Taraf yazarından, Mehmet Yılmaz'a ciddi suçlama!
Taraf yazarı Alper Görmüş Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz'ı kendisini işten attrımak için patrona şikayette bulunmakla suçladı.
GAZETECİLER.COM
Medyadaki 'patrona şikayet etme' tartışmasına ilginç bie polemik
doğuruyor. Taraf yazarı Alper Görmüş
Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz'ı
kendisini işten attrımak için patrona şikayette bulunmakla
suçladı.
Patrona 'atın bunu’ diyen gazeteciler de
gördük!
Başbakan Erdoğan’ın köşe yazarlarıyla ilgili olarak medya
patronlarına yaptığı çağrının kabul edilemezliği ortada. Köşe
yazarlarının imzasına açılan bir protesto metni de var.
Bu gelişme bana, yıllar önce yaşanmış başka bir “patrona şikâyetle
gazeteci kovdurma” girişimini hatırlattı. Hayır, şikâyet mevkiinde
olan kişi Başbakan değildi, bir gazeteciydi (Radikal ve Milliyet’in
eski yayın yönetmeni, şimdiki Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz) ve
üstelik de atılmasını istediği kişi bir yıl öncesine kadar birlikte
çalıştığı bir arkadaşıydı. Bu utanç verici hamlenin utanç
katsayısını arttıran bir nokta da, atılma talebinin tamamen
“ideolojik-düşünsel” gerekçelere dayandırılmasıydı. Atılması
istenen gazetecinin birdenbire “şeriatçı” olduğu öne
sürülüyordu...
O gazeteci, bendim.
Bunu şimdi neden hatırlatıyorum? Çünkü her şeyin belgeli ve apaçık
olduğu hikâyeyi daha önce birkaç kez yazmama rağmen tek bir
meslektaşım bile “vay canına” demedi; bugüne kadar konuyla ilgili
tek bir satır yazılmadı. Belki, diyorum, “Başbakan’ın patrona
şikâyetle gazeteci kovdurması” müessesesi bu kadar öne çıkmışken,
onun, “gazetecinin, patrona şikâyetle gazeteci kovdurması”
versiyonu da ilgi çeker.
İçinde benim de yer aldığım, ayrıntısını birazdan anlatacağım
hadiseyi de katarak söylüyorum: Bizim meslek o kadar kirli bir
geçmişe sahip ki, kendisini esaslı bir özeleştiri ve vicdan
muhasebesinden geçirmeden ona buna laf yetiştirme hakkının
olmadığını düşünüyorum. (Yeri gelmişken: Dinç Bilgin, bu kirli
geçmişi deşifre etmede müstesna bir rol oynuyor. Buradan kendisine
minnettarlığımı sunmak istiyorum.)
1994’teki olayı 2001’de neden anlattım
Yandaki “okuma parçası”ndan da anlayacağınız gibi, sözünü ettiğim
hadise 1994’te yaşandı. Ben, çok üzülmeme rağmen yedi yıl boyunca
bu olaydan hiç söz etmedim. Fakat 2001’de, Medyakronik’i
hazırlarken yayımladığımız bir habere Milliyet Genel Yayın
Yönetmeni Mehmet Yılmaz’ın verdiği “Yalan söylüyorlar” tepkisi,
bardağı taşıran damla oldu. Haber gerçekti, belgeliydi, bunu
Milliyet yazıişlerindeki herkes biliyordu. Düşünün, birlikte
çalıştığınız çok sayıda insan kararınızı ve uygulamanızı biliyor ve
buna rağmen siz oraya buraya “Tümüyle yalandır, böyle bir şey
olmamıştır” diye açıklamalar gönderiyorsunuz... Biz o zamanlar bunu
özel tür bir “profesyonellik” anlayışının türevi sayıp açıklamaya
çalışmıştık, aklımıza başka bir şey gelmemişti... Ve ben de,
“Mehmet Yılmaz profesyonelliği”nin nasıl bir şey olduğunu göstermek
üzere yedi yıl önce yaşadığım olayı anlatma kararı almıştım.
Peki, neydi Medyakronik’in yayımladığı ve beni yedi yıl önceye
dönmeye zorlayan “yalan” haber? Yandaki “okuma parçası”nda yer alan
bazı göndermeleri anlayabilmeniz için o olayı da kısaca bir
özetlemem gerekiyor.
“Milliyet’te sansür gecesi”
Medyakronik’te 7 Haziran 2001’de yayımlanan haber “Milliyet’te
sansür gecesi” başlığını taşıyordu. Haber şöyle devam ediyordu:
“Milliyet yönetimi, dün sabah saatlerinde, bugün (7 haziran)
yayımlanacak gazete için kaleme alınan bazı yazılara yasak
koyduğunu açıkladı. Mehmet Yılmaz, ANAP yönetimi aleyhine yazıları
tek tek ayıkladı ve bazı taşra illerine giden gazeteler öyle
basıldı. Sabaha karşı (bir rivayete göre RTÜK tasarısının Meclis’te
kabulünden sonra) yazıların gazeteye konmasına karar verildi.
Yazıları sansürlenen köşe yazarları şunlardı: Hasan Cemal, Melih
Aşık, Meral Tamer,
Alper Gümüş -Taraf Gazetesi