'Time'ın kapağını umursamak ahmakça!

Son kitabının tanıtımı için İstanbul’a gelen ünlü savaş muhabiri ve Independent’ın ortadoğu temsilcisi Robert Fisk, Erdoğan'ı kapağına taşıyan Time dergisi için neler söyledi?

Son kitabı "Büyük Medeniyet Savaşı – Ortadoğu'nun Fethi"nin tanıtımı için İstanbul’a gelen ünlü savaş muhabiri ve Independent’ın ortadoğu temsilcisi Robert Fisk, BirGün gazetesinden Onur Erdem ve Ali Şimşek'e konuştu.
Dünyanın en çok ödül alan gazetecilerinden, Britanyalı Independent’ın ortadoğu temsilcisi Robert Fisk, son kitabı Büyük Medeniyet Savaşı – Ortadoğu’nun Fethi’nin tanıtımı için İstanbul’daydı. 30 yıldan daha uzun bir süredir Beyrut’ta bulunan ve bölgeyi çok yakından takip eden Ortadoğu uzmanı Robert Fisk’i bu vesileyle İstanbul’da yakaladık ve sorduk:
>> Şu anda Suriye’de bir iç karışıklık var ve bu azalacağa benzemiyor. Sizce önümüzdeki süreç bize ne getirecek?
Suriye’deki olaylar dışarıda çok farklı yansıtılıyor. Katar, Suriye ve Türkiye’de bulunduğumda gördüm ki, 3 ülkede de insanlar olaylar hakkında bambaşka şeyler düşünüyor.
Esad’ın yakın zamanda ayrılacağını düşünmüyorum. Oysa Suriye dışındaki insanlar Esad’ın uçurumun kenarında olduğunu, her an ayrılmak zorunda kalabileceğini düşünüyor. Bence Esad’ın önündeki zaman daralıyor. Ama bunun ötesi değil.
Bir yerde değilseniz, orada olan bitenle ilgili fikirleriniz çok rahat bir şekilde bozulabiliyor. Baas Partisi, bir güvenlik aygıtı olarak askerler ve Esad güçsüz değil. Bu olaylar karşısında görevi bırakıp kaçmazlar.
Esad karşıtları kendi içinde tutarsız. Bir yandan “Suriye patlamak üzere” diyorlar, öbür yandan da “Ama bu 6 ay alabilir” diyorlar.
Bence Suriye çökerse, onu çökertecek şey ekonomik nedenler olacak. Suriye, güçlü bir ekonomisi olmadan iç çatışma ortamında uyguladığı baskıyı uzun süre devam ettiremez.
>> Türkiye’nin Suriye’deki hamlelerini ve rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye’deki olayları kontrol eden güç Türkiye değil, Katar’dır. Türkler kendi rollerinin çok büyük olduğunu düşünüyorlar, ama öyle değil. Arap Birliği’ni yönetmekte olan Katar’ın Suriye’ye karşı aldırdığı kararlardır esas etkili olan. 
Suriye için Türkiye ile olan ilişkisi çok önemliydi. Buraya vizesiz gelebilmeleri, ortak pazara sahip olmaları. Hatta Suriye’deki tanıdıklarıma soruyorum, “dostunuz olan Türkiye gibi ülkeleri nasıl düşmanınız yapmayı başardınız” diye. Aslında bunun nedeni, Arap Uyanışı ile birlikte bölgedeki gelişmelerin bir değişim talebi doğurması. Esad da bunun farkında, “değişim gelecek” diyor. Burada esas soru, neden daha hızlı bir şekilde değişemiyor olduğu. Seçim ve reform sözlerini duyuyoruz, ancak bir şey göremiyoruz.
ORDU GİRERSE İŞLER DEĞİŞİR
Türkiye’nin şu an Suriye’de çok bir rolü yok, olayları kontrol etmiyor, ancak Türkiye ordusu Suriye sınırını geçerse o zaman işler değişir. Hele ki Özgür Suriye Ordusu’nu da beraberlerinde getirirlerse işler değişir.
>> Sizce bu mümkün mü?
Evet, kesinlikle. Türkiye ordusuna bir bakın. Sınır geçmeye çok alışkın. Irak’a her hafta giriyorlar.
>> Türkiye’nin Suriye’deki olayları kontrol ettiğine dair bir imaj yarattığını ve bunun gerçek olmadığını söylüyorsunuz. Bu imajın yaratılmasının AKP’nin neo-Osmanlı politikalarıyla bir ilişkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Arap dünyasındakiler buraya baktıklarında AKP’yi değil Türkiye’yi görüyorlar. Erdoğan’ın iç politikalar için kullandığı neo-Osmanlı Arapların umurunda değil. Devrimi onlar yaşıyor, sizler değil. Erdoğan ise onların duymak istediği şeyler söyleyerek onları mutlu ediyor. Arapların gözünde Erdoğan’ın sözleri Türkiye’nin sözleri olarak algılanıyor. Muhalefette bile olsa, Araplar ondan etkilenmeye devam edecektir.
Ayrıca Erdoğan rolünü çok iyi oynadı. Olanları biliyordu, ABD ve İsrail daha sessizken isyancıları/protestocuları destekleyen ilk kişi oldu. Kendine ve Türkiye’ye bölgede itibar kazandı.
>> Ve sonunda Time’a kapak oldu. Türkiye’de birkaç gündür bu konuşuluyor.
Ben Time okumam. Erdoğan’ın da Time okuduğunu sanmıyorum. Bence Time yalancı bir dergi. Onları niye umursuyorsunuz ki?
ABD MEDYASINI ÖNEMSEMEYİN
Türkiye, eskiden Arapların yaptığını yapıyor. “ABD bizim hakkımızda ne dedi? Time ne yazdı?” diye soruyorsunuz. Oysa Araplar artık Time dergisinde yazanları umursamaz bile. Oysa Türkiye hâlâ umursuyor. Hâlâ ABD basınına inanmayı başarıyorsunuz, ve bu çok ahmakça.
>> Peki Erdoğan ile ABD hükümeti arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bilmiyorum. Aslında bilmek isterdim. Araları yakın olsa gerek. Füze kalkanı olayı ilgi çekici. Ama esas ilgi çeken şey NATO üzerinden yürüyen ilişki. Türkiye NATO’ya üye olduğu için ABD bugün Ermeni Soykırımı’nı bir soykırım olarak tanıyamıyor. Ermeniler bir tasarı hazırlayıp Kongre’ye götürdükleri zaman Türkiye’den generaller – siyasetçiler değil generaller ABD’ye gittiler ve önce Bush’a, sonra da Obama’ya sordular: “Ülkemizdeki askeri üslerinizi kullanmaya devam etmek istiyor musunuz? Ortadoğu’ya Batman’daki üssünüzden mi uçmak istersiniz, yoksa Kazakistan’dakinden mi?”
>> ABD’de Cumhuriyetçilerin Obama’ya karşı tutumları değişiyor. Yakın gelecekteki rolleri ne olacak?
Cumhuriyetçiler, Obama’yı dövmek için İsrail’i bir kırbaç olarak kullanıyorlar. Seçim çalışmalarının büyük bir kısmı “Obama İsrail’i yüz üstü bıraktı” demekle geçiyor. “Obama İsrail’in istediği her şeyi yapmalıydı” diyorlar.
>> Arap Uyanışı’na baktığımızda Şiiler ile Sünniler arasında bir gerilim olduğunu, başarıya ulaşan devrimlerin hep Sünni devrimler olduğunu, Bahreyn ve Yemen gibi yerlerdeki Şii isyancıların bastırıldığını veya desteklenmediğini görüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu coğrafyadaki ülkelerin hepsinin farklı özellikleri var, bunları birbiriyle karşılaştırmak doğru olmaz. Ancak ilginç olan şey bütün bu devrimlerde Arapların, bütün bu devrimlerde biz koloniyel batının onlara verdiği sınırları korumaları oldu. Halen çıkıp “biz bir Arap ulusuyuz” diyemiyorlar. Tunus’tan üç beş eylemci dışında kimse çıkıp Mısır’daki veya Libya’daki mücadeleye destek vermedi.
...