Tufan Türenç meğer ‘Solcu’ değilmiş…

Türk milliyetçilerinin, “yerli malı Türk’ün malı, herkes onu kullanmalı” ilkesinden asla vazgeçmeyecekleri........

GAZETECİLER.COM.
Herkes onu “Devletçi” falan zanneder. Haliyle “katı Türk Milliyetçisi”…
Oysa öyle değilmiş…
Zarf ile mazruf bambaşka imiş…
Nereden mi anladık bunu?..
Bugün, “İngiltere Ligi’nde ilginç bir maç” başlığını attığı yazısından…
Türk solcularının; Türk devletçilerinin, Türk milliyetçilerinin, “yerli malı Türk’ün malı, herkes onu kullanmalı” ilkesinden asla vazgeçmeyecekleri düşünüldüğünde, bir futbol takımında oynayan futbolcuların hepsinin yabancı olması gerektiğini söyleyen Tufan Türenç sizce “klasik Solcu” mudur, yoksa “Yeni Liberal Sosoyal Demokrat” mı?..
Bakın Türenç, o maçtan çıkardığı sonucu nasıl anlatıyor…
 
 
YILBAŞININ hemen öncesinde Londra buz gibiydi ve aralıksız yağmur yağıyordu.
Otelden kafamızı çıkaramıyorduk.
Otelin barındaki barmen “Hiç çıkılacak hava değil. Oturun burada. 19.30’da Portsmouth-Arsenal maçı var. Onu izleyin” dedi.
Barmenin dediğine zorunlu olarak uyduk çünkü başka çare yoktu.
Maç Portsmouth’daydı. Yani Londra’nın takımı olan Arsenal deplasmanda oynuyordu.
Arsenal bir maç eksiğiyle üçüncü durumda.
Maçı alırsa 44 puana yükselecek ve 43 puanlı Manchester United’ın üzerine çıkıp, 45 puanla lider durumunda olan Chelse’nin ensesine yapışacak.
O nedenle Arsenal için çok önemli bir maç.
Portsmouth için de öyle. Çünkü onlar sonuncu. 14 puanları var.
Maç başlar başlamaz Portsmouth saldırmaya başladı. Arsenal dikkatli oynuyordu.
Arsen Wenger’in çocukları akıllı ve dikkatliydi.
15 dakikadan sonra oyunun kontrolünü ellerine aldılar ve bastırmaya başladılar.
Maç sonuna kadar süren baskılı oyunları sonunda maçı 4-1 kazandılar.
Arsen Wenger’in asık suratı yumuşamıştı. Hatta çevresine gülücükler dağıtıyordu.
 
* * *
 
Ertesi günkü gazetelerde beni şaşkına çeviren bir ayrıntı dikkatimi çekti.
Dün geceki maçta oynayan futbolcuların içinde bir tek İngiliz yoktu.
Gazetelerin verdiği bilgiye göre, sahadaki 22 futbolcu 16 ülkeden gelmişti.
Bunların 7’si Fransız’dı. Üstelik Arsen Wenger de öyle.
Düşünün, İngiltere birinci liginde oynanan bir maçta tek İngiliz futbolcu yok. Maç İngiltere ligi maçı ama sahadaki 22 futbolcu da yabancı.
İster istemez Türk takımlarına getirilen yabancı oyuncu sınırlamasını düşündüm.
İngiltere, futbolun en güzel oynandığı, dünya futbolunu yönlendiren bir ülke. Ama bu ülkede yabancı futbolcu kısıtlaması diye bir kural yok.
İngiltere Futbol Federasyonu, futbol otoriteleri ve kamuoyu bu durumdan hiç de rahatsız değil.
Demek ki “Yabancı sınırlaması kaldırılırsa Türk futbolu geriler” tezini bir kez daha ciddi şekilde düşünmemiz gerekiyor.
 
* * *
 
Arsenal stadını gezmek istiyorduk. Bu bilgi bu isteğimizi daha da güçlendirdi.
Kalktık gittik.
60 bin kişinin rahat rahat maç izleyebildiği modern bir stat.
Stat Arsenal’ın ama adı Emirates. Arap Emirlikleri Hava Yolları bastırmış parayı, stada adını koydurmuş.          
Sahaya girdiğimizde bütün saha tekerlekli yatay direklerle donatılmıştı. 2 metre yükseklikten sarı lambalarla çimler yapay güneş ışınlarıyla ısıtılıyordu.
Görevliler çimlerin sağlıklı büyümesi için bu yöntemin çok yararlı olduğunu söylediler.
Bu yöntem hemen bütün statlarda kullanılıyormuş.
Statta 4 lokanta, 4 tane de bar-büfe var. Maça gelenler yemek yiyorlar, içki içiyorlar.
Emirates Stadı’nı soyunma odalarına kadar gezdik. Görevliler her türlü ayrıntıyı verdiler.
Arsenal’ın stadı ile Şükrü Saracoğlu’nu karşılaştırırsak ikisinin de birbirinden üstün tarafları var.
Şükrü Saracoğlu kent içinde olduğu için ulaşımı çok daha kolay.
Donanım bakımından ikisi arasında önemli bir fark yok.
Benim bu yazıyı yazmamın esas nedeni yabancı futbolcularla ilgili İngiliz anlayışını vurgulamaktı.
Türk futbol otoriteleri bunu ciddi olarak tartışmalıdır.