Tuna Kiremitçi Twitter'da öykü yazıyor!

Tuna Kiremitçi okurları ilginç bir edebiyat deneyimi yaşıyor bu günlerde. Çünkü Kiremitçi edebiyatta yeni bir form olarak da tanımlanabilecek bir iş peşinde.

GAZETECİLER.COM

Tuna Kiremitçi okurları ilginç bir edebiyat deneyimi yaşıyor bu günlerde. Çünkü Kiremitçi edebiyatta yeni bir form olarak da tanımlanabilecek bir iş peşinde. Ünlü yazar 140 vuruşla sınırlanmış tweet'ler halinde yazıyor öyüküsünü. Elbette Twitter'da. Son olarak öykünün adını verelim: Aşk vahşi bir köpektir

"Bana ilginç bir edebiyat deneyimi yaşatan ilk iki haftanın ürününü burada paylaşmak isterim.

“Ölmüşler” diyor: “İkisi de. Birbirlerini öldürmüşler. İçeriye git de gör”. Sonra yatağıma oturuyor, kulaklığını takıp Bowie dinliyor.

2. Benim de elimde bir kulaklık var. Bach cızırdıyor. Ama gidip o iki ölüyü görmek hiç istemiyorum. Çünkü onlar, annemle babam.

3. Kulağımızda walkman’le yaşıyoruz çünkü evde genellikle dayanılmaz sesler oluyor. Şimdiyse çıt yok. Aşkın tersine, ölüm uysal bir köpek.

4. Melek bağdaş kurmuş, Bowie dinliyor. Mavi gölgeli saçı, siyah ojesi ve dövmesi var. Bende olmayan her şey onda... Özellikle de güzellik.

5. Bu yorgun gözlerle on yedisinde bir kıza benzemiyorum. Ama Melek benziyor. O kadar farklıyız ki, İkiz olduğumuz anlaşılıyor hemen.

6. Melek benim yapamadıklarımı yapabiliyor. Çok sıkılırsa pencereden çıkıp gidiyor, sabaha kadar dönmüyor. Neler yaptığını anlatmıyor hiç.

7. Yaşadığımız cehennem sanki ona dokunmuyor. Melek o kadar güçlü. Bir o kadar yabancı ve genellikle zalim... Bence böyle olması iyi.

8. “Hadi” diyor Melek: “Git bak ölülere...” Ama bu iyi bir fikir değil. İyi bir fikir yok. Deliliğe meyilli aklım ve içindekiler var.

9. Sonra tutuyor elimden, beni salona götürüyor. Ölüleri göreyim diye. Birbirini öldürenleri. Dünyadaki en âşık çifti... Annemle babamı.

10. Halının üstünde yatıyorlar. Onlar da halı da kan içinde. Babamın elinde ekmek bıçağı... Sanki vahşi bir köpek parçalamış vücutlarını.

11. Görünüşe göre önce annemi vurmuş, sonra kendisini... Çığlıkları duymamıza kulaklıklar engel olmuş. Bowie ile Bach, yapmış görevini.

12. Ölülere bakarken ağlamıyoruz. Uzun zamandır beklediğimiz şey nihayet gerçekleştiği için rahatlamış gibiyiz... Birden, telefon çalıyor.

13. Telefonumun ekranında sabaha karşı Doğu’nun adını görmek sinirlendiriyor Melek’i: “Açma...” diyor: “Önce şunları ortadan kaldıralım.”

14. “Ne yapacağız?” diyorum. “Ölüleri gömeceğiz ve kimseye söylemeyeceğiz” diyor Melek: “Yetimhaneye gitmeye niyetim yok... Senin var mı?”

Sonrasını merak edenler, yeni kısımlara Twitter sayfamdan ulaşıp numara sırasıyla okuyabilir (şu an 33’üncü gündeyiz).

Bu arada, okurken dinlemenizi tavsiye ettiğim şarkı: Nouvelle Vague’dan “In a Manner Of Speaking”.

İyi okumalar!"