Uluç ve Babaoğlu 2012 polemiğinde!

Medyadaki kadim dostlardan Haşmet Babaoğlu ve Hıncal Uluç bugün 2012 filmi üzerinden hararetli bir polemiği başlatmışlar...

GAZETECLER.COM

Medyadaki kadim dostlardan Haşmet Babaoğlu ve Hıncal Uluç bugün pişti olmuşlar. Ama biraz farklı bir pişti bu. İki usta yazar da aynı konuyu gündeme almışlar. Vizyonda büyük ses getiren filmi. Yani sinema tarihinin en büyük felaket filmlerinden biri.

Ama sorun şu ki ikisi de birbirlerinin tam zıddı şeyler yazmışlar. Bir filmi çok beğenmiş, yerlere göklere sığdıramamış, diğeri filmin yarısında çıkmış salondan. Önce filmi fena halde beğenen Hıncal Uluç'u

Kıyameti seyretmenin lezzeti..
Günlerdir sustum, bekledim, bakalım daha neler diyecekler diye.. Hep ayni şeyi söylediler..
"Felaket sahneleri muhteşem, ama film, Amerikan klişeleriyle dolu.."
Klişe olan film değil, Amerikan filmleri hakkında yıllardır ayni şeyleri tekrar etmekten bıkmayan eleştirmen görüşleri..
Eleştirmen, enteldir.. (Bilerek entelektüel yazmıyorum.) Entel olmanın ilk koşulu, halkın beğendiğini beğenmemek, onun ucuz ve alt sınıf zevkine dudak bükmektir. Filmi, oyunu, konseri bayılarak izlerler. Ama oturur tam tersini yazarlar.
"Beğendik" derlerse gözden düşerler de ondan..
(...)
158 dakikalık filmin başından sonuna büyük bir bölümünde, akıllara durgunluk veren sahnelerle dünyanın batışını, din kitaplarında yazan, bilimciler tarafından kurulan "Kıyamet"i izliyorsunuz. Bu nasıl bir teknik, bu nasıl nefes kesen çekimlerdir?.. Olmaz böyle şey.. Gerçekten olmaz..
Filmi, senaryoyu, anlatılanları boş verin.. Onlar o kadar önemli değil.. Önemli olan insanoğlunun hayal gücünün boyutları ve bu hayallerin gerçekleşmesini sağlayan teknolojinin muhteşem gücüyle yaratılan ve seyrine doyulmayan sahneler..
Filmi, yerimden kıpırdayamadan, nefes alamadan izledim..

Şimdi de Haşmet Babaoğlu'nu

2012 Felaketi!

Pek yapmadığım bir şeyi yaptım.
2012'nin "on dakika ara"sında salondan çıktım ve geri dönmedim.
O kadarı yeterdi çünkü!
Sinemaya iki saat sıkılmadan oyalanmak için gidenlere tavsiye bile edebilirim.
Fakat iyi bir felaket filmi seyretmek isteyenler için doğru tercih mi, emin değilim
Bu kadar tıka basa klişeyle doldurulmuş bir filme az rastlanır.
Bir de..
Adamın kadına tam "hayatım konuşmamız lazım, suskunluğun ilişkimizde derin bir çatlak oluşturuyor" dediği sırada depremin başlayıp yer çatlağının adamla kadının arasından geçmeye başladığı filmlere artık katlanamıyorum.
Bu nedir? Zekâ mı? Mizah mı?
Heyecandan gerilmemiz mi gerekiyor, gülmemiz mi?"

Gördüğünüz gibi iki kadim dost bir felaket filminin çelişkisi içinde şimdi de. Sonuçta bu bir film sadece. Ama son dönemde ters düştükleri konular giderek çoğalıyor mu ne? 90 Dakika'nın yeniden başlaması konusunda da ters düşmüşlerdi değil mi?