Tuba Çandar'ın Hrant kitabı artık İngilizce
Tûba Çandar’ın üç yılda tamamladığı ve Everest Yayınları’nın Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de (2010) okurla buluşturduğu "Hrant" isimli kitap, ABD’de yayımlandı.
Tûba Çandar’ın üç yılda tamamladığı ve Everest Yayınları’nın Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de (2010) okurla buluşturduğu "Hrant" isimli kitap, ABD’de yayımlandı.
İngilizceye Maureen Freely tarafından çevrilen “Hrant Dink: An Armenian Voice of the Voiceless in Turkey”, Transaction Publishers tarafından Hrant Dink’in katlinin dokuzuncu yıldönümü olan dün yayımlandı.
Tûba Çandar'ın üç yıllık emeği Radikal’e verdiği söyleşide şöyle ifade etmişti:
“Hrant çok kalabalık yaşayan, dostları olan bir insandı. Sevgi dolu biriydi, insanlara çok değmiş, dokunmuş; dokunarak yaşamış bir insan.
İki hayatı var aslında, kitapta da görüldüğü üzere. Ama birinci hayatından ikinci hayatına bütün o dostluklarını da taşımış bir insan. Geride bırakmamış onları.
Dolayısıyla oldukça kalabalık bir liste çıktı. Yine de dışarıda bıraktıklarım vardır muhtemelen. Onlardan da önsözde af diledim.
Ama en yakınlarıyla yetinmek zorunda kaldım. Çünkü çoğalarak yaşamış bir insan. İlk hayatını yazarken, tabii, aile büyükleriyle hayatının belirli dönemlerine tanıklık etmiş insanlar konuştu.
Diyelim ki askerlik dönemini askerlik arkadaşıyla, fakülte hayatını öğrenci arkadaşlarına ulaşarak anlatmaya çalıştım. Tabii elli yıllık koca hayat içinde de epey bir sesler korosu, epey büyük bir koro oluştu. 125 kişilik bir koro...”
İngilizceye Maureen Freely tarafından çevrilen “Hrant Dink: An Armenian Voice of the Voiceless in Turkey”, Transaction Publishers tarafından Hrant Dink’in katlinin dokuzuncu yıldönümü olan dün yayımlandı.
Tûba Çandar'ın üç yıllık emeği Radikal’e verdiği söyleşide şöyle ifade etmişti:
İki hayatı var aslında, kitapta da görüldüğü üzere. Ama birinci hayatından ikinci hayatına bütün o dostluklarını da taşımış bir insan. Geride bırakmamış onları.
Dolayısıyla oldukça kalabalık bir liste çıktı. Yine de dışarıda bıraktıklarım vardır muhtemelen. Onlardan da önsözde af diledim.
Ama en yakınlarıyla yetinmek zorunda kaldım. Çünkü çoğalarak yaşamış bir insan. İlk hayatını yazarken, tabii, aile büyükleriyle hayatının belirli dönemlerine tanıklık etmiş insanlar konuştu.
Diyelim ki askerlik dönemini askerlik arkadaşıyla, fakülte hayatını öğrenci arkadaşlarına ulaşarak anlatmaya çalıştım. Tabii elli yıllık koca hayat içinde de epey bir sesler korosu, epey büyük bir koro oluştu. 125 kişilik bir koro...”