Tuğçe Tatari Uludağ'da saldırıya uğradı!
Akşam Gazetesi yazarı Tuğçe Tatari'nin Uludağ tatili zehir oldu!.. Tatari gittiği barda erkeklerin saldırısına uğradı... Yaşadıklarını da şöyle özetledi;
GAZETECİLER.COM
Akşam Gazetesi yazarı Tuğçe Tatari, Uludağ'da saldırıya
uğramış!..
Yaşadıklarını hemen özetleyelim...
18 yaşından beri kendisine itici gelen Uludağ'a, sadece arkadaşını
yalnız bırakmamak amaçlı gitmiş...
Son gördüğünden bu yana Uludağ'ın otellerle dolduğunu görmüş...
Tatari, Ali Ağaoğlu'nun da Uludağ'da İmparator olduğunu
farketmiş...
Çünkü Ağaoğlu'nun 7 tane kayak pisti varmış...
Ayrıca en son teknoloji ve en bol imkanlar onda, tüm otellere
mazot, su, kar arabası servisi veriyormuş...
Tuğçe Tatari'nin Uludağ'a yönelik en can alıcı gözlemleri
bunlar...
Peki Tatari nerede ve nasıl saldırıya uğradı?
Onu da gelin kendi kaleminden okuyalım...
(...) Uludağ'da eğlenceli geceler sahneye ünlü bir sanatçı
çıktığında yaşanıyormuş sadece.
Mesela pazartesi Yazıcı Otel, Ajda Pekkan'ı ağırlayacakmış. Bu
nedenle tüm dağ barlarında bir heyecan havası var...
'Oraya gelen müşteri daha sonra geceye devam etmek isterse yaşadık'
diyorlar.
Gece saat 01:00 olmuş, ben hala tam istediğim gibi bir yer
bulamamışım.
Otele doğru yürüyoruz. Kervan Saray'ın önünden geçerken 'Aldo'
afişi gördüm. Otelin içinde Ayyash isimli barda sahneye
çıkıyormuş.
Eğlenceli olabilir diye daldık bara.
Herkes çok nazik, hemen güzel bir yere oturttular, Aldo 20 dakika
sonra çıkacak dediler.
Birer içki söyledik.
Mekan çok eski, hatta köhne... İçeride 4 masa dolu sadece.
Aradan yarım saat geçti, Aldo sahneye çıktı ve bizimkiler
'kalkalım' dedi...
Önce Levent Kazak ve Alper Kul kalktı.
Kalkarken Alper, 'Adam başı 100 TL imiş... Ayakbastı parasıymış bu,
ister iç ister içme ödüyormuşsun. Biz kendimizinkileri ödedik, aman
haberin olsun' dedi ve gitti.
Biz üç kişi kaldık. Onlardan 10 dakika sonra biz de kalktık. Bu
arada hala birinci kadehlerimizi içiyorduk.
İsmail hesabı istedi.
Sonra benim kulağıma eğilip, '600 lira gelmiş. Burada çok gürültü
var, Aldo da sahnede ve çok yakınız, ayıp olmasın kapıda itiraz
edelim hesaba' dedi.
Aldık montlarımızı kapıya doğru yürürken görev tanımını
bilmediğim genç adam kollarını iki yana açarak atladı önüme,
'hesabı ödemeden kaçamazsınız' diye bağırarak.
Biz, 'Kaçmıyoruz, ödeme yapacağız ama itirazımız var, üç kişi 600
lira olmaz' demeye çalışıyoruz... Adam, 'Arkadaşlarınız çıkarken
sizin ödeyeceğinizi söyledi' diyor...
Ben 'Hayatımda böyle çingene bir tavırla karşılaşmadım, bu ne ya?'
diye tepki gösterince üzerime yürümeye başlıyorlar, hepsi
erkek...
Daha yaşlı olan, kabalaşan ve dozu artıranın önüne geçip 'sen git'
diyor ve kendisi üzerime yürümeye başlıyor, 'Sen burayı çay bahçesi
mi sandın? Geldiysen bedelini ödeyeceksin diye haykırıyor'.
Ağzıma gelen ne varsa söyleyip, hesabı ödeyip çıkıyoruz.
Hayatımda böyle muamele görmedim.
Girip çıkmadığım yer kalmadı. Pavyonundan, travesti barına kadar...
Hiçbirinde böyle bir şey ne gördüm ne duydum.
Ama işte Uludağ'ı sonradan görmelerin merkezi haline bu tip
'yakaladım mı gömerim' zihniyeti getirdi.