Taraf'ı bastırmayan Star'daki gizli el kimin?
Gazeteciler.com'un ortaya çıkarttığı baskı krizinin perde arkasını Ahmet Altan kendi gazetesinde yazdı. Bir komplo teorisi ile...
GAZETECİLER.COM - Taraf Gazetesi'nin cumartesi gecesi yaşadığı matbaa krizini Gazeteciler.com aktarmıştı...
İddiaya göre Star Gazetesi, Ahmet Altan matbaa çalışanlarına bağırdığı için baskıyı yapmamıştı...
Star Gazetesi genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ise dün gazeteciler.com'a yaptığı açıklamada "Gerçekleri Ahmet Altan iyi biliyor" diyerek imali bir cevap vermişti...
Peki gerçekler neydi?
Ahmet Altan köşe yazısını bugün "baskı krizine" ayırmış...
O gece yaşadıkları telefon trafiğini aktardıktan sonra bir komplo teorisi ortaya koyuyor. İddiasına göre "gizli bir el" Taraf'ın basılmasına engel olmuş...
(...)
Defalarca telefondan sonra gazetenin basılmayacağı ortaya çıktı.
Saat o sırada artık on bir olmuştu. Başka matbaa aradık. Onu da bulamadık.
Gazete çıkmayacaktı. Saat ikiye doğru matbaadan yeniden aradılar, "talimat geldi gazeteyi basacağız" dediler. "Kâğıt yok onun için basmıyoruz" lafının doğru olmadığını anladık.
(...)SİZİ YAKARIM...
Sabahleyin ben gazeteye geldim. Yasemin Çongar aradı: "Şimdi Star'ın Genel Yayın Müdürü Mustafa Karaalioğlu bana telefon etti, 'Ahmet Bey matbaa müdürlerine bağırmış, oraya gelirsem matbaayı yakarım demiş, matbaa müdürleri de onun için kızıp gazeteyi basmamışlar, gazetenin basılmamasının, sizin attığınız AKP manşetiyle bir ilgisi yok, ben öyle bir şey yapmam,' dedi. Ben de kendisine, 'biz hep birlikteydik Ahmet Bey matbaadan kimseyle konuşmadı,' dedim." Bunun üzerine ben Karaalioğlu'nu aradım.
Başbakan'la birlikte gittiği Libya'dan yeni dönmüştü.
Ona, "ben sizin matbaadan kimseyle konuşmadım, bu yalan" dedim.
"Onu yanlış söylemişim. Siz bağırmamışsınız, sizin adınıza arayan biri bağırmış," dedi.
"Benim adıma arayan Mustafa Cesur bütün telefon konuşmalarını benim yanımdan yaptı, kimseye bağırmadı. Bu da yalan." "Ben bir daha araştırayım, tekrar konuşalım" dedi.
Biraz sonra gene aradı.
"Gazetenin basılmamasını siz istemişsiniz" dedi.
"Matbaadakiler, İstanbul şehri basmayacaklarını söylemişler, siz de hiçbir yeri basmayın demişsiniz, onun için basmamışlar." "Bu da yalan" dedim, "çünkü öyle bir talimat vermedim. Kim, gazetesinin basılmasına engel olur?" Sonra da asıl düşüncemi açıkladım.
GAZETEYİ SABOTE ETTİLER
"Sana bu kadar çok yalan söylediklerine göre biri bilinçli bir şekilde, gazeteyi sabote etmek için basmamış. Aksi takdirde durumu açıklamak için niye birbirini tutmayan bu kadar çok yalan söylesinler?"
Karaalioğlu, "bizim gazeteden kimse Taraf \ sabote etmez. Burada benden habersiz böyle bir şey yapamazlar. Bizimkiler, 'bazı yerlerde dört bin gazete eksik basacağız' demişler, siz yanlış anlayıp sadece dört bin gazete basılacağını sanıp, hiçbirini basmayın demişsiniz."
Karaalioğlu'na "bir para sorunu mu var" diye de sordum, "hayır, bir para sorunu yok, hepsinin çeklerini ödediniz, kâğıt konusu da önemli değil, çok az bir açığınız var, basılmamasının nedeni bunlar değil, sadece yanlış anlaşılma," dedi.
ALTAN'IN KOMPLO TEORİSİ
Ben de "yanlış anlaşılma olamayacağını, artarda bu kadar çok ve birbirini tutmayan yalanlar söyleyenlerin gazeteyi bilinçli olarak sabote ettiklerini," tekrar edip gerçeği ortaya çıkarmasını rica ettim.
Karaalioğlu da gerçeğin sadece "yanlış anlaşılma" olduğunda ısrar etti.
Benin anladığım Karaalioğlu seyahatteyken "bir el" gazetenin matbaasına uzandı ve bizim gazetenin basılmasını engelledi.
"O elin" kimin eli olduğunu birileri biliyordur.
Yakında hepimiz öğreniriz.
Böyle büyük "mesleki günahların" suçlusu hiçbir zaman gizli kalmaz.
Bu tür "günahları" da ne gazeteciler affeder, ne de okurlar affeder.