Tuğba Mezararkalı

ZAMAN

Başbakan Erdoğan’a “diktatör” denilmesini kabullenemiyorum…

Henüz hiç seçim kaybetmemiş…

Kaybetmediği için de iktidarı seçim kazanana veya kazananlara teslim etmek zorunda kalmamış bir başbakana “diktatör” diyenleri de en başından beri kınıyorum…

Peki…

Bu durum Erdoğan’ın “despot” olmadığının kanıtı mı?...

“Diktatör” diyemeyeceğimiz Erdoğan’a “despot” ta mı diyemeyeceğiz?..

İşte orada durum değişiyor…

Erdoğan’a elbette “diktatör” denilemez…

Ama…

Erdoğan’ın despot olduğu konusunda kendisine oy veren vermeyen, aklı başında, vicdan sahibi herkes hemfikirdir…

Nedir despot?..

Söyleyeyim:

“Her istediğini, dilediğini yaptırmak isteyen”…

Üç çocuktan tutun da polisin fırlattığı biber kapsülü ile 270 gün yaşadığı bitkisel hayatın ardından vefat eden 14 yaşındaki Elvan Berkin’in “terörist” olduğunun kabul edilmesi için kamuoyuna yaptığı baskıya kadar…

Gezi Parkı göstericilerinin masum isteklerinin yerine kendi isteklerinin yapılması için takındığı despot tavra kadar…

Mahkeme kararlarını uygulamamak için gösterdiği direnişten, AYM kararlarına karşı bile itirazcı bir dil kullanıp, seçmenlerini AYM’ye karşı kışkırtışına kadar…

Bütün o davranışlarının hiçbiri “diktatörlük” değildir…

Ama…

Bütün o davranışlarının sözlük karşılığı “Despotluk”tur…

Şimdi…

Meselâ en son Zaman gazetesi muhabiri Tuğba Mezararkalı'nın sorusuna karşı takındığı tavır despotiktir…

Sadece ve sadece görevini yapan; kamuoyunun merak ettiği bir konuda soru sorup cevabını almak isteyen bir muhabiri azarlaması, “tarafını değiştir” şeklinde bir tür “siyasi emir” vermesi hep “despotik” tavırlardır…

Ve…

Başbakan’ın bilinen despotik tavrına rağmen görevini yapan, sorusunu soran ve fakat Başbakan tarafından azarlanan Tuğba Mezararkalı; “Günün Muhabiri” seçilmeyi hak etmiştir…