Tolumun aynaları ekrana çıkmış...

Ürek midir, Kürek midir nedir o İspanyol sepeti kıçlı adamı görmeye can atanlardan da değilim hani…

“Köpeğin kıçı yemin tutmaz” diye bir atalar sözü vardır…
Köpeklerin buldukları her yere kaka yapacaklarını anlatmak için söylenmiş olmalı…
Bazıları bu atalar sözüne çok fazla uyarlar ki atalarımız mahcup olmasın, haklı çıksınlar söylediklerinde…
Atalarımızı en çok doğrulayanlardan üçü buluşmuşlar ekranda…
Kimisi ona “Kanal” diyor…
“İzasyon” diye ekleme yapanlar da yok değil ama ben yine de “ekran” demeyi tercih ederim…
İşte o ekrana çıkan üç kişi (İbrahim Tatlıses, Mehmet Ali Erbil ve Fatih Ürek) kendilerinden beklenen düzeyde (aslında “düzeysizlikte”) sözde esprilerle izleyicileri(!) kırıp geçirmişler…
Yani dostlar!...
Elbette her saniye “Gürer Aykal yönetiminde Klasik Batı Müziği dinleyelim” demiyorum…
Hatta “Umut Akyürek çıksın ekranlara sürekli” diyenlerden de değilim…
Ne haddime!…
Kendi imkânlarımla ben Hanımefendiyi dinlerim de ama…
Bu İbrahim Tatlıses de neyin nesi?..
Hani bu arkadaşı bir daha hiçbir TV yöneticisi ekrana getirmeyecekti?..
Hani, bir zavallıyı ekrana çıkarıp halka çükünü gösteren adamı bir daha hiçbir ekranda göremeyecektik?..
Ve ille de konukları!..
Eğer o ekranda şarkı söyleyen Bayan “Solist” ise Umut Akyürek “Allah’ın bir Lûtfu” olarak eller üzerinde tutulmalı, yılda milyonlarca lira kazanıp yalılarda oturtmalı, özel uçakları, yüz metrelik yatları olmalıdır ama…
Tam tersi…
Umut Hanım sizler, bizler gibi mütevazı bir hayatı ancak sürdürebilirken, Tatlıses’in konuğu olan Bayan “servet” içinde yüzmektedir…
“Her gece ekranlarımızda Yıldırım Bekçi ya da Sami Aksu olsun, Melihat Gülses ekranlardan hiç eksik olmasın” gibi taleplerimizin de haddimizi aşmak(!) olduğunun bilincindeyim…
Ama…
Ürek midir, Kürek midir nedir o İspanyol sepeti kıçlı adamı görmeye can atanlardan da değilim hani…
Artık hiçbir TV Kanalının ekranlarında görmek istemediği İbrahim Tatlıses’in Doğan Gurubu tarafından kucaklanması ve daha ilk programda yozlaştırılmış bir toplumun en önde gelen sorumlularını (sorunlularını) ekranlarına taşımasının yorumunu, siz saygıdeğer okurlarımıza bırakıyorum…
Ve diyorum ki:
Böylesine kalitesizliğe pirim veren toplulukların demokrasileri de, iktidarları da, hukuku da, akademileri ve akademisyenleri de, medyaları da, iş dünyaları da, spor âlemi de ve elbette “sözde sanat dünyası” da o kalitede olabilmektedir işte…
Hepimize hayırlı uğurlu olsun…
 
Adnan Berk Okan
03.07.2009