Uluç'tan medyaya 'terörist' benzetmesi!

Sami Selçuk, Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş, İlker Başbuğ, Haşim Kılıç herke aynı şeyi söylüyor ama medya hala aynı şeyi yapıyor...

"Bir evin penceresinden sokağa ateş edip oradan geçen masum insanları öldürenlere "Terörist" demiyor muyuz?.. Dediğimizde yadırgayan oluyor mu?..
O zaman köşelerinden yaptıkları atışlarla masum insanların şeref ve onurlarını öldürenler niye "Terörist" olmasın.." diyor Sabah'ın usta kalemi ve medya lugatına yeni bir kelime katıyor: "Terörist medya"

(...)
"Suçluluğu ispat edilene kadar, herkes suçsuzdur."
Hukuk dilinde buna Masumiyet Karinesi denir. (Bizim gazete dün yanlışlıkla Masuniyet Karinesi demiş. Masuniyet dokunulmazlık demektir. Öyle bir karine yoktur. Olamaz da.. Masuniyet haktır. Karine değil) Karine sizden yana oldu mu, o şeyi kanıtlama zorunda kalmazsınız. Kanıtlama yükü, iddiayı yapan tarafa düşer. Örnek, taşınabilir mallarda elde bulundurmak, sahip olmanın karinesidir. Cebinizdeki para sizindir. Onun bana ait olduğunu iddia ediyorsam, ispat yükü bana düşer, size değil.
Yani evrensel hukukta kimse suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değildir. Suçluluğu kanıtlama, iddia tarafının görevidir. Ve de suçluluğu kanıtlanana kadar herkes suçsuzdur.
Ayrıntılı anlatıyorum ki, Kılıç ve Başbuğ'un sözleri çok daha iyi anlaşılsın..
Ama medyaya bakın şimdi..
Gene Yargının bir kararı var. "Ergenekon diye bir örgüt yoktur. Adı Ergenekon konan bir örgütün varlığı iddiası vardır.."
Peki böyle mi yazıyorlar..
Hayır.. Ergenekon örgütü kuruyorlar. Şemalar yapıyorlar. İçine insanları yerleştirip, daha dava doğru dürüst açılmamışken, daha soruşturmalar sürerken, mahkumiyet kararları verip, insanları terörist, darbeci, demokrasi düşmanı, hain, köpek ve alçak olarak damgalıyorlar.. (Bu ifadelerin hepsi yayınlanan köşe yazılarından alınmıştır.)
Anayasa Mahkemesi Başkanı "Her önemli davada yargı siyasi düşüncelerle kuşatılmakta, mahkeme hâkimlerinden önce medya ve siyaset dünyasının yargıçları kararlarını vererek davayı sonuçlandırmaktadır. Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur" diyor..
Bu insanlık suçunu işleyenlere karşı Cumhuriyet savcılarını göreve çağırıyor.. "Savcılarımızın bu işlenen suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve üzücüdür.."
Genelkurmay Başkanı "Soruşturmada Masumiyet Karinesine uyuluyor mu?. O kişiler beraat ederlerse kişisel zararlarını kim kapatacak?. Ses bantları yasal yollarla mı olmuş?. Hayır.. O ses bantları doğru mu?. Hayır!. Gizli tanık kimdir, ne kadar güvenilir?. Sadece gizli tanık. Onu destekleyen delil de yok. İddianamede bazı olaylar sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandırılıyor" diyor. Gülhane Askeri Tıp Akademisi üzerine oynanan rezil oyunlara değinirken söyledikleri ise, yenilir yutulur değil.. "Bu konuyu bu kadar çirkin şekilde yalan ve iftiralara dayalı olarak gündeme getirmek ahlaksızlıktır."
Şimdi Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Genel Kurmay Başkanı ortaklaşa yargısız infazı lanetliyorlar. Ortaklaşa masumiyet karinesini hatırlatıyorlar. "Bu yapılan ahlaksızlık, bu yapılan insanlık suçudur" diyorlar ve savcıları göreve çağırıyorlar. Ama ahlaksızlık ve insanlık suçu her gün artarak, yoğunlaşarak devam ediyor.
Ne yazık ki, savcılar, Anayasa Mahkemesi Başkanının çağrısına rağmen, bu "İnsanlık suçu"na karşı harekete geçmemekte ısrarlılar.
Öyle olunca da Medya teröristleri köşelerinden insan onurunu öldürmeye keyifle devam ediyorlar!..