Türkiye'nin iyi giyinen gazetecileri kimler?
Sayım Çınar, "Türk medyasında iyi giyinen gazeteciler denildiğinde aklınıza kimler geliyor?" diye sordu, TGSD Başkanı Şeref Fayat cevap verdi.
Moda sektörüne olduğu kadar Türkiye’nin uluslararası tanıtımına da önemli katkılar sağlayan İstanbul Moda Konferansı’nın dokuzuncusu, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) ev sahipliğinde 12-13 Ekim tarihlerinde Four Seasonsİstanbul At the Bosphorus Hotel’de yapılacak.
Sayım Çınar, ülke olarak zor günler yaşadığımız budönemde dünya moda sektörünün önde gelen isimlerive önemli markaların katılacağı konferansın hazırlık çalışmalarını, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün geldiği noktayı, ihracattaki gelişmeleri ve yeni pazarları TGSD Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Fayat ile konuştu.
Türkiye’nin, özellikle de İstanbul’un biraz daha moda endüstrisini konuşması gereken bir noktaya geldiğine işaret eden Şeref Fayat, “Artık İstanbul’un markasını sattığı, modayı ürettiği ve modayı tanıttığı bir yer olmasını istiyoruz” dedi.
Türkiye'nin iyi giyinen gazetecileri sorusuna Şeref Fayat, "Ben Ertuğrul Özkök’ü çok beğeniyorum. Spor giydiği zaman da, klasik giydiği zaman da kendine özgü bir tarzı olduğunu ve kendine yakıştırdığını düşünüyorum. Birkaç kez pantolonlarını nereden aldığını bile sordum, sağ olsun cevap verdi. Güneri Cıvaoğlu güzel giyinen bir gazetecidir" cevabı verdi.
Siz moda sektörüne yön veren bir iş yapıyorsunuz ve bu yıl, İstanbul Moda Konferansı’nın 9’uncusunu gerçekleştireceksiniz. Nasıl bir hazırlık dönemi geçirdinizbu konferans için?
Aslında artık geleneksel hale gelen, bu sene 9’uncusunu yapacağımız konferansımız uluslararası takvimde değil belki ama gerçekten çok beklenen ve ne zaman yapılacak diye sorulan bir konferans haline geldi. Dolayısıyla konferansın yapılmasında veya içerik oluşturulmasında pek sıkıntı yaşamıyoruz.
Bugüne kadar şu an Türkiye’de olan, olmayan ama herkesin bildiğine emin olduğumuz dünyaca ünlü çok önemli misafirleri konuk ettik. Bunlar çoğunlukla firma sahipleri, CEO’lar veya kreatif direktörlerdi, şirketlerinin kuruluş hikayelerini anlattılar. İstanbul Moda Konferansı, gerçekten aranan ve beklenen bir konferans haline geldi.
Peki, ne yapıyoruz burada? Türkiye, özellikle de İstanbul biraz daha moda endüstrisini konuşmamız gereken bir noktaya geldi. Artık İstanbul’un emek-yoğun, yani çok büyük emeklerle sektörün temel ürünler ürettiği bir yer değil demarkasını sattığı, modayı ürettiği, modayı tanıttığı bir yer olmasını istiyoruz. Zaten İstanbul Fashion Week’le aynı haftaya denk gelmemiz biraz da bu konferansa bir sinerji kazandıracak. Son iki yıldır özellikle denk getiriyoruz. Geçen yıl da böyleydi.
Hazır giyim tüketiminde dünyada bir artış söz konusu değil mi?
Kesinlikle. Hazır giyim tüketimi, mal ticareti dünyada çok fazla büyümese de özellikle ana pazarımız olan Avrupa’nın talebinin artması bizi de pozitif etkiliyor. Örnek vermek gerekirse, ihracatta Türkiye hala eksideyken hazır giyim ve otomotivin sadece artı olduğunu, burada da Avrupa’nın çok önemli bir pazar olduğunu ve bu artışı Avrupa’nın sürüklediğini söylemek istiyorum. Ama artışlarımızın artık miktar bazında değil de yer bazında olmaya başladığını görüyoruz. Yani, bundan sonra Türkiye, markalı, moda ürünlerini ve hem kumaş hem de konfeksiyon anlamında endüstriyel tasarımlarını üreterek satan konuma gelecek. Şu an 26 dolar olan kilogram ihracat rakamlarımızı da 60-70 dolarlara çıkarmak istiyoruz. İstanbul’un özellikle buna öncülük edeceğini düşünüyoruz.
Peki, Türkiye’nin dünya modasındaki yeri nedir? Özelikle Türk sinemasına baktığımızda moda ile ilgili filimler çok az. En son Adana Film Festivali’nde ‘Dar Elbise’ diye bir film izledim. Filmde, moda defilesi yapmak isteyen bir kızın hikayesi vardı. Sizce sinemada da moda ile ilgili filmlerin çekilmesi gerekmiyor mu?
Geçtiğimiz yıllarda tasarım, mimari vb. konulu filmler oldu, gençlerin çok fazla mimar olmaya heveslendiğini görüyoruz. Gerçekten toplumu, gençleri yönlendirmek için moda ve gündemleriyle ilgili filmler çekilmeli. Biz biliyoruz ki Amerika hayranlığı Amerikan filmleriyle oluştu. Şu an Türkiye’nin komşu ülkelerdeki filmleriyle çok önemli bir tanıtım yaptığımızı düşünürsek, gençleri özellikle hangi sektöre ilgi duymasını sağlamak istiyorsak o yöndeki filmlerle ve dizilerle onları beslemek ama doğru beslemek çok önemli. Kesinlikle katılıyorum.
Bu konferanslardan sonra ihracat artışı umutları artırdı değil mi?
Mutlaka. Şu an özellikle 15 Temmuz’dan sonra müşterilerimizin Türkiye’ye ziyaretlerinde çok önemli sıkıntılar yaşıyoruz. Güvenlik problemi olduğunu düşünüyorlar. OHAL kapsamında olduğumuz için seyahat sigortaları yapılmadığından bahsediliyor. Dolayısıyla bu dönemi çok daha proaktiv olarak, biz onlara giderek, çok daha fazla seyahat yaparak geçiriyoruz. Henüz onların gelmemesinin işimize negatif bir etkisi olmamakla beraber bir endişeyi de beraberinde taşıyoruz. Orta ve uzun vadede bunların şu anki tavırları, acaba gelecek planlarında Türkiye’deki alımlarını düşürecekler mi, açıkçası bunu merak ediyoruz .
Bu yılın 9 ayı çok gergin geçti, bu durum bütün sektörleri etkiledi. Siz bu kadar çok zor günler geçirdiğimiz bir dönemde böyle bir konferans yapma başarısını gösteriyorsunuz.
Evet, büyük bir şans bizim için diyebilirim. Geçen yıl da ekim ayında düzenlediğimiz konferansın hemen bir hafta öncesinde Ankara’da bombalama olayı olmuştu. Çok endişelendik konuklarımız gelmeyecek, iptaller olacak diye ama inanın hiç iptal olmadı. Bu sene de öyle. Birbirinden değerli konuklarımız var, bir iki değişiklik haricinde herhangi bir iptal olmadı. Sektörün böyle zamanlarda bu tür etkinliklere özellikle ihtiyacı var. Bunları bugünlerde yapmazsak, iyi zamanda herkes zaten düğün bayram. Böyle zor zamanlarda biz yılmadan, hiçbir şeyi iptal etmeden bu organizasyonu gerçekleştireceğiz. Ki çok telkin geldi bize, emin misiniz, bu yıl olur mu diye… Çünkü OHAL süresi içerisinde kalıyor. Sanıyorum OHAL’in ilk dönemi ekim ayı sonu gibi bitecek. Biz onun içinde kalan bir konferans düzenliyoruz. Dolayısıyla çok fazla şamata yapmadık bu anlamda ama işimizi yapmamız için bu konferans önemliydi.
Özellikle ikinci gün yaptığımız B2B İkili İş Görüşmeleri sektörde yeni işbirlikleri kazandırmak adına önemli. Asılyazarkasa orada çalışıyor, yani ticaret orada oluyor. Geçen yılı örnek vermek gerekirse, bin civarında randevu yapıldı. Bu sene de buna benzer randevu sayısına ulaşacağımızı düşünüyorum.
Bu konferanslara devlet büyükleri de katılıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan geçen yıllarda katılmıştı.
Evet. Üç kez Sayın Cumhurbaşkanımızın, o zaman Başbakandı, açılışı oldu.
Geçtiğimiz yıllarda ikili iş görüşmelerinde yeni işbirlikleri yapıldı, imzalar atıldı. Neler oldu?
Bunu birebir firmalar bazına indirgemek ve onları size söylemem çok zor ama şu an misafirlerimizin, yurtdışından alım ofislerinin gelmediği bir ortamda, biz bugün kesinleşmiş 46 alım grubunu üreticilerle buluşturacak randevuları almaya başlamış durumdayız. Yani, birçok alım grubunun Türkiye’ye alıcılarını yollamadığı bir dönemde, Türkiye’de yerleşik veya dışarıdan 46-47’ye yakın bir alım grubunun bağlantı yapmadan Türkiye’de oluyor olması bile tek başına çok önemli. Bunların işe dönüşmemesi söz konusu olamaz, çünkü geçtiğimiz yıllarda bunun çok güzel örneklerini ve geri dönüşlerini yaşadık.
TGSD’nin faaliyetleri nelerdir tam olarak? Buorganizasyon dışında daha pek çok şey yapıyorsunuz değil mi?
TGSD, Türkiye’nin en eski sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. Bu sene aynı zamanda 40. kuruluş yıldönümünükutluyoruz. TÜSİAD’dan sonra tamamen sivil toplum kuruluşu olan en eski dernek. Türkiye’de tekstilin ve hazır giyimin gelişmesinde TGSD’nin çok önemli kilometre taşları var. Kısa bir örnek vereyim; kurulduğumuzda 46 milyon dolar ihracat yapan bir hazır giyim ülkesiyken, bugün 17 milyar dolar ihracat yapan bir ülke konumuna geldik ve şu an benim üyelerimin birçoğu tek başına o günkü Türkiye’nin ihracatından fazla ihracat yapıyor. Sektörün gelişmesinde, Türk hazır giyim ve tekstilinin tanıtılmasında ve Avrupa’da temsilinde önemli katkıları var. Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Organizasyonu’nda (EURATEX) yönetim kurullarında Türkiye’yi hazır giyimde temsil ediyoruz. Bütün dünyada Türkiye hakkındaki bilgileri TGSD’den alıyorlar. Özellikle bizim sivil toplum kuruluşu olmamız, TGSD’yi yurtdışında çok daha saygın, çok daha itibarlı kılıyor. Geçmişte çok değerli başkanlarımız ve onların çok önemli katkıları var. İki dönem, hem Hasan Arat hem de Umut Oran dönemlerinde bizim çatı kuruluşumuz dediğimiz International AccreditationForum’da (IAF) federasyon başkanlıkları yaptılar. Bunlar da Türkiye’nin temsilinde çok önemli kilometre taşlarıydı.
Bu dönem Irak’a ihracatımız büyümüş. Sektör açısından bu çok önemli bir gelişme değil mi?
Çok önemli. Şu an ölçek olarak çok önemli değil belki ama yüzdesel büyümeleri katlanarak artıyor. Tabii biz resmi ihracat rakamlarını biliyoruz. Irak’a bunun haricinde de bir takım ürünlerin gittiğini tahmin ediyoruz, diğer bölgelere olduğu gibi. Özellikle İran çok önemli bir pazar, çok geniş bir nüfusu var. İran’daki şansımızın oraya markalı ürünlerle ihracatımızın çok daha yoğun yürüyebilme kapasitesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü orada da bir üretim var ve rekabetçi. Türkiye’nin oradaki markaların malını üretmekten ziyade, kendi markalarını oraya mağaza açarak veya toptan satarak büyümesi çok daha olası. Zaten de şu an öyle yapılıyor.
Peki, yapılacak konferansa medyanın ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Çok yoğun bir ilgi var.
Bu ilgiden memnun musunuz?
Kesinlikle. Çünkü bu ilgi bizim şevkimizi artırıyor ve tekrar seneye daha iyisini yapmak adına motive ediyor. Bu anlamda herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Sağ olsunlar hem medya takip şirketlerimiz hem PR şirketlerimiz bu anlamda çok çalışkanlar, çok iyi öneriler, projeler getiriyorlar. Sizin de dediğiniz gibi bu haftadan sonra çok yoğun bir tempoyla tanıtıma devam edeceğiz.
Bu seneki konferansta geçmiş yıllara nazaran özel bir şey var mı?
Biz özellikle bu konferansta katılımcılara, yani bu üreticiler olabiliyor, tasarımcılar olabiliyor, marka yaratmak isteyenler olabiliyor, tüm katılımcılara bu heyecanı verecek doneler vermek istiyoruz. Dünyaca ünlü bir modacı geliyor, kendi hikayesini anlatıyor, ben böyle bir marka yarattım diyor. Çok önemli bir tedarikçi geliyor, ben önümüzdeki yıllarda bunları alacağım, bu planları yapacağım diyor. Hemen herkes ona göre gardını alıyor. Çünkü genelde bizim ziyaretçilerimiz üreticiler, modacılar, marka yaratmak isteyenler ve mağazacılar. Hugo Boss’dan geçen sene büyük marka, büyük trend olmanın hikayesini dinlediler. Bu sene Tory Burch’ünKreatif Direktörü Cecile Renna’dan birkaç yılın içerisinde 1 milyar dolar ciroya nasıl ulaştıklarını duyacaklar. Çok önemli teknolojik gelişimleri ve yenilikleri öğrenecekler. Mesela, Modanın 3D oturumu var. Burada gerçekten teknolojinin modanın neresine geldiği, artık 3 boyutlu olarak bir ürünü tamamen mankene giydirip, öyle satacağımızı gösterecekler. Bunu mankenlerin üzerinde göreceğiz. Siz şu rengi ve şöyle bir kalıp istiyorum dediğinizde hemen bilgisayarda giydirip, onu skype’yle müşterinize sunacaksınız. A tamam, bunun bir beden büyüğünü, küçüğünü, bunu alıyorum falan diyebileceksiniz. Bu kadar hızlanıyor.
Yine, genç modacı adaylarına feyz vermek adına çok önemli modacı konuklarımız var. İstanbul Moda Akademisi (MA)Direktörü Seda Lafçı’nın moderatörlüğünde Mehtap Elaidi, Ümit Ünal, Bora Aksu gibi moda tasarımcıları konuşacaklar.
Son olarak, Türk medyasında iyi giyinen gazetecilerdenildiğinde aklınıza kimler geliyor?
Ben Ertuğrul Özkök’ü çok beğeniyorum. Spor giydiği zaman da, klasik giydiği zaman da kendine özgü bir tarzı olduğunu ve kendine yakıştırdığını düşünüyorum. Birkaç kez pantolonlarını nereden aldığını bile sordum, sağ olsun cevap verdi.
Güneri Cıvaoğlu güzel giyinen bir gazetecidir.