Turgut'dan bir fotoğrafla medya analizi!
Serdar Turgut bugün Medya patronluğunun zorlukları ve 'Gazeteci - Patron ilişkisi'ni ele almış. Ama dayandığı örnek çok çarpıcı.
GAZETECİLER.COM - Serdar Turgut bugün önemli ve ilginç bir konuyla karşımızda. Medya patronluğunun zorlukları ve 'Gazeteci - Patron' ilişkisi! Malzeme çok güçlü anlayacağınız gibi. Ama Turgut farklı bir yöntemle konuyu analiz etmiş. Bir fotoğraf koymuş önümüze. 1970'li yıllarda Washington Post gazetesinin patronu ve önemli gazetecilerini aynı karede buluşturan bir fotoğraf. İşte o fotoğraf o kadar çok şey anlatıyor ki bilemezsiniz. Nasıl mı? Serdar Turgut'dan o zaman...
"(...)
Şimdi mesleğimizin bazı iç dinamiklerinin sadece Türkiye ile
kısıtlı olmadığını ve bazı eğilimlerin global olduğunu gösterecek
bir fotoğrafın analizini yapacağım.
Bu fotoğraf, Watergate skandalının yaşandığı yıllarda, bu skandalın
üstüne büyük enerji ile giden, adım adım Başkan Nixon'un suçunu
ispatlamaya başlayan ve devletin tüm birimlerinin öfkesini üzerine
çeken Washington Post gazetesinde 1973 yılının ağustos ayında
çekildi.
Bu fotoğrafı dikkatle analiz ettiğimizde patron-gazeteci
ilişkilerinin dinamiği üzerine çok ilginç sonuçlara
varabileceğiz.
Fotoğrafta sol başta oturan Katherine Graham, gazetenin
sahibesi. Sonra soldan sağa ayaktakiler Carl Bernstein ve Bob
Woodward. (Gazetecilikleri filmlere konu olan efsanevi iki
gazeteci). Sonra ayaktaki üçüncü kişi Woodward ve Bernstein'ın
günlük rutinde yöneticisi olan Howard Simons (Managing editor), en
sağda oturan yine efsanevi yayın yönetmeni Ben Bradlee.
Vücut lisanlarına, pozisyonlarına ve surat ifadelerine bir bakın
bunların.
Sahibe Katherine Graham, büyüklüğü bilinen, olmuş bir 'Patroniçe'.
Devletin tüm baskısına gazetecilik uğruna dayanıyor. Çok köklü bir
aileden geliyor ve de çok zengin ama bu fotoğrafta surat ifadesi
hiç de mutlu değil. Hatta kızgın bakıyor gibi gözüküyor. Ünlü
muhabirlerine, 'Sizin gazeteciliğiniz yüzünden başıma gelmeyen
kalmadı' der gibi.
Ayaktaki gazeteciler ise çok neşeli. Kimbilir o gün ne büyük manşet
bulmuşlar, 'Patroniçe'nin sorunları umurlarında bile değil. Üçü de
'Patroniçe'ye bakmıyor bile. Onların tüm konsantrasyonu yayın
yönetmeni üzerinde. Bu da bir noktaya kadar doğal. Çünkü bu zorlu
işin içinde, her gün bir aradalar. Ama onlar aralarında konuşup
eğlenirken, 'Patroniçe'nin kendisini yalnız ve dışlanmış
hissetmemesi, 'Ben bu kadar risk alıyorum, bunlar hiçbir şeyi
umursamadan neşeliler' diye biraz kızmaması mümkün mü? Bunu
beklemek insani mi? Nitekim surat ifadesinden anlaşılıyor ki; biraz
kızmış ve bir şey söylemeden kendisini tutuyor gibi.
Yayın yönetmeninin işi en az 'Patroniçe' kadar çok zor burada.
Gazetecilerle konuşup onlarla neşelenmek zorunda. Çünkü hiçbirisini
üzmek istemiyor ama 'Patroniçe'yi de üzmemek zorunda. Bu nedenle
yayın yönetmeni, gazeteciler gibi ayakta değil, oturuyor.
'Patroniçe'ye ne çok yakın ne de çok uzakta. Gazeteciler kadar
neşeli gülemiyor, tavrını ayarlamak zorunda. Gazeteciler odadan
çıkınca belki de 'Patroniçe'yi de neşelendirmek, güldürmek
zorunda.
O odada çok hassas dengeler var. Bir kişiden küçük bir yanlış
hareket, laf olduğunda tüm zor denge aniden çökebilir ve gazetenin
geleceği bile riske atılabilir.
Tabii hepsi de dayandılar. Sonunda Benstein ve Woodward gazeteci
olarak tarihe geçti. Ben Bradlee hala daha büyük yayın yönetmeni
olarak anlatılıyor. Katherine Graham ise o gün sabretmesinin, bazı
sıkıntıları içine atmasının karşılığını, 'Patroniçe' olarak, şeref
ve onur payeleri alarak, ailesinin saygınlığını daha da artırarak
ve tarihe geçerek aldı.
Bu fotoğrafın sonu mesleğimiz açısından çok da hayırlı oldu."