Uluç, 'Nezih' sansüre sahip çıktı!
Hıncal Uluç bugün köşesinde "Atatürkçü olmak, ona sahiplenmek faşistlikse eğer, ben faşist olmakla gurur duyarım" dedi ve Metis'in 2011 ajandasını satmayan Nezih Kitapevini sahiplendi.
GAZETECİELER.COM - Nezih kitapevi geçtiğimiz
günlerde bir açıklama yaparak Metis yayınlarından çıkan 2011
Ajandası'nı satmayacağını duyurdu. Gerekçe ajanda içinde Atatürk'e
hakaret edildiği iddiasıydı. Nezih Kitabevi'nin sattığı ürünlerin
içeriğine göre değerlendirme girişimi sansür olarak yorumlanırken,
Sabah yazarı Hıncal Uluç noktalama işaretlerini
altüst eden yazısında "Atatürkçü olmak, ona sahiplenmek,
onunla gurur duymak, ona özenilmesini istemek faşistlikse eğer, ben
faşist olmakla gurur duyarım.." dedi ve Nezih Kitabevini
desteklediğini ilan etti.
İşte Uluç'un kaleminden Nezih kitapevini destekleme
nedenleri...
"Muhafazakarlar diyemeyeceğim, liberal ve demokratlar (Ve
de bu kisve altındaki Atatürk düşmanları) Nezih Kitapevi'nin bir
kitabı raflarından kaldırmasından rahatsız oldular fena halde..
Yazılar, yorumlar gırla gitti.
Nezih Kitapevi'nin "Satmıyorum" dediği kitap,
Metis Yayınları'nın Ajanda 2011'i..
Ajanda 2011, "Irkçılık, Ayrımcılık ve Nefret
Suçları"nı konu olarak ele alıyor.
İki sayfasından birinde bu tür suçlardan birinin adı yazılı.. Ve
sözcüğün üzerine işeyen bir küçük çocuk simgesi var.
Buraya kadar itiraz edecek bir şey yok. Hatta, bu düşünceyi
alkışlayabilirsiniz.. İnsansanız..
Ama ben kitabı satmayacağını açıklayan ve bu yüzden nerdeyse linç
düzeyinde saldırıya uğrayan Nezih Kitapevi'nin yanında yer
alıyorum.
Çünkü ajanda "Kaş yapayım derken göz çıkarma"nın tam da örneğini
vermiş. Nezih'in itiraz ettiği sayfa 10 Kasım.. Bir kocaman sayfa..
Sol köşesinde bir yazı var.. "10 Kasım/ Mustafa Kemal Atatürk'ü
Anma Günü" Sağ köşesinde kocaman ve büyük harflerle bir Nefret
Suçu.. "ZULÜM." ve bu kelimenin üzerine işeyen bir küçük çocuk
vinyeti..
Şimdi bu sayfaya baktığınız zaman aklınıza ne gelir?. Diyelim simit
aldınız. Simitçi bir beyaz kağıtla tutup uzattı. Simiti yerken
kağıdı açtınız ve boş bir sayfada bunları gördünüz.. "10 Kasım.
Mustafa Kemal Atatürk'ü Anma Günü.. ZULÜM" ve üzerine işeyen bir
çocuk resmi.. Gerisi bembeyaz. Ne düşünürsünüz?. O simiti alan ilk
okul çocuğu ne düşünür?.
Günümüzde Atatürk'e saldırmak, sövmek modayken, birbiri ardına köşe
yazarları ve sözüm ona tarih profesörleri onun nasıl bir zalim
olduğunu anlatırken..
Metis yayınları "Bir kastımız yok. Sol sayfalarda hoş bir şey, sağ
sayfalarımızda kötü bir şey yer alıyordu. 10 Kasım'a da bu denk
geldi" diyorlar.
Kasıtları olamaz. Olsa, suç zaten.. Atatürk yasası var.
Ama hele günümüzde, Atatürk'e saldırmak ve sövmek modayken,
birileri bunun alenen ve resmen ticaretini yaparken, biraz özen
göstermek gerekmez miydi, peki?.
Sağ sayfaya iyi, sol sayfaya kötü şey koymak, Allah'ın emri
mi?.
23 Nisan'a "Ensest", 29 Ekim'e "Katliam" yazsan güzel olur mu?.
Atatürk'ü aşağılayarak yukarı çıkmaya çalışanların gününde, Nezih
Kitapevi'nin bu özensizliğe ortak olmaması, sahiplenmesi alkışa
layık.. Ama alkışlaması gerekenlerin sesi çıkmıyor..
Mahalle baskısı.. "Atatürk" dedin mi, sana saldırıyorlar bu defa
"Faşist" diye.. Ondan korkuyorlar. "Gık"ları çıkmıyor. Sinmişler,
sindirilmişler.
Cehenneme kadar..
Hıncal Uluç'un yazısının tamamını
okuyabilrisiniz.