Tufan Türenç de isyan etti!

Ergenekoncu, terörist, darbeci diye aydınları içeri tıkan bir iktidara karşı ruhumdaki isyan duyguları dayanılmaz boyutlara ulaşıyor.

GAZETECİLER.COM

Tufan Türenç bugün Tuncay Özkan’ın Silivri Cezaevinden gönderdiği mektubu yayımlıyor…
Bize göre iyi de yapıyor ama işin içine siyasal iktidara duyduğu kin ve nefreti de katınca, Tuncay Özkan’ın gerçekten vicdan sızlatan, “tutuklu” yargılanmalarını talep eden iki üye hâkime “öfke” kusturan mektubunun etkisi uçup gidiyor…

Bakın Tufan Türenç ve Tuncay Özkan neler yazıyorlar…

Vatanını seven her meşakkate katlanır

 ÖNCE, hiçbir zaman içime sindiremediğim, akıl almaz haksızlıklara

Tufan Bey;
Tuncay Özkan, Mustafa Balbay
ya da “suçu bile söylenmeyen” kim olursa olsun “tutuklu” yargılanması yürek yakıyor…

İnsanın adalet duyguları paramparça oluyor…
İyilik damarı sönerken, kötülük damarı kabarıyor…
Ancak…
Özkan ya da benzeri arkadaşlara uygulanan ve adına “Hukuk” denilen bu işkenceyi siyasal iktidara bağlayan şu sözlerinizi: (“Ergenekoncu, terörist, darbeci diye aydınları içeri tıkan bir iktidara karşı ruhumdaki isyan duyguları dayanılmaz boyutlara ulaşıyor”), Tuncay Özkan’ın mektubunda yazdığı şu cümlelerle; (“Mustafa Balbay ile benim tutuksuz yargılanmama iki üye hâkim, gerekçe göstermeden karşı çıkıyor. Ama başkan tutuksuz yargılanmamızı istiyor.”) karşılaştırdığımda sizin yazdıklarınızın büyük bir haksızlık olduğu ortaya çıkıyor…
Eğer bir iktidar hakimlere “emir” verebiliyorsa, Tuncay ve Mustafa’nın “tutuksuz” yargılanmalarını isteyen Mahkeme Başkanı’na neden “Oyun bozanlık etme sen de tutuklu yargılanmalarını iste” diye emredemiyor?..
Yoksa o hakimi Seyfi Oktay ya da Mehmet Moğultay mı atadı(!)?..
Tufan Bey;
Bu şekilde, hakimleri tahrik etmenizin hem Tuncay’a ve hem de Mustafa’ya büyük zarar verdiğinizin farkında mısınız?..
Unutmayın ve ne yazık ki, Türkiye’de birçok hâkim ve savcı, işleri ile ideolojilerini karıştırma aymazlığı içindedir ve buna, siyasal iktidarların yapabilecekleri hiçbir şey yoktur…
Adnan Berk Okan

uğrayan ve cezaevinde ömür tüketmek zorunda kalan meslektaşım Tuncay Özkan’dan gelen mektubu yayınlıyorum:

“Sevgili Tufan Ağabey,

Tutukluğumun ikinci yılından günleri yiyorum. Ama hâlâ suçumu ve delillerini bilmiyorum. Çünkü bütün başvurularıma hep ‘suçumun söylenmemesine’ kararıyla yanıt verilmiyor.

Delilleri göstermiyorlar. Aslında Ergenekon’da yargılanmak, deniz olmayan yerde vapur beklemek gibi.

Gelmeyecek hukuku ve adaleti beklemeye devam ediyoruz.

Size hem hasretle merhaba demek, hem de durumumuzla ilgili bilgi vermek için yazıyorum bu mektubu.

Mustafa Balbay ile benim tutuksuz yargılanmama iki üye hâkim, gerekçe göstermeden karşı çıkıyor. Ama başkan tutuksuz yargılanmamızı istiyor. Mustafa da, ben de adil, hızlı ve tutuksuz yargılanmak istiyoruz.

Ancak yasalara aykırı olarak, AB normlarına ve Anayasamıza aykırı olarak tutuklu bulunuyoruz.

Yapılan bizim muhalefet etme, gazetecilik yapma, toplumsal misyon üstlenmemizin cezalandırılması. Memleket sevdamızı, ulusal duruşumuzu, ifade özgürlüğümüzü tutukladılar.

Bunların da geçeceğini biliyoruz. Yılmadan, kararlılıkla hukuki hakkımızı, özgürlüğümüzü, inançlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Türkiye ve insanlık için kavga vermeye devam edeceğiz.

Anayasal haklarımızı kullandım, cezaevine attılar.

Ama Anayasa değişikliğini samimi bulmuyorum. Özgürlük ve hak Anayasa’da yazacak ama kullanınca tutuklanacaksın. Anayasa, muhalefet etme, karşı çıkma hakkını tanır. İktidarı ve güç sahiplerini bir çizgide tutar.

Ergenekon davası kullanılarak çizgileri siliyorlar. Anayasa uygulanmadıktan sonra ne anlamı var? Önce Anayasa’ya uymayı öğrensinler sonra ders verirler.  Anayasa’ya uyanları muhalif diye hapse atınca demokrat olunduğu nerede görülmüş.

Siyaset bu denli bencil olamaz. Olmasına izin verilemez. Hukuk bunun için özgür olmalı. Ergenekon bunun kırıldığı yer. Saygılarımla.

Sizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Tuncay Özkan”.

Türenç’in yazısının tamamını