Uğur Dündar'ı Çölaşan'dan ayıran hasleti...
Çok iyi bir dostu olmasına rağmen Emin Çölaşan gazeteciliğinden çok farklı; olgun, dürüs, ahlâklı bir gazetecilik yapıyor...
ADNAN BERK
OKAN
İkisi de 70 yaşın üzerinde...
Yani, "çok eski" ve hatta "yaşayan en eski" kuşak gazetecilerden...
Ne var ki birincisi her yazısını "önyargı ve karalama" amacıyla yazarken;
diğeri önceliği "kamu yararına" veriyor...
Kimler mi bunlar?..
Emin Çölaşan ve Uğur Dündar...
Çok yakın iki dost...
İkisi de Doğan Gurubu eski çalışanı...
İkisi de Sözcü'de yazarlık yapıyor...
Emin Çölaşan saygısız...
Ülkenin Başbakan'ına küçük adıyla hitap ediyor...
Hakaret etmekten hiç çekinmiyor...
Ama huyu bu...
Son 30 yılın Ecevit merhum hariç bütün başbakanlarına aynı saygısızlığı yapmış;
Tansu Çiller'den söz ederken ise sanki birilerinden "alıntı" yapmışmış gibi "orospu" diye yazmıştı...
Neyse, daha fazla uzatmayayım...
Onun çağdışı kalmış gazetecilik ve yazarlık anlayışını
Geleyim Uğur Dündar'a...
Siyasi ve sosyal görüşlerimizin hiç uyuşmaması "tam bir beyefendi" olduğu gerçeğini kabul etmeme engel değildir...
Nefret ettiği bir siyasetçiden bile söz ederken saygıyı elden bırakmaz...
Olaylara "bana nasıl yarar?.. Falanca siyasetçiyi nasıl aşağı çekerim" gözlüğüyle bakmaz...
Olayı haberleştirir veya yorumlarken kamu yararı gözetir...
Maselâ bugünkü Sözcü'de "Suriye faturasını halk ödüyor" başlığı altında yayımlanan makalesi Hükümet'i veya Başbakan'ı aşağılamak değil;
uyarmak, bir acı gerçeği kamuoyuyla paylaşmak amacıyla yazılmış belli ki...
Suriye ile savaşmadığımız halde ekonomimizin savaşın verebileceği tahribata uğradığına dikkat çekiyor...
Müzmin muhalifler gibi, daha önce Esad ailesi ve haliyle Suriye Devleti ile kurulan sıcak ilişkileri eleştirmiyor aksine o sıcaklığın doğru ama son bir yıldır uygulanan düşmanca politikaların yanlış olduğunu belirtiyor...
Yani...
Bir gazeteci/yazarın (muhalif veya muvafık) yapması gereken doğruyu yapıyor...
Ve...
Çok iyi bir dostu olmasına rağmen Emin Çölaşan gazeteciliğinden çok farklı; olgun, dürüst, ahlâklı bir gazetecilik sergiliyor...
Dedim ya...
Benim kendisiyle yıldızımın barışık olmaması; yaptığı doğru ve ahlâklı gazeteciliği takdir etmeme engel değil...
Keşke Emin de eleştirse ama bu ülke halkından az ya da çok oy almış siyasetçilere karşı saygılı olsa...
Yok efendim;
Uğur Dündar kadar olmasını beklediğim yok...
Ama hiç olmazsa onun yüzde onu kadar saygılı olsa...
Yani;
Siyasilere ve tabii ki ille de Başbakan Erdoğan'a şu "Tayyip" deme edepsizliğinden vazgeçse...
adnanberkokan@gmail.com
İkisi de 70 yaşın üzerinde...
Yani, "çok eski" ve hatta "yaşayan en eski" kuşak gazetecilerden...
Ne var ki birincisi her yazısını "önyargı ve karalama" amacıyla yazarken;
diğeri önceliği "kamu yararına" veriyor...
Kimler mi bunlar?..
Emin Çölaşan ve Uğur Dündar...
Çok yakın iki dost...
İkisi de Doğan Gurubu eski çalışanı...
İkisi de Sözcü'de yazarlık yapıyor...
Emin Çölaşan saygısız...
Ülkenin Başbakan'ına küçük adıyla hitap ediyor...
Hakaret etmekten hiç çekinmiyor...
Ama huyu bu...
Son 30 yılın Ecevit merhum hariç bütün başbakanlarına aynı saygısızlığı yapmış;
Tansu Çiller'den söz ederken ise sanki birilerinden "alıntı" yapmışmış gibi "orospu" diye yazmıştı...
Neyse, daha fazla uzatmayayım...
Onun çağdışı kalmış gazetecilik ve yazarlık anlayışını
Geleyim Uğur Dündar'a...
Siyasi ve sosyal görüşlerimizin hiç uyuşmaması "tam bir beyefendi" olduğu gerçeğini kabul etmeme engel değildir...
Nefret ettiği bir siyasetçiden bile söz ederken saygıyı elden bırakmaz...
Olaylara "bana nasıl yarar?.. Falanca siyasetçiyi nasıl aşağı çekerim" gözlüğüyle bakmaz...
Olayı haberleştirir veya yorumlarken kamu yararı gözetir...
Maselâ bugünkü Sözcü'de "Suriye faturasını halk ödüyor" başlığı altında yayımlanan makalesi Hükümet'i veya Başbakan'ı aşağılamak değil;
uyarmak, bir acı gerçeği kamuoyuyla paylaşmak amacıyla yazılmış belli ki...
Suriye ile savaşmadığımız halde ekonomimizin savaşın verebileceği tahribata uğradığına dikkat çekiyor...
Müzmin muhalifler gibi, daha önce Esad ailesi ve haliyle Suriye Devleti ile kurulan sıcak ilişkileri eleştirmiyor aksine o sıcaklığın doğru ama son bir yıldır uygulanan düşmanca politikaların yanlış olduğunu belirtiyor...
Yani...
Bir gazeteci/yazarın (muhalif veya muvafık) yapması gereken doğruyu yapıyor...
Ve...
Çok iyi bir dostu olmasına rağmen Emin Çölaşan gazeteciliğinden çok farklı; olgun, dürüst, ahlâklı bir gazetecilik sergiliyor...
Dedim ya...
Benim kendisiyle yıldızımın barışık olmaması; yaptığı doğru ve ahlâklı gazeteciliği takdir etmeme engel değil...
Keşke Emin de eleştirse ama bu ülke halkından az ya da çok oy almış siyasetçilere karşı saygılı olsa...
Yok efendim;
Uğur Dündar kadar olmasını beklediğim yok...
Ama hiç olmazsa onun yüzde onu kadar saygılı olsa...
Yani;
Siyasilere ve tabii ki ille de Başbakan Erdoğan'a şu "Tayyip" deme edepsizliğinden vazgeçse...
adnanberkokan@gmail.com