamet kopup bittikten sonra, daha yeni ulaşabilmiş.. "Benim böyle
bir günlüğüm yok" diye açıklama yaptı, okudunuz, duydunuz mu?..
Geçin.. Ama Balbay'ı mahkûm eden yığınla manşet, yığınla yorum
yayınlandı bugüne dek.. Bunları paldır küldür yazanlar dahi,
Balbay'ın "Hayır" çığlığını yayınlama gereği duymadılar..
Bir başka konu ne idiğü belirsiz, kimin nerde, nasıl bulduğu
bilinmeyen konuşma bantları.. Hemen ardından gerçek olmadığını,
konuştuğu iddia edilen kişiler tarafından açıklanıyor.. Ama diyelim
gerçek.. Ama yasadışı bir yöntemle özel hayata girilerek elde
edilmiş bir bant, delil de olmaz, haber de..
Olmamalı..
"Ama kamu yararı" dediniz mi, yığınla pisliğe yol açarsınız.. O
zaman özel yaşamın gizliliği diye bir insan hakkı kalmaz.. Ne
evinizde, ne işiniz, okulunuz, ne de başka bir yerde özgür ve rahat
olabilirsiniz.. Her zaman, her yerde sizi dinleyen bir kulak, sizi
gözetleyen, yaşadığınız yeri basacak ve sizi toparlayıp
götüreceklerin korku ve dehşeti içinde yaşarsınız..
"Efendim kamu yararı var" gerekçesiyle yasadışı, ahlak dışı elde
edilmiş birtakım belgeleri gerçek olsalar dahi yayınlamak, kamu
yararına en büyük ihanettir.. Bu ilkeyi kafamıza sokmamız
gerek..
Bu temel ilkeyi tartışma konusu dahi yapmamamız gerek..
Bu tür haberleri yapanlar sadece kamu yararına değil, mesleklerinin
temel ilkelerine de ihanet ederler..
İnsan haklarına ihanet, ihanetlerin en büyüğüdür.. Ve de bu
ihanetin hiçbir özrü, gerekçesi yoktur!..
Bunu önce Âkil Adamlar anlamalı ve anlatmalı!..