Tarifeli tren gibi kriz beklemek...
Bizim muhalefet partileri bütün plân ve programlarını felâket üzerine bina ediyor. 2007’den beri “tarifeli tren” bekler gibi büyük bir ekonomik kriz bekliyor bizimkiler.
Dünyanın başka demokrasilerinde
de muhalefet partileri
bizimkiler gibi midir bilemem…
Bildiğim tek şey varsa o da gelişmiş
demokrasilerdeki muhalefet partilerinin
bizimkilere hiç benzemedikleri…
Çünkü…
*
Bizim muhalefet partileri
bütün plân ve
programlarını felâket üzerine
bina ediyor.
2007’den
beri “tarifeli tren” bekler
gibi büyük bir ekonomik
kriz bekliyor
bizimkiler.
Ama bekledikleri tren
gelmiyor…
Çünkü…
*
Onların bekledikleri bir tren
yok…
Yola hiç çıkmadı…
Şimdilik beklenen seferin başlayacağı gibi bir
ihtimal de yok…
Muhalefet sözcüleri ve
yazarları “Beklenen ekonomik kriz
yolda” diyerek ahaliyi
kandırıyorlar…
*
Demek istemem o ki…
Ak Parti’nin
ve Erdoğan’ın hem yerel hem genel ve
hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini daha şimdiden kazanmış gibi
davranmalarının sebebi,
karşılarında halka umut veren
muhalefet partilerinin olmayışı…
*
Hâsılı…
Sürekli moral bozarak,
sürekli “felâket
geliyor” diye çığlıklar atarak muhalefet
olmaz.
NE OLMUŞ ÇOK KIZMIŞSA?..
Türkiye’nin ekonomik bir krize girme
riski hiç mi yok?..
Bu sorunun cevabı “eğer” ile
başlar…
Çünkü…
Küresel dünyada kalmak istiyorsanız (Ki başka
seçeneğimiz yok.) o “eğer” de her zaman
vardır.
Ama…
Eğere bağlı krizler,
muhalefetin beklediği tarifeli
tren gibi olmaz…
Hani olur ya bazen olağanüstü bir
durum ve ekstradan bir sefer
konur, işte onun gibi bir
şey olur…
*
Ancak…
Öyle bir olasılığa karşı hükümetin her türlü
tedbiri aldığını düşünenlerdenim…
Ama…
Ve eğer…
İç politika malzemesi olarak
kullanılan AB karşıtlığı bir
anda eyleme
geçerse…
Eğer…
Bir sabah
uyandığımızda AB ile
ipleri gerçekten
koparmışsak…
Eğer…
Ülkemizdeki küresel sermayeyi (Haklı olarak) çok
korkutan terörle
mücadele yasasındaki o ünlü
maddeyi (terörden hüküm giyen
suçlulardan başka terörden yargılananların bile bütün mal
varlıklarına el koymaya imkân veren yasa) bir an önce
kaldırmazsak…
Eğer…
OHAL’i daha
uzun süre devam
ettirirsek…
Eğer…
Yargımızın bağımsızlığı konusunda küresel
sermayeyi ika edemezsek…
Büyük bir kriz olmasa da çok büyük sıkıntılar
yaşamamız elbette muhtemel…
*
Yoksa…
Erdoğan çok kızmış…
Önüne gelene fırça
atmış…
Savaş sürecindeki general
kıyafetini giymiş…
Bunların hepsi
safsata…
Demagoji…
Yani…
Bunların hiçbiri ekonomiyi olumsuz
etkilemez…
KARAR YASAMA, YÜRÜTME VE
YARGININ…
ABD ve AB terörle
mücadele yasasının “terörün finansmanını
engellemeye” ilişkin maddesi gereği (OHAL
şartlarında) bir şüphelinin bütün mal varlığına el konulmasını her
ne kadar “evrensel hukuk kurallarına ve insan
(Mülkiyet) haklarına aykırılık” nedeniyle
kaldırılmasından yana olduğunu açıklıyorsa da asıl sorun
başka…
*
ABD ve AB ülkeleri;
siyasal
iktidarların OHAL’i bahane
ederek, kendi yurttaşlarının sahibi veya ortağı oldukları
şirketlere veya mal ya da banka
mevduatlarına “terörü finanse
ediyor” iddiasıyla el konulabileceğinden
korkuyorlar.
*
ABD ve AB ülkelerinde
devletin bir kişi ya da kurumun bütün servetine el koyabilmesi için
şüpheli hakkında hüküm verilmesi ve
şüphenin mahkûmiyete dönüşme şartı var.
*
Oysa Türkiye’de bu
hüküm sadece olağan şartlarda geçerli.
OHAL’de şüphelinin
mallarına da el konulabiliyor…
Nitekim 15 Temmuz 2016 tarihinden
beri çok sayıda şüphelinin malına el kondu hatta pek çoğu satıldı
bile…
*
Aslına bakarsanız evrensel hukuk açısından tabii
ki çok sorunlu bir durum bu…
Çünkü suçlu aklanırsa geri dönüş mümkün
değil…
Suçlunun mallarını satın alan kişi üçüncü iyi
niyetli kişidir ve devlete olan inancı ve güvenci ile ve yasal
yoldan o malların sahibi olmuştur.
*
Ben de el koyma
yasasının sadece hüküm giyenler
hakkında uygulanması
kanaatindeyim…
Türkiye’de yatırımları olan küresel yatırımcıları
da çok iyi anlıyorum…
Sadece hüküm giyenlerin mallarına el konulmasından
yanayım…
Ama…
Karar yargının…