Tekzibi köşesinde tekzip etti!
Hürriyet yazarı mahkemenin tekzip metnini yayınladı ama köşesinde tekzip metnini tekzip etti. İşte o yazı...
Mahkeme kanalıyla aldığı tekzibi mecburiyetten yayımladı ama
haksız ve yasaya aykırı bulduğu bu tekzibi bugün köşesinde tekzip
etti...
Tufan Türenç, "Tekzibe karşı tekzibimdir" başlıklı
yazısında "Yaklaşık 4.5 ay önce 19 Şubat 2010 tarihinde
yazdığım "Erzincan gerçeği" başlıklı yazıya bir tekzip
geldi." diyor ve şöyle devam ediyoır:
"Üç gün önce de Erzincan'ın İliç İlçesi'nde altın arayan
Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş.'nin mahkemeden gelen
tekzibini köşemde yayınladım.
Bu tekzip hem haksızdı, hem de yasaya aykırıydı.
O nedenle ben de olayı bütün ayrıntılarıyla ortaya koyan bir tekzip
yazdım."
İşte Türenç'in "Tekzibe karşı benim tekzibim
şöyle" diyerek yazdığı o yazı:
Söz konusu olan yazıda, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner'in başına gelenleri anlatmaya çalışmıştım.
Bu serüvenin bir parçası olarak, Erzincan'ın İliç İlçesi'ndeki
altın madeninde yaşananları da aktarmıştım.
İliç'te bir yabancı şirket altın aramak için ruhsat almış ve
Bergama benzeri sorunlarla karşılaşmamak için çeşitli yollara
başvurmuştu.
Örneğin yörenin ileri gelenlerini ABD'ye 'inceleme gezisine'
götürmüş, kendini güvenceye almak için kuvvetli bir grupla ortaklık
kurmuştu.
Bütün bu gelişmeler basına yansımıştı.
Çevre sorunu açısından yargıya intikal eden soruşturmada rüşvet
iddiaları ortaya atıldığı için, bakanlıkça da soruşturma
açılmıştı.
* * *
Bu soruşturmayı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner yürütmüş ve
hazırladığı raporu bakanlığa sunmuştu. Orada rüşvete ilişkin
duyumlar yer alıyordu.
Bu nedenle Cihaner'in başına gelenlerde, altın madeni olayının da
payı olduğunu vurguladım.
Nitekim bu amaçla düzenlenen geziye bazı yargıçların da katıldığı
iddiaları üzerine, bakanlıkça yine müfettiş görevlendirilmişti.
(Teftiş halen sürüyor.)
Bütün bu iddialar ve yaşananlar kamuoyunu ilgilendirir. Bunları
okurlara aktarmak benim görevimdi.
Ayrıca İliç'teki altın arama işinin, kurallara uygun yürütülüp
yürütülmediği mutlaka bilinmeli, öğrenilmelidir.
Örneğin çevre sorunu açısından değerlendirme yapan bilirkişiler,
hangi yöntemle seçilmişlerdir? Kendilerine yasal olarak ödenen
ücret nedir?
İncelemeye, nereden hangi araçla gelmişlerdir?
Para trafiği doğru ve sağlıklı izlenmiş midir?
Hangi devlet büyüğünün oğlu şirketin vekâletini üstlenip bu işleri
yürütmüştür.
* * *
Özellikle, Cihaner serüveninin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in
telefonu ile başladığı düşünülürse, bu soruların önemi kolayca
anlaşılır.
İşte ben yazımda bu soruları sorarak kamuoyunu aydınlatma görevimi
yaptım.
Tekzibi gönderen şirketin adından hiç bahsetmedim. Dolayısıyla sulh
ceza mahkemesi, bu gerekçelerle tekzip isteğini reddetmişken,
asliye ceza mahkemesinin bir gerekçe göstermeden ret kararını
kaldırması, kesinlikle yasaya aykırıdır.
Üstelik şirket vekili avukatın vekâletnamesinde 31.12.2009 gününe
kadar yetkilendirildiği belirtilmişken, bu avukatın 24.02.2010
tarihli dilekçesini işleme koyup kabul etmek sağlıklı bir inceleme
yapılmadığını gösterir.
Bu inanılmaz ve akıl almaz gerçeğin altını çizerken, cevap ve
düzeltme hakkının kullanılmasında yargının daha duyarlı hareket
etmesini, basın kuruluşlarının da benzer örneklere karşı mücadele
vermesini beklediğimi vurgulamak istiyorum.
Hukuk devletinin bir bireyi olarak bu benim vatandaşlık
görevimdir.
Türenç'in yazısının tamamını okuyabilirsiniz.