Tuna Kiremitçi'nin ‘Rus sevgili' itirazı!

Tuna Kiremitçi, Vatan'daki köşesinde "Medyada 'küçük' bir vandallık" başlıklı yazısıyla haberleri eleştirdi.

Tuna Kiremitçi, Vatan'daki köşesinde "Medyada 'küçük' bir vandallık" başlıklı yazısıyla haberleri eleştirdi.

 

Tuna KİREMİTÇİ / VATAN

Medyada “küçük” bir vandallık

Öyle garip ki, insan kızamıyor bile. Daha doğrusu, ne hissedeceğinizi şaşırıyorsunuz.

Bir yerde yazmışlar ki: “Tuna Kiremitçi’nin ‘Rus’ sevgilisi”... Niye Rus? Çünkü saçı sarı arkadaşımın.

Haber metnindeki “Rus” sözcüğünde de tabii o malum, salyalı vurgu...

Anna Ahmatova’nın milletiyle sorunum olmamakla beraber, tek bir Rus arkadaşım yok. Ama bu vandallık yüzünden özür dileyesim var Ruslar’dan.

Kimsenin benden ya da arkadaşımdan özür dilemeyeceğine de adım gibi eminim. Çünkü “haberi” hazırlayan kişi, farkında bile değil ne yaptığının. Zaten işin en vahim kısmı da bu “ne yaptığının farkında olmama” hali.

***

Benim başıma gelmesi değil mühim olan: Bir ülkede ırkçılığun tescillenmesi için mutlaka Ku-Klux-Klan kostümü giymiş adamların ortalarda dolaşıp “zencilerin” evlerinin önünde haç yakmasının gerekmediği.

Irkçılık ve gündelik faşizm, illa şehir meydanında yürüyen kara gömlekliler ya da “kara kafa” avına çıkmış Schutzstaffel birlikleriyle göstermez kendisini. Keşke öyle olsaydı.

Irkçı zihniyet, bir muhabirin kadınlar hakkında yazdıkları ve bunun kontrol edilmeden (ya da daha kötüsü, kontrol edilmesine rağmen) okura kadar ulaşmasında da kendisini gösterebilir. Nitekim, öyle de olmuş.

***

Haberi yazanın amacı, tanımadığı bir insana sırf saçı sarı olduğu için “Rus” diyerek, onun yanındaki kişinin erkekliğine hakaret etmek ve sonuçta bir tür tatmin... Buraya kadar tamam.

Ama aslında aynı anda bütün kadınlara, sarı saçlılara ve konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir millete, bence okul kitaplarına girmesi gereken bir hakarette bulunuyor, haberi yok.

Daha da fenası, o haberi oraya basanlar da bunu fark edecek durumda değil.

Aslında “Türkiye’de ırkçılık yoktur” diyen iyimser arkadaşların biraz olsun moralini bozması gereken, küçük ama hazin bir medya hikâyesi bu.

Şimdi gel de “Bizde ‘zencilere’ yapılmadığı için ırkçılık yok sanılıyor, halbuki âlâsı var” diyen edebiyat eleştimenimizi hatırlama.

Ben, bu haberi saklayacağım. İleride çocuğuma gösterip “Şimdi ne kadar şanslısınız, bir zamanlar zihinlerimiz işte bu haldeydi” demek umuduyla.