'Tosuncuk' deyip Reha Muhtar'a fena çaktı

"Tosuncuğa yanıtımdır" deyip köşe yazısından ağır mı ağır bir yazıyla çaktı... Bu yazı Reha Muhtar'ı çıldırtır.

GAZETECİLER.COM - Mehmet Ali Birand, "tosuncuğa yanıtımdır" deyip bir yazı kaleme aldı.
"Önce kim bu tosuncuk?" sorusunun yanıtını verelim isterseniz...
Tahmin etmek zor değil...
Adını yazmasa da açık adresini vermiş Birand...
Bu yazının hedefi Reha Muhtar'dan başkası değil, okuyup da tahmin edeceğiniz gibi... Buyrun Birand'ın "tosuncuk"a çakışına;

Tosuncuk,

Bitmiştin. Yaptığın programlar arka arkaya 'rating getirmediği' gerekçesiyle bitirilmişti. Kimse senin yüzüne bakmıyordu. İşte böylesi bir dönemde hakkımda yazdığın onca hakarete, iftiraya karşın seni 'işe almaya' karar verdim. Herkesin son bir şansa hakkı vardı. Onu kullandın.

Geçen yıl haber kanalındaki programı sana verdim. Yeniden adından söz ettirdin ve sonra o program bittiğinde, bir sabun köpüğü gibi gene yok olup gittin. Şimdi köşenden kinini kusuyorsun. Biten programın nedeniyle intikamı soğuk yenen bir yemek zannediyorsun.

Yine yanılıyorsun.

İştahlı evladım! Bu defa ki hakaret ve iftiraların kaynağı olan, o terliklerini giyip köşesine çekilmenin sinirini yaşayan emekli paşa'nın kulağına fısıldadıklarını gerçek sanarak yazdığına göre "son kullanım tarihin" en azından journal olmasa da "jurnal" sektöründe henüz geçmemiş.

Ben gazetecilik sektöründe vefanın bir semt olduğunu öğreneli çok oldu. Onun için senin yazdıkların benim için bir tosuncuğun hezeyanlarıdır.

Ama bir şey var ki evladım biri gerçekten seninle dalga geçmiş. Haklısın geçmişte bana en büyük kötülüğü yapan birinin akrabasının haber kanalında çalışmasına itiraz etmedim. Üstelik bu bir sır da değil.

Yani yine çuvalladın!

Haber Toplantısı programında canlı yayında "İşini iyi yapanlara kapımızın açık olduğunu ve bu nedenle de salt bir akraba olduğu için genç ve başarılı bir insanın mesleki gelişimine hiçbir biçimde engel olmayacağımı" açıkça söyledim.

İnsanlık lisanında buna adalet ve vicdan deniyor. Yani senin bilmediğin bir dilden konuşuyorum. Senin gibi biriyle bile çalışabilmişsem tabi ki genç bir yeteneği, sırf akrabası bana kötülük etti diye işten atmayı kendime yediremezdim.

Şimdi tosuncuk, o Çin atasözündeki gibi yeniden beklemeye başladım. Zira biliyorum ki, nehrin kenarında yeterince sabredersem sen de önümden geçeceksin.