Turgay Ciner'e açık mektup
Türkiye'de "Dedikoduya" ve "haksız Rekabete dayalı" gazetecilikten en çok acı çekenlerin başında geliyorsunuz...
ADNAN BERK OKAN
Sayın Turgay Ciner;
Kökeniniz gazetecilik değil ama son
yıllarda Türkiye'nin en etkin medya patronlarından
birisiniz...
Ve...
Türkiye'de "Dedikoduya" ve
"haksız Rekabete dayalı" gazetecilikten en çok acı
çekenlerin başında geliyorsunuz...
Sizi yok etmeye çalışan Doğan medyasında
yayımlanan elleriniz kelepçeli fotoğrafları ve onurunuzu kıran
yakıcı yıkıcı yorumları (ki bunların en ağırlarını Fatih Altaylı
yazmıştı) unutmuş olamazsınız...
Ne var ki şimdi sizin gazeteleriniz, size yapılanların bin beterini
başkalarına yapıyor...
O halde önce biraz gazetecilik dersi...
Sayın Ciner;
"Gazetecilikte temel işlev, gerçekleri bulup bozmadan,
abartmadan ve hiçbir baskının etkisi altında kalmadan ve
edinilebilen tam bilgiyle kamuoyuna iletmektir.”
Kabul
mü?..
Peki…
“Gazeteci, mesleki çalışmalarını her türlü çıkar ve nüfuz
ilişkisinin dışında tutar.”
Bu da kabul mü?..
Eyvallah!...
Peki, buna ne diyorsunuz:
“Gazeteci, düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü
sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile
kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı yayın
yapamaz.”
Teşekkürler ve tebrikler…
Bir dakika, bir dakika bitmedi…
Ya şu ilke nasıl:
“Gazeteci, inandırıcı makul nedenler göstermedikçe hiç
kimseyi, yasaların suç saydığı eylemlerle itham
edemez.”
Aynı fikirde miyiz?..
Hay dilinize sağlık…
Ve en son şu ilke:
“Sanıkların, suçluların akrabaları ve yakınları, olayla
ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği
bulunmadıkça teşhir edilemez.”
Tabii
“kabul” ya…
Çünkü bunlar her bir gazetecinin mesleğe başladığı ilk gün yerine
getireceğine yemin ettiği ilkelerden sadece birkaçı…
Ama sizin gazetenizi yönetenler öyle yapmıyor...
Öyle yapmadığı gibi çok daha fenalarını yaparak mesleğimize can
çekiştiriyor...
Haberleri unutup, dedikoduya
koşuyorlar…
Gazete yönetiminiz;
Hakkari'de 5 yaşını geçmeyen üç çocuğumuzun
bulunduğu eve biber gazı sıkan polislerle ilgili haberi görmezden
geliyor…
Mayına bastıkları için şehit olan 1 ve yaralanan 4 erimizle ilgili
habere iki satır yer veriyor...
Ama…
Kamuoyun gündeminden düşen bir olayla ilgili bir habere yarım sayfa
harcıyor...
Bunu yaparken:
“Gazetecilikte
temel işlev, gerçekleri bulup bozmadan, abartmadan ve hiçbir
baskının etkisi altında kalmadan ve edinilebilen tam bilgiyle
kamuoyuna iletmektir” ilkesini hiçe sayıyor…
Ve hatta bir de üstüne üstlük; mesleki çalışmaları her türlü çıkar
ve nüfuz ilişkisinin dışında tutmaları gerektiğini unutuyorlar…
Ne dediğimi anlamışsınızdır...
Sayın Turgay
Ciner;
İşim kişilerle değil...
Hele kurumlarla hiç değil.
Gazetecilik ahlâkını ve ilkelerini yerle bir edenlerle
mücadelem...
Gazetecilik gibi kutsal bir mesleği, kişisel çıkarlarına âlet
edenlerle...
Kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen olayları, destekledikleri şirketlerin
lehine, kösteklemek istedikleri şirketlerin de aleyhine
kullananlarla...
Zamanında sizin o fotoğraflarınızı yayımlayanlarla sizi hiç
tanımadığım halde mücadele edişim de bu amaçlaydı...
Gazeteniz manşet atıyor:
"İçinde 700 bin Euru bulunan çantanın görüntüleri
silindi".
Haberin içeriğini okuyorum yok böyle bir
şey...
Ya ne var?..
Müşteki avukatının iddiası ve kovuşturmayla ilgili bilgiler
var...
Peki içinde para olan çanta var mı?.
Evet
var...
İçindeki para ne kadar?..
Hazirunun ve çantanın sahibine göre 20 bin Dolar
kadar...
Sayın Turgay
Ciner;
TMSF'ye her ay 15 milyon dolar
borç ödeyen, ödeyebilen bir şirketin büyük ortaklarından
birinin evindeki çantada bulunan 20 bin dolar
(velev ki 700 bin dolar) kamuoyu için, yaşadıkları eve biber gazı
sıkılan ve yaşları beşi geçmeyen üç çocuktan daha mı önemli?..
O 20 bin doları sadece dedikoduya dayanak yapıp 700 Bin Euro olarak
yazmak ilkeli gazetecilik mi?..
“Gazeteci, inandırıcı makul nedenler göstermedikçe hiç
kimseyi, yasaların suç saydığı eylemlerle itham edemez”
ilkesini niçin çiğniyorsunuz?..
Hem de ortada sadece tek taraflı bir suçlama olduğu buna karşılık o
suçlamanın da henüz kovuşturma sürecinde olduğunu bildiğiniz
halde…
Sayın Turgay Ciner;
Gazetenizi çıkaran ekip hem de feci bir oyunun içine çekilerek
kullanılıyor…
Hem de gazeteciliğin en temel ilkelerinden biri olan;
“Sanıkların, suçluların akrabaları ve yakınları, olayla
ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği
bulunmadıkça teşhir edilemez” kuralını çiğneyerek
kullanılıyor…
Yöneticileriniz, bir işadamına gıcık”
kapabilir.
Hatta, o işadamını yok etmek isteyen bir başka işadamı dostlarını
çok sevebilirler ama...
O şirketlerde çalışan 5 binden fazla emekçiyi düşününsünler
hiç olmazsa...
Başbakan'ın işadamlarına, esnafa "hepiniz bir kişiyi işe
alsanız şu kadar kişi iş bulur" dediği bir süreçte, 5 bin
kişiye iş veren, tek suçu şüphelinin amcası olmak ve Rakı tekeline
kafa tutmak olan bir adama yaptıklarınıza bakar mısınız?..
İyi ama buna rağmen; “Sanıkların, suçluların akrabaları ve
yakınları, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması
için gereği bulunmadıkça teşhir edilemez” ilkesi niçin
unutuluyor?..
Bu ne kin?..
Bu ne nefret!..
Ekibiniz Adalet mi istiyor, yoksa birileri adına
intikam almak mı?..
Adlarına intikam almak istedikleri o birilerinin
"Maktüle" ve yakınları olmadığını anlamıyor
musunuz?..
Bundan sonrası yargının işi değil mi sayın Ciner?…
Yargıya ya güveneceğiz, ya güveneceğiz…
adnanberkokan@gmail.com