Türköne, 'çatı adayı'nı övdü mü yerdi mi?

Türköne, köşesinde Çatı adayı Ekmelettin İhsanoğlu'nu "Türkçe bilmeyen, diplomatik yetenekleri için sadrazam yapılan, 8 ay sonra da istifa eden" Tunuslu Hayreddin Paşa'ya benzetti

"Mesele Türkiye’nin ve bölgenin kaderini etkileyecek bir seçim olduğuna göre kişilerin rolünü bir kenara bırakıp tarihin hükmünü öne almak gerekir."  diyen Zaman yazarı Mümtazer Türköne, köşesinde çok ilginç bir benzetme yaptı. 

"Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, kişisel profili açısından Osmanlı sadrazamlarından Tunuslu Hayreddin Paşa’ya benzetiyorum." diyen Türköne, 8 ay sadrazamlık koltuğunda oturabilen, Türkçe bilmediği için padişahla bile tercüman aracılığı ile konuşan, Osmanlı'nın zor zamanlarında sadaret mührü teslim edilen Paşa'nın "Fransızcaya hakim ve diplomatik tecrübesi zengin,  Entelektüel bir devlet adamı" olduğunu anımsattı ve Hükümete yakın yazarların direktif beklemeden çatı adayına karşı bir kampanya başlattıklarını ancak, başarılı olmalarının çok mümkün olmadığını, "adam yıpratmada, itibarsızlaştırmada siyasete yerleşmiş bildik-tanıdık yöntemlerin Ekmeleddin Bey’e işlemesi çok zor" diyerek iddia etti.

İşte Türköne'nin yazısından çarpıcı bir bölüm:

TÜRKÇE BİLMEZDİ, PADİŞAHLA TERCÜMAN ARACILIĞI İLE KONUŞURDU

"Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, kişisel profili açısından Osmanlı sadrazamlarından Tunuslu Hayreddin Paşa’ya benzetiyorum.

Tunuslu Hayreddin Paşa (1820-1890) Osmanlı tarihinde, Türk-Osmanlı kültürüne yabancı, Türkçe bilmediği için padişah ile tercüman aracılığıyla konuşan tek sadrazam olarak tarihe geçmiştir. Mağrip kültürü içinde yetişmesine ve Arapça konuşmasına rağmen aslen Çerkes’tir.

TOPU TOPU 8 AY SADRAZAMLIK YAPABİLDİ

Sadrazamlığı 4 Aralık 1878’den 29 Temmuz 1879’a kadar, topu topu sekiz ayı bile bulmamıştır.
Bu kısa süre, Sultan Abdülhamid’in saltanatının ilk yıllarına, 93 Harbi felâketinin ferdasına, yani devletin büyük gailelerle boğuştuğu bir zamana tekabül eder. Berlin görüşmeleri, Saraybosna’nın Avusturya tarafından işgali ve istikraz meselesi, devleti çaresiz bırakan bu zorlu sorunlardan sadece birkaçıdır.

FRANSIZCAYA HAKİM, DİPLOMATİK TECRÜBESİ ZENGİN

Hayreddin Paşa’nın bu olağanüstü şartlarda sadarete getirilmesi çok doğru bir karardır. Fransızcaya hakim ve diplomatik tecrübesi zengindir. Entelektüel bir devlet adamıdır: “Akvamü’l-Mesâlik” isimli eseri, İslâm dünyasının Batı ile karşılaşmasının yol açtığı problemleri konu alan ve reform alanlarını sıralayan türünün ilk örneklerinden biridir.

DÜRÜST, AHLAKLI, PRENSİP SAHİBİ, VATANPERVER

Kişiliği hakkında bütün kaynaklar müttefiktir: Tunuslu Hayreddin Paşa dürüst, ahlaklı, prensip sahibi vatanperver bir devlet adamıdır. Nitekim sadaret görevinden, Payitaht’ta dönen entrikalarla baş edemediği ve yapayalnız kaldığı için kendisi istifa etmiştir.

Ekmeleddin Bey’i, Arap kültürüne derinlemesine vukufundan, Batı’yı hakkıyla bilen bir entelektüel ve ilim adamı olmasından ve Türkiye’nin iç politikasına uzaklığından ve ahlâkî standartlarından dolayı Tunuslu Hayreddin Paşa’ya benzetiyorum. Ama asıl mukayesenin, bütün bu kişisel özelliklerin dışında yer alan tarihsel şartlarla yani onun karşısında duran talihle yapılması lâzım. Mesele talih olunca, kişilikler sadece gerekli şartları sağlıyor ama yeterli şartlar hakkında daha fazla dinamiğe bakmamız gerekiyor.

EKMELEDDİN BEY'E BİLDİK YÖNETMELERİN İŞLEMESİ ZOR

Hükümet medyası ve kalemşörleri, Erdoğan’ın rakibi olduğu için İhsanoğlu’na karşı “saldır” komutunu beklemeden insiyakî olarak kampanya başlattılar; ancak kulp takmakta zorlanıyorlar. 10 Ağustos’a kadar bu zorluk devam edecek. Bu zorluğun sebebini kavramaları çok güç; çünkü adam yıpratmada, itibarsızlaştırmada siyasete yerleşmiş bildik-tanıdık yöntemlerin Ekmeleddin Bey’e işlemesi çok zor.

 

MÜMTAZER TÜRKÖNE'NİN TÜM YAZILARI