Turgut; Gül, Erdoğan ve Gülen'den nefret mi ediyor?..

Erdoğan'a, Gül'e ve Gülen Hareketi'ne destek verdiği herkesçe bilinen birilerini de yanlarına çekmeliler... Meselâ, Taha Akyol...

ADNAN BERK OKAN

Medyamızda ve ille de anlı/şanlı köşe yazarlarımız açısından öylesine "alışık olmadığım" bir durum ki...
İster istemez şaşırdım...
Gerçi meslektaşım kendisinden her zaman beklenen bir davranış sergiliyordu ama dedim ya, "alışık olmadığım" bir "olağanı" yaptığı için şaşırttı beni...
Kim mi bu meslektaşım?..
Serdar Turgut?..
Ne mi yapıyor?..
yanlış anlaşılmış olabileceği kuşkusuyla o makalesinde yer alan bazı "tespit" kimisiyse "temenni" olan görüşlerini

Ne yazmış bir gün önce Serdar?..

Yukarıda link verdim, daha geniş bir biçimde öğrenebilirsiniz...
Ama özü şu...

Farkındasınız...


Gülen Hareketi'nin kimi sözcüleri ve hatta Gülen, Başbakan'ı isim
vermeden de olsa eleştiriyorlar...

Ve hemen akabinde...
Erdoğan ile Ak Parti Hükümeti'nin iflah olmaz düşmanları
klavyelerinin başına geçip şunları yazıyorlar:
"Cemaat ile Hükümet arasında çatlak!"..
"Cemaatin sözcüsü olarak bilinen falanca kişi Hükümeti ve başbakan'ı topa tuttu!"
"Gülen, 'bu benim ustalık dönemim' diyen Erdoğan'ı eleştirdi"...
Yahu arkadaşlar!..
"Demokrasi" dediğiniz nedir?..
"Eleştirme özgürlüğü" değil midir?..
Yani...
Bir insan bir başkasını veya kurumu eleştirince eş zamanlı olarak aynı kişiden veya kurumdan nefret etmek mecburiyetinde mi?..
Nazım'ın dediği gibi ya da...
"Yani, sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?"
İnsan bazen karşılıksız da sever...
Ve bunun hiç sakıncası yoktur...
Ve insan bazen en sevdiği kişi veya kurumu da eleştirir...
Bunun da sevgiyi sonlandırma gibi bir şartı olmaz, olamaz...
Demek istemem şu...
Ne Gülen'in veya sözcülerinden birisinin Hükümeti ya da Erdoğan'ı eleştirmesi ayıptır...
Ne de Serdar Turgut'un...
Eleştirmek "kötülemek" değildir...
Eleştirmek mevcut sevgiden, saygıdan, inançtan bir şey alıp götürmez...
Haaaa...
Eleştirilen kişi ya da kurum eleştiriden alınırsa; ayıplanacak olan eleştiren değil, eleştirilendir...


Dünya alem biliyor ki...
Ak Parti Hükümeti halkoyuyla düşürülemez...
Askeri darbeler de artık tarih oldu...
Eeee...
Ne yapılmalı ki hem bu hükümetten ve hem de Erdoğan'dan kurtulmalı?..

Söyleyeyim:
Öncelikle Gül ve Erdoğan'ın arasına "NİFAK" sokulmalı...
Parti içinde daha şimdiden "Başbakan kim olacak?" kavgası çıkarılmalı...
Sonra?..
Gülen Hareketi'nin de zaten Hükümet'ten desteğini çektiğine kamuoyu ikna edilmeli...

Ama...
Bunları sadece muhalif medya ve yazarlarla yapmak inandırıcı olamaz...
O halde?..
O halde?..
Erdoğan'a, Gül'e ve Gülen Hareketi'ne destek verdiği herkesçe bilinen birilerini de yanlarına çekmeliler...

Meselâ, Taha Akyol...

Ve...
Aynen de öyle oldu...

Taha Akyol, hem de Erdoğan'ın tam da tıbbi bir operasyon geçirdiği için evinde istirahatta olduğu bir süreçte çekti bombanın pimini...

Müzmin muhalifler durur mu?..
Akyol'un (iyi niyetli olduğuna inanmak istiyorum ama patronunun kötü niyeti öylesine tescilli ki) o yazısından yola çıkarak tartışmayı alevlendirdiler...
Tabii bu arada (ki Başbakan'ın gerçekten de Devlet Adamı olarak büyük hatası; siyasetçi olarak ise el mecburu) "Şike Yasası"ndaki dramatik ceza indirimleri de girince işin içine, çift kaymaklı ekmek kadayıfı durumu oluştu...
Eş zamanlı olarak da Gülen Hareketinin Erdoğan ve Hükümetle aradaki ipleri atmaya hazır olduğu yalanını yaydılar...


Serdar da o yazılardan, aldığı duyumlardan etkilenmiş olmalı...
Önümüzdeki süreçte Gül - Erdoğan çatışmasının (şike yasası nedeniyle) gün yüzüne çıkabileceği kuşkusuna kapıldı...
Ve...
(Belli ki) o kuşkusunun gerçekleşme ihtimali olabileceği korkusuyla yazdı makalesini...

Yani...
Gül - Erdoğan çatışmasından "medet" umanların belindeki boş fişekliklere hiç istemediği halde kurşun koymuş gibi oldu...

Ve sonra...
Ne kadar iyi niyetli bir akıl yürütme olsa da yazdıkları, gördü ki o makalesiyle hiç istemediği halde kimileriyle "yol arkadaşlığı" yapmış olacak..
Bugün (09.12.2011) kendisini tekzip etme gereğini duydu...

Bunu o kadar samimi yapıyor ki Serdar; insan saygı duyuyor...
İşte alışık olmadığım/ız da bu "kendi kendini tekzip" durumu...
Lütfen itiraf edelim...
Bugün medyamızda kendisini tekzip edebilecek olgunlukta kaç yazarımız var?..
Bir elin parmak sayısından fazla mı?..
Tabii ki değil...

Serdar bugünkü Gazete HT'de "Oynanan bu oyunun içinde olmam" başlığı altında yayımlanan makalesinde, bir gün önceki iyi niyetli akıl yürütmesinden kimsenin kendisine "mama" çıkarmaması gerektiğini yazıyor...
Kötü niyetlilerle "yol arkadaşı olma" ihtimalinden çekindiği için de açıkça kendisini tekzip ettiğine dikkat çekiyor...

Şimdi merakla bekleyeceğim...
Bakalım Taha Akyol da Serdar'ın gösterdiği olgunluğu gösterebilecek mi?..
Bakalım zamanlamasının "yanlış" olduğunu itiraf edip; halen o makalesine dayandırılarak ve o makalesi referans gösterilerek sürdürülen tartışmaların "abes" olduğunu yazabilecek mi?..
Umarım bunu yapar...
Aksi halde bu "kötü niyetli" tartışma kolay beri kapatılmayacaktır...

adnanberkokan@gmail.com