TSK aptal değil ama siz aptalsınız!
Balyoz'u değil Taraf'ı tartışanlar içinler gelsin. 'TSK aptal değil ama siz aptalsınız.' Nihal Bengisu Karaca söylüyor...
GAZETECİLER.COM
Gündem Balyoz'un gazeteciler listerlerine kilitlenince herkes eteğindeki taşları dökmeye başladı. Habertük yazarı Nihal Bengisu Karaca da Balyoz'un gazeteciler listelerine gelen yankıları değerlendirmiş bugün.
Balyoz'u değil Taraf'ı tartışanlar içinler gelsin. 'TSK aptal değil ama siz aptalsınız.' Nihal Bengisu Karaca söylüyor...
Listelerin esiri olmayın
SARIKIZ, Yakamoz ve Ayışığı'nın bir parçası olan Balyoz darbe planı günlerdir tartışılıyor. Belgeyi yayınlayan Taraf Gazetesi, sadece planları ve o planlara yön veren niyeti açık etmiyor, aynı zamanda dizi dizi listeler yayınlıyor. Bu listelerin bazılarında darbeye zemin teşkil edecek, yani darbenin yapılmasını, yurt çapında olağanüstü haller, sıkıyönetimler ilan edilmesini, yani zaten tam manasıyla hükümet olamayan sivil seçilmişlerin elindeki yetkinin tamamına sahip olmayı mümkün kılacak eylemler de ortaya konmakta, o da bir şey değil, bu eylemleri icra edecek timlerin listesi de yayınlanmış bulunmakta. Tepkiler değişik değişik. Bir grup her zaman yaptıkları gibi şimdi de planları "hayatta inanmam" tepkisiyle karşılayarak, gazeteyi uydurmakla itham ederek, planın etkisini hafifletmek istiyor. Ki mazurdurlar, "kendilerinden faydalanılacak gazeteciler listesinde" isimleri geçmiş, bu tatsız durumla kendi kendilerini gaza getiriyorlar.
Biri 'şeref
listesi' olunca diğeri otomatikman 'şerefsizler listesi'
oldu!
Sadece birkaç kişi kendisine duyduğu güvenle, isminin bu hoş
olmayan listede geçmesinin kendisini esir etmesine izin vermeyerek
gerçek bir başarı sergiledi. "Balyoz Planı iddiasının doğru
olduğuna inanıyorum. En azından büyük bölümünün. Çünkü
Genelkurmay'dan yapılan açıklamalar pek inandırıcı değil"
diyebildiler.
İşin doğrusu "tutuklanacak gazeteciler listesi" ve "kendisinden
yararlanılacak gazeteciler listesi" gibi listeleri yayınlamak,
ayrıştırıcı olmasının ötesinde tehlikeli bir iş, benim böyle bir
yetkim olsa bir kere değil beş kere düşünürdüm. Tutuklanacaklar
listesinde yer alan biri çıkıp dik durmak adına "Bu benim için
şereftir" der ve diğer liste otomatikman "şerefsizler listesi"
haline gelir. İş şeref çatışması haline gelince, asıl meselenin
gölgede kalması kaçınılmaz olur. Kendilerini "kullanmayı" planlayan
kuruma gücenmiş olanlar bile, onca yazıp çizdiklerini bir lahzada
çöpe atamayacaklarından güzide kurum belledikleri TSK'ya
yüklenemezler, gazetenin bu listeyi uydurduğuna inanmak isterler.
Nitekim işi bu raddeye vardırdılar. Hem de listenin içerdiği
saçmalıklardan dem vurarak.
Listedeki bazı isimleri darbe yanlılığı ile ilintilendirmek sahiden
hayal gücü gerektiriyor gibi görünüyor, ama bu hayali kuran neden
TSK olmasın? Belli ki o 137'lik listeye, potansiyel buldukları her
ismi katmışlar. Aslına bakarsanız, bunda bu kadar alınacak bir şey
yok, çünkü yarın bugün hepimiz bir amaç uğrunda "kullanılacak"
insan pozisyonuna düşebiliriz. Çünkü bir sorunun aşılmasını, bir
sorunun çözümünü mesele haline getirmiş her adam ve kurum, aynı
zamanda o mesele tarafından ele geçirilmiş bir adamdır ve
kullanılması mümkün kişidir, buna hepimiz dahiliz.
TSK aptal değil
ama siz aptalsınız
Öte yandan ordunun 2003'te sadece dış haberler editörlüğü yapmakla
ya da "hayat tarzı" yazmakla meşgul olan insanları
"yararlanılacaklar listesi"ne koyacak kadar "aptal" olamayacağını
düşünenlere iki çift lafım var. TSK aptal değil ama siz
aptalsınız.
Çünkü bir gazetenin öyle mutfak çalışanı vardır ki kimliği, ortada
görünen adamdan daha önemlidir. Gerek bağlantılarıyla, gerek
geçtiği evrelerle, gerek konvansiyonları ile öyle kilit bir noktada
dururlar ve gazetelerine öyle manşetler attırırlar ki köşe
yazarından çok daha etkilidirler.
Varlığını
askeri bürokrasi oligarşisinin iktidarına bağlamış bir aydın
tipi!
Hakeza, bazen "life style" yazarlarının da toplumun belli
sınıflarını, belli bazı ideolojilerin ya da statükonun yandaşı
haline getirmede, kitlelerin çanak tutan bir pozisyon almalarını
sağlamada çok etkin görevleri vardır. Sürekli Paris'te içtiği
şarabın Türkiye'de bulunmamasından yakınan bir life style yazarı,
serbest piyasanın önünün açılmasının ve globalleşmenin erdemlerinin
yanına bir artı ekler.
Bunlar arasından türemiş ve durumlarını bir yarı bilinçlilik haline
evirmiş olanları, "Şunu yedim, bunu içtim, şurada kendimden
geçtim ve renkli hayatımın tek teminatının sivil askeri bürokratik
oligarşi tarafından yönetilmekte olan bir ülkede yaşamama borçlu
olduğumu bildim, sen de ye, sen de bil" türündeki
yazılarıyla halen faaliyet halindedir ki, durumları söylediğimi
ispata yeter.
Nihal Bengisu Karaca/GAZETE HABERTÜRK