Ülkücü reis: O dönem yaşasam solcu olurdum

'Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisinin ülkücü reisi Saygın Soysal HT Pazar'a konuştu


Bedia Ceylan Güzelce/Gazete HABERTÜRK/HT Pazar

Kemikli yüzünde düşünceli bir ifade var. Konuşurken hep çok uzaklara bakıyor. Aradaki uzun, kısa sessizlik anlarında belli ki bir şeyler geçiyor aklından. Ama dingin görünüyor. Ankara-Bursa-Trabzon hattında ilerleyen hayatı hep hareketli
geçtiğinden belki. Ülke ve dünya meselelerine fazlasıyla duyarlı. Henüz 27 yaşında ama yakın gelecekte Türkiye’nin en başarılı karakter oyuncusu
olacağı konuşuluyor. Bugüne dek basına hiç kendini anlatmamıştı; karşınızda
Saygın Soysal...

Aileniz Trabzon’da. Sizin İstanbul’a gelişiniz nasıl oldu?
Ankara’da doğdum. İki yaşındayken Bursa’ya taşınmışız, ilkokul bitince de
Trabzon’a. Üniversiteyi Ankara’da okudum; Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü. Okul bitince ailemin yanına Trabzon’a gitmiştim, o sırada sınıf arkadaşlarımdan biri Genco Erkal’ın bir oyun için
genç erkek oyuncu aradığını söyledi. Seçmelerde beğenilmedim. İki gün sonra tesadüfen Çağan Irmak’la tanıştım, Güz Yangını’nda oynamamı istedi. Kabul ettim ama iki bölüm sonra dizi yayından kaldırıldı.

Bunlar umutsuzluğa kapılmanıza neden oldu mu?
Benim motivasyonum öyle çalışmıyor. Öğrenmek için bu hikâyelere maruz kalmak istiyordum.

Asi’den Bu Kalp Seni Unutur mu dizisine geçiş nasıl oldu?
Asi’de, Bu Kalp Seni Unutur mu dizisinin yapımcıları ve Tomris Giritlioğlu ile birlikte çalışıyorduk. Asi bitmişti, benimle başka bir işte devam etmek istediler.

Bir dönem dizisinde rol alıyorsunuz o yıllarda yaşasaydınız tavrınız nasıl
olurdu?

1980 öncesi tavrım tabii ki özgürlüklerden yana olurdu. 1960’lardan sonra kazanılmış bazı haklar var. O hakların kaybedilmemesi için bir hareketin içinde olurdum. Gerici tarafta olmazdım.

Dizinin danışmanlarından Mümtaz’er Türköne ile bir araya geldiniz mi?
Tabii. Sete gidip ilk bölümde oynayana kadar Mümtaz’er Bey’le telefonla
haberleşiyorduk. Daha önce Hatırla Sevgili’de Recep Tayyip Erdoğan’ın gençliğini canlandırdım, o sahneleri de Mümtaz’er Türköne yazıyordu.
O zamandan tanışıklığımız var. En fazla iki bölümden sonra bir toplantı yapıyoruz.

ÇATLI DA VAR YAZICIOĞLU DA

Sizin canlandırdığınız Kürşat, Abdullah Çatlı’nın gençliği mi?
Belli bir kişi olduğunu düşünmüyorum. Abdullah Çatlı, Muhsin Yazıcıoğlu ve
birkaç isim daha düşünülerek yaratılmış olabilir. Hayali bir karakter. Bence Çatlı’ya göre Kürşat daha anlaşılabilir biri. Sanırım Yazıcıoğlu’nun etkisi
daha fazla.

Televizyon dizilerinde sinema performansı gösteriyorsunuz. Kendinizi
daha az yormayı da tercih edebilirdiniz...


Aklımda oyunculuktan başka bir şey olmadığı için, gereğini yapmak
durumundayım. Televizyon ya da sinema diye ayırmak doğru değil. İşin rutine binmesine mani olmaya çalışıyorum.

Diyarbakır Cezaevi’nin canlandırıldığı sahnelerde işkence gördüğünüz bölümler vardı. Sizin için ne anlam ifade ediyor o sahneler?

Solcu karakterler gibi birebir mağdurlardan olsaydım daha fazla etkilenebilirdim. Ama Kürşat hayatında ilk defa bu şekilde aşağılandı, saçı
kazındı ve devlet tarafından kötü muamele gördü. 1980’lerde sağ görüşlü birinin Diyarbakır Cezaevi’nde bunlara maruz kalması hepimiz için yeni bir bilgi. Bununla ilgili okuduk, duyduk. Ama açık açık anlatılmamıştı. Onların devlet tarafından korunduğu zannediliyordu, ama sağ görüşlüler içinde de canı yananlar oldu.

Oynadığınız karakterlerle ilgili sokakta başınıza ilginç olaylar geliyor mu?

Geçen gün eve giderken arkamdan bir ses, “Faşist” diye bağırdı. Ben de
istemeden döndüm ve “Sensin faşist” dedim. Aslında adam gülümsüyordu , bir anlık boşluk sonucu böyle oldu. Sonra güldük. Böyle şeyler olur, normal.

KALABALIK YAŞAMAYA ALIŞAMADIM

Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?
Yürümeyi çok seviyorum. Uzun mesafeleri yürüyorum. Bazı günler Taksim’den Tarihi Yarımada’ya geçiyorum, yeniden Taksim’e dönüyorum. Bir de seyahat etmeyi seviyorum. Arkadaşlarımla sık sık görüşüyorum.

Hayatı kalabalık bir insan mısınız?
Çok fazla insanla yaşamaya alışmadım. İyi arkadaşlarım oldu ama sayısı sınırlıdır.

Oyunculuk dışında nelerle ilgileniyorsunuz?

Oyunculukta bir karakter yazılıyor ve sen onu çalışıyorsun. O karakterle birçok yeni disiplinle tanışıp bilgi sahibi olabiliyorsun. Mesela Kürşat’ın yakında
farklı merakları olacak, müzikle ilgilenecek. Ben de bu yönde dersler alıyorum.

İKİ SAATTE TOPLANIP TAŞINABİLİRİM

Hangisi daha çok ilginizi çekiyor; komedi mi, dram mı?
Bu tercihi yapabilecek kadar çeşitli işte çalışmadım henüz. Ama hepsine bulaşmak istiyorum.

Peki eşcinsel birini de canlandırır mısınız?
Elbette. Öyle bir ayrım yapmıyorum. Kimin yazdığına, kimin çektiğine ve neye hizmet ettiğine bağlı...

Tiyatro yapmayı düşünüyor musunuz?
Tiyatro için bazı çalışmalarımız var ama doğru ekibi yakalamak gerekiyor.
Sahnede olmak tarifsizdir. İyisini yapmadıktan sonra bir anlamı olmaz.

Nasıl bir hayatınız var, bir gününüz nasıl geçiyor?
İki saatte toplanıp başka bir yerde yaşamaya başlayabileceğim kadar küçük
bir evde yaşıyorum. İçindeki hiçbir şeyin benim olmadığı bir ev. İki aydır bu şekildeyim. Ailem Trabzon’da yaşıyor. Tek çocuğum. Dizinin çekimleri epey
vakit alıyor, o yüzden bana çok zaman kalmıyor.