Tezcan ve Beki nasıl pişti oldu?

Ahmet Tezcan ve Akif Beki ile aynı gün iki büyük gazetede röportaj çıkması bu haftanın sürprizlerindendi.

Zaman gazetesindeki söyleşide, yılların usta röportajcısı Nuriye Akman, Akif Beki’yi köşeye sıkıştırmış ve terlettikçe terletmişti. Akman, kendisine o çok yakışan üslubu ile bu söyleşide de zaman zaman agresifleşmekten ve bilirkişi rolüne soyunmaktan çekinmiyordu ama karşısındaki de ondan aşağı kalmıyordu doğrusu.

Söyleşinin tamamı bir boks müsabakası havasındaydı, dersek abartmış olmayız herhalde. İnsan okurken yoruluyor ve meşrebine bağlı olarak ya ‘’vur vur yer gök inlesin,'’ ya da ‘’yeter artık bitsin bu eziyet,’’ diyordu.

Çekişmeden, çalımlardan hoşlananlar içinse tadından yenmez bir söyleşiydi.

Sanem Altan’ın Vatan gazetesindeki Ahmet Tezcan söyleşisi ise ılık meltem rüzgarları estiriyordu adeta.

İki röportaj arasındaki en büyük fark birinin iç odaklı diğerinin ise dış odaklı olmasıydı. Nuriye Akman, Akif Beki’yi;  Sanem Altan ise Ahmet Tezcan’ın çevresindeki insanları merak ediyor ve ona uzun uzun Erdoğan’ı, hatta Bülent ve Rahşan Ecevit’i anlattırıyordu.

Oysa ki ‘’patron’’ Serhat Albayrak tarafından bir süre önce Sabah’ın en üst mevkilerine çağrılan, birkaç ay sonra da aniden sürpriz bir kararla ‘’kovulan’’ Ahmet Tezcan’ın içinde ve dışında kopan fırtınaları merak ediyordu insan.

Aslında söyleşinin başında işin bu yanının da konuşulduğunu yazmış Sanem Altan:

‘’Hikâye çok karışık. Sabah Gazetesi’ni Başbakan’ın yakın arkadaşı Ahmet Çalık aldıktan sonra Medya Grup Başkanı da Başbakan’ın damadının erkek kardeşi Serhat Albayrak oldu. O da danışman olarak Başbakan’ın basın danışmanı Ahmet Tezcan’ı işe aldı. Ahmet Tezcan bu nedenle Başbakanlık Basın Müşavirliği’nden istifa etti. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan bundan hoşlanmadı. Sorunlar yaşandı. Babahan, Sabah’tan ayrıldı. Bir süre sonra da Ahmet Tezcan, Serhat Albayrak tarafından kovuldu. Yerimiz olsaydı bu çok enteresan hikâyeyi okuyacaktınız. Orada neler olmuş, inanamazsınız. Bu da artık başka bir pazara kaldı!’’

 ‘’Oynamasını bilmeyen gelin 'yerim dar' dermiş,’’ dersek Altan’a haksızlık etmiş oluruz. Zaten ‘’kağıt’’ gazetedeki söyleşinin ''küt'' diye bitişi de böyle bir haksızlığa engel oluyor. İllaki de birilerinin günahını almak istiyorsak o birilerinin Altan olmadığı kesin.

İşin daha da enteresan yanı, Sanem Altan’ın ''başka bir pazara okursunuz,'' dediği hikayeyi biz Vatan’ın dijital versiyonunda okuyoruz.  

Dolayısıyla, Vatan gazetesi, kağıt baskıyı okuyan okuyucuları ile dijital baskıyı okuyanlar arasında esaslı bir ayrımcılık yapmıştı ve bu ayrım -bu seferlik-  internet okuyucularının lehine olmuştu. Benim gibi her iki versiyonu da karşılaştırmalı olarak okuyanların nasibine ise soru işaretleri düşmüştü.

Tabii ki bu bir tercih meselesi… Vatan gazetesi de böyle bir tercihle daha bir popülist takılmış oluyor. İstenmiş ki halkımız Erdoğan’ı, Ecevitleri bir de Tezcan’dan duysun.

Oysa ki bunları herkes anlatilir ve anlatıyor da zaten. Halbuki Sabah’ta dönen dolapları öğrenebileceğimiz pek fazla insan yok.

Lafı daha fazla uzatmayayım, sonuç olarak medya ve iktidar ilişkilerinde ne tür dolaplar döndüğünü, yani tablonun tamamını görebilmek için her iki söyleşiyi de yan yana koyup okumak gerekiyor gibi. İnsan ancak o zaman, yüksek tepelerde neler olup bittiğini tam olarak anlayamasa da, esen fırtınaların şiddetini ve yönünü sezebiliyor.

Bize sunulan bu alacakaranlıkta, karşılaştırmalı okumayla sezebildiğim ve anlayabildiğim birkaç önemli nokta var:

 1. Akif Beki ve Ergun Babahan aynı ekipten. Hiçbiri şu an Sabah’ta değil ama her ikisi de Kanal 24 ekranında.

2. Turkuvaz ve Doğan medyası (yosa Erdoğan da mı?!) bir uzlaşma arayışı içinde. Aralarında al gülüm ver gülüm muhabbeti başlamış. Tam da bu noktada Ragıp Duran’ın ''İktidar Müptelası'' başlıklı yazısındaki şu cümleleri hatırlayalım:

 ‘’Doğan’la Erdoğan eninde sonunda anlaşmak zorunda kalacak. Daha doğru bir deyişle siyasi iktidar bir şekilde medyatik iktidarın boynunu eğecek.  Karşılıklı küçük ve orta çaplı tavizler verilmiş gösterilecek büyük bir ihtimalle. Taraf gazetesinin de  bu aralar, Doğan/Erdoğan barışı için çaba göstermesi gözlerinizi yaşarttı mı?’’

3. Vatan gazetesinin söyleşiyi kağıt versiyonunda kesmesi, Sabah’taki kavgalara yer vermemesi çok manidar. Ya okuyucuyu fazla hafife alıyorlar, ya da başka bir bildikleri var ama ne?... 

4. Turkuvaz medyada sular bir süre daha durulmayacak. Bunun da en önemli nedeni sanıyorum ki patronun bu işlerde fazla acemi olması, kime güveneceğini bilememesi.

5. Akif Beki, gerçekten çok cevval ve pozisyon değerlendirme işinde çok usta.

6. Ahmet Tezcan’ın medyaya yansıttıkları buzdağının sadece görünen kısmı. O da bir gün Beki gibi, Nuriye Akman’ın eline düşerse belki biraz daha aydınlanabiliriz.

Ragıp Duran'ın ''İktidar Müptelası'' başlıklı yazısı için tıklayın.

Dilek Yaraş