Tek yazıyla üç isme birden çaktı

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, köşesinde tek bir yazı kaleme aldı medyanın en çok konuştuğu üç konuyu birden işledi.

GAZETECİLER.COM - Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bugün köşesinde pek çok konuya değindi. İşin ilginç yanı bunların önemli bir bölümünün de medyayla doğrudan ilgili olmasıydı.

Parçalara ayırdığı köşesinde önde Yiğit Bulut'un Habertürk'ten kovulması ile ilgili yazdı Ahmet Hakan, ardından Hakan Şükür'ün televizyon ekranlarına geri dönmesini kaleme aldı. Son olarak da Başbakan ile polemiğe giren ve bir gün sonra özür dileyen Mehmet Baransu'yu konu edindi.

İşte Ahmet Hakan'ın köşesinden medya ile ilgili üç farklı yazı:

Kovulmuş bir yandaş olmamak için 7 ders

BİR: Yalakalığın da bir kıvamı vardır. Kıvamı kaçırma!
İKİ: "Nasıl olsa sırtımı hükümete dayadım" rahatlığıyla "nefret objesi" haline gelmiş olmaktan rahatsız olmazsan, gün gelir sırtını dayadığını sandığın hükümet bile seni taşıyamaz olur.
ÜÇ: Ölçüsüz muhaliflik ile ölçüsüz yalakalık emmioğludur. İkisinin de ölçülü olanı makbuldür. Ölçülü ol!
DÖRT: İçselleştirilmemiş izlenimi veren yandaşlık, yandaş olunan güçler tarafından bile kuşkuyla karşılanır ve benimsenmez. Yalaka olmadan önce içselleştir!
BEŞ: Okurunu ciddiye alan bir yayın organı, ölçüsüz yalakalığın neden olduğu itibar kaybına uzun süre tahammül edemez. Dikkat et!
ALTI: Kovulunca arkandan bütün tefler çalınıyorsa, bunun tek nedeni tef çalanların Vicdansızlığı değildir. Aklından çıkarma!
YEDİ: Herkesin "gönüllü yandaş" olmaya can attığı bir ortamda senin yandaşlığının fazlaca bir değeri yoktur. Rolünü abartma!

Hakan Şükür neden 'yorumcu' oldu

Hiç anlamam futbol şöhretlilerinin, magazin ünlülerinin, gül gibi meslekleri olan insanların milletvekili olmak için yanıp tutuşmalarını...
(...) Ama yanıp tutuşurlar "milletvekili" olmak için.
Maksat hasıl olduğunda da...
"Bu muymuş" diye dertlenip mutsuz olurlar.
Aldıkları parayı beğenmezler.
İşlevlerinin el kaldırıp indirmek olmasından şikâyet ederler.
Bir işe yaramadıklarını düşünürler.
Hakan Şükür'ün Meclis çalışmaları yerine Maraton'da yorumcu olmayı tercih etmesinin genel nedeni budur.
Bir de "özel" neden var tabii:
Hakan Şükür, siyasete atılıp milletvekili olmanın tek motivasyonu olarak "Tayyip Erdoğan'ı çok sevmeyi" yeterli buldu.
Bunun yetmediğini, yetmeyeceğini görünce de kendisini acilen Maraton'a attı.

Başbakanlar da polemik yapar

Gazeteci milleti Başbakan'a ağzına geleni söyleyebilecek...
Başbakan ise "gazeteciyle polemik yapılmaz" falan diyerek susup oturacak.
Böyle şey olmaz.
Gazeteci milleti Başbakan'a laf söylemekte ne kadar özgürse...
Başbakan da gazeteci milletine laf söylemekte o kadar özgürdür.
Nasıl? Kâğıt üzerinde gayet iyi duruyor değil mi? Ama gelin görün ki olay bu kadar basit değil.
Çünkü bizim memleketimizde düzen, "herkesin Başbakan'ın gözüne girmek istemesi" üzerine kurulmuştur.
Böyle bir düzende...
Başbakan'la polemiğe giren gazeteci iflah olmaz.
Başbakan'la polemiğe giren gazetecinin haber kaynağı kurur, kurutulur.
Başbakan'la polemiğe giren gazeteci, polemiği özür dileyerek kapatmak zorunda kalır.
Başbakan bu tür polemiklerden hep galip çıkar.