Tuncay Özkan köşeyi nasıl dönmüş?
Tuncay Özkan, elindeki kanalı sadece borçlarını ödeyebilmek için satmaz… Satmamıştır…
Akşam yazarı Tuğçe Tatari’nin
yazdıklarına kefil olmayız çünkü “Kulis” adı altında “dedikodu”
yazıyor…
Bu nedenle KANALTÜRK’ün satışı ile
ilgili yazdıklarına da şüphe ile yaklaşırız ancak…
Ortaya attığı iddianın yeni
olmadığını da söylemeliyiz…
Satışın yapıldığında daha
konuşuluyordu…
Zaten TV kanalları satışında her
zaman karşılaşılan bir yöntemdir…
Taraflar, aralarında 2 fiyat
üstünden anlaşırlar…
Birinci fiyat “gerçek
fiyat”tır…
İkinci fiyat ise “afişe
fiyat”…
Resmi bildirim afişe fiyat
üzerinden olur…
Ödemenin bir kısmı afişe fiyat
üzerinden ya banka havalesi olarak ya da banka çeki ile yapılarak
resmileştirilir…
Kalan bölüm ise nakit olarak
ödenir…
Kayıtlara girmez…
Bir şeyi daha biliriz ki Tuncay
Özkan, elindeki kanalı sadece borçlarını ödeyebilmek için
satmaz…
Satmamıştır…
Satmış olsaydı birlikte program
yaptığı ve hatta ateşe attığı dava arkadaşları onu terk
etmezlerdi…
Bir insanın dava arkadaşını terk
etmesi için ya büyük bir kazık yemesi gerekir…
Ya da ahlâk fukarası
olması…
Biz birlikte program yaptığı
arkadaşlarının ahlâklarına kefiliz…
Bu arada satışı bir kez daha
hatırlatalım:
Biliyorsunuz; Tuncay Özkan
Kanaltürk'ü Akın İpek'e satmıştı. Hatta bu satıştan sonra “biz kaç
lirayız” tartışmaları başlamış ve uzun süre satış gündemde
kalmıştı.
Tuncay Özkan “25 milyon dolara
satmak zorunda kaldık. O kadar büyük borcumuz var ki, ödedikten
sonra sadece 1 milyon dolar kalıyor” açıklamasında
bulunmuştu.
Tuğçe
Tatari’ye göre Tuncay Özkan Kanaltürk’ü 52
milyon dolara satmış…
Yine aynı çevrelerin dedikodusuna
göre 52 milyonluk satışın 24 milyonu borca gitmiş, gerisi Tuncay
Özkan'ın şahsi hesabına...
Bu satışın rakamı karşılıklı
anlaşmaya varılarak “25 milyon” diye açıklanmış…
Gerçekten böyle mi olmuş, dedikodu
mu bilemeyiz ancak…
TV satışlarında açıktan ödeme
yapmanın alışıldık bir durum olduğunu biliriz…